Referandum, Boykot Ve Demokrasi
16 Nisanda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Başkanlık
sistemi ile ilgili seçmenler veya siyasi anlayışların önemli çoğunluğu
tavırlarını açıklamış durumda. Genel olarak EVET, HAYIR ve BOYKOT tutumları öne
çıkmış durumda. Şiddete ve baskıya varmadıkça her üç tutum da demokratik olarak
kabul edilmektedir.
PAK, PSK gibi bazı “Kürdistanî Partiler” 18 Nisanda
yapılacak olan referanduma ilişkin tutumlarını BOYKOT olarak belirlediler ve
bunu kamuoyu ile paylaştılar. Bu partiler, boykota ilişkin siyasi tavırlarını
ortaklaşa olarak düzenleyecekleri toplantılarla ortaya koyacaklarını açıkça
ifade ettiler. Bunun ilk adımı Kızıltepe’de atıldı ve PAK adına Genel Başkan
Mustafa Özçelik ile PSK adına Genel Başkan yardımcısı Bayram Bozyel seçmenlerle
buluşarak boykot, referandumun Kürtler için anlamı ve “Kurdistanî Duruş”u
anlatmaya çalıştılar.
Bayık’ın Açıklamaları
Adı
geçen siyasi partiler boykota ilişkin tutumlarını anlatırken bu arada KCK
Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık’tan açıklama geldi. Özetle Bayık, boykot
tarafında yer alanları “şerefsiz” olarak tanımladı. Boykottan yana tavırlarını
açıklayan partilerden henüz bir açıklama gelmedi. Ancak belirtmek gerekir ki,
Bayık’ın bu açıklaması demokratik değildir, demokrasiyle bağdaşmaz.
Peki
boykot nedir kavram olarak açıklayalım. Sözlükte,
1. Bir
işi, bir davranışı yapmama kararı alma.
2. Bir
ürün, bir hizmet, bir kimse, bir topluluk ya da bir ülkeyle amaca ulaşmak için
her türlü ilişkiyi kesme.
anlamlarına
gelen boykot, bir eylem biçimi olarak ilerici güçler tarafında zaman zaman
kullanılmıştır. Hatırladığım kadarıyla, Bolşevik devrimi sürecinde Lenin de
boykot eylemini yapmıştı.
PKK de
2010 referandumunda kendisine bağlı Kürtlere çağrıda bulunarak sandık başına
gitmemelerini ve tavırlarının boykot olduğunu açıkladı.
Herkes
boykot yapınca doğru, Kürt partileri yapınca mı doğru değil?
Boykot
kararını alan siyasi partilerin dayandıkları tez, bu pakette Kürtlerle ilgili
hiçbir ifadenin yer almayışı ya da paketle Kürtlerin yok sayıldığına dayanmaktadır.
Eğer
“evet” demekle statükonun devamından yana tutum almaksa “hayır” demekle de
Kemalizmin yanında yer almak demek değil midir? Boykot ise bu tarafların
yanında yer almamaktır.
Bu gibi açıklamalar Kürt Siyasine
Zara Verir
Yapılan
açıklamalar, Kürtlerde demokrasinin, demokratik etik ve kültürün gelişmesine
hizmet etmeli ve katkı yapmalıdır. KCK adına açıklama yapan her yetkili,
sürekli PKK’nin bir demokratik hareket olduğunu
vurgulamaktadır. O halde bırakalım, bizden farklı düşünen ve bu anlamda
politika yapmak isteyenler özgürce çalışmalarını yapsınlar. Kürt siyasi
partileri, Kürtlerde demokrasinin gelişmesi için çok önemli kurumlardır. Bu
gibi kurumlar, adeta bizim siyasi tahammülümüzü test etmektedir, sabrımızı
ölçmektedir. O nedenle bizden farklı düşünen siyasi oluşumları daha bir hoşgörü
ile karşılamamız gerekmektedir.
Hatırlayalım,
askeri vesayetin Kürt siyasi partileri üzerinde uyguladığı baskılı yıllarını.
“Türkiye’de her şey Genelkurmay tarafından belirlenmektedir” tezi sürekli
işleniyordu. Evet gerçekten bir baskıydı, demokratik değildi çünkü bir tarafın
elinde silah vardı ve canı istediği zaman kullanıyordu. Şimdi KCK adına siyasi
sürece dair açıklama yapanlar, üniformalı ve ellerinde silah olduklarını
unutmamalı. Referanduma ilişkin boykot
tutumunu benimseyen Kürt siyasetçileri sivildir ve demokratik koşullar
dahilinde siyaset yapmaya çalışıyorlar. Tabi, Bayık’ın açıklamaları da
gösteriyor ki, bu anlamda siyaset yapan Kürtlerin işleri çok zordur.
Bu gibi
açıklamalardan dönülmesi Kürtlerin yararına olacağı gibi, PKK’nin de faydasına
olacaktır. Bütün dünya Kürtlerden olgun bir demokrasi ve hoşgörülü bir siyaset
beklemektedir. Kürtlerde siyasi anlayışlarının çokluğu, demokrasilerinin
zenginliğini ifade etmektedir. Demokratik duruşlar bir tartışma kültürünün
oluşmasıyla netlik kazanır ve bırakalım bu doğal yöntemiyle oluşsun. Kürt halkı
belli bir politik bilinç ve kültür kazanmış durumda, bu bağlamda takdir halkın
olmalıdır. Saygıyla…