Radyomuz, Filistin Davası ve Fevzi El-Junidi

1975’lerde henüz TV yaygınlaşmamış, devir radyoların devridir. O yıllarda 10 yaşlarında bir çocuğum. Rahmetli babam bir radyo almıştı. Gelişime açık ve politik konulara meraklı bir şahsiyete sahiptir babam. Radyoyu elbette politik süreci takip etmek için almıştı ancak zaman zaman halk müziğini de dinliyoruz. Özellikle akşamları sesini yükseltiyorduk radyonun. Amaç konu komşunun da müzikten nasibini alması. Tabi ki radyonun da havası bizim eve ait. Köyde başka radyolar da vardı elbette ama sayıca azdı.
Radyonun açıp kapanmasını ben de öğrenmiştim. Zaten orta dalga ile Diyarbakır radyosunu dinliyorduk. Bazen yayında bir aksama olunca uzun dalga ile Erzurum radyosuna geçmek zorunda kalıyorduk. Akşamları yabancı radyo istasyonlarını dinlemek için kısa dalgaya geçiyorduk. Kısa bir ve kısa iki dalgaları…
Saat başı haberler ve ana haber bülteni akşam saat 19.30’da en çok beklenendi. Zaten saat başında verilen haberler çok kısa idi. İletişim teknolojisinin bizim için ilk aracı olan radyo ile bu şekilde tanışmıştım. Ayrıca evimize gazete de girerdi, yani çocukluğumun geçtiği ortam duyarlıydı. Böyle bir ortam çocukların sosyal gelişimine önemli bir katkı yapacaktır elbette.
Radyo dinlediğimiz yıllarda Filistin halkının davası ve Kürtlerin ulusal lideri olan Mustafa Barzani önderliğinde Irak’ta Pêşmerge kuvvetleri ile merkezi ordu arasında devam eden savaşla ilgili olarak verilen haberler dikkatimizi çekiyordu. Kürtlerle ilgili haberler hem çok kısa hem de çok kısıtlıydı, doğal olarak. Ama Filistin halkı ile ilgili verilen haberler, hatırladığım kadarıyla uzundu. O yıllarda da Filistin davası gündemdeydi.
Süreci analiz edebilecek kapasitemiz yok o yıllarda ancak büyüklerimizin radyodan anladıkları kadarıyla, yaptıkları yorumlarından Filistin halkının ezilen bir halk olduğunu, İsrail’in Amerika’dan aldığı destekle haksızlık yaptığını hatırlıyorum.
1975’lerden bu yana, 40 yılı aşkın bir süre geçti, daha öncesini de hesaba katarsak, ne zaman biteceği belli olmayan bir Filistin davası hala devam ediyor. Yüzbinlerce insan ölmüş, yediden yetmişe deyimiyle Filistinli her yaşta davası uğruna yaşamını yitirmiştir.
ABD’nin son olarak ‘Kudüs İsrail’in başkentidir’ şeklinde aldığı karardan sonra Ortadoğu yine savaş arenasına döndü. İsrail askerlerinin acımasızca zulüm yaptığı Filistin’de elbette Filistinlilerin haklı bir direnişi söz konusudur. 11 Aralıkta onlarca İsrail askerleri arasında gözü bağlı bir şekilde gözaltına alınan Filistinli 14 yaşındaki Fevzi El-Junidi isimli Filistinli çocuğun yayınlanan resmi gündeme oturdu ve Filistinlilerin direniş sembolü oldu.
Duruma bakılırsa Fevzi El-Jundi devam eden direnişin ne ilk ne de son sembolü olacaktır. Dün de sembol vardı bugün de…
Ezilen halkların kaderi sanki böyle çizilmiştir Müslüman coğrafyasında. Bu coğrafyada değerli kaynaklar bu halkların baş belası olmuştur. Örneğin Kürtlerin coğrafyasında zengin petrol yatakları onların başına bela olmuştur adeta. Filistinlilerin ise başını ağrıtan ve onları savaşlarla buluşturan kutsal yerlerdir. Fakat İslam ülkeleri kutsal yerlerin korunması konusunda Filistin halkına tam destek vermemektedir.
Belki ABD ve İsrail’in bu hamlesi islam ülkelerini bir araya getirir, ancak yapılan konuşmalar ve ortaya koyulan dayanışma tavırlarına bakılırsa bu bağlamda birliğin henüz uzak olduğunu ileri sürebiliriz. Bu durum devam ederse daha çok Fevzi El-Jundi örneği yaşanabilir.
Saygıyla…