diorex
dedas

Pazartesi....

Pazartesi....

Seçim sandıklarının kurulmasına ve açılmasına kalan süreyi artık saatlerle söyleyebiliriz. Üç aydır geçen süre içinde tartışmalar maalesef, başladığı yüzeysellikte kaldı. Seçimden sonra çıkarılacak kanunlar üzerinden bir tartışma olsaydı çok daha isabetli olurdu ama lokantaların kapatılmayacağını(!) dinlemeyi tercih etti muhalefet.

Propaganda süreci doldu sayılır. Şimdi ileriye bakmak lazım.

Çok büyük bir ihtimalle yeni anayasa kabul edilecek.

 Türkiye sorunlardan, başına örülen çoraplardan şıp diye kurtulacak mı? Yok. Belki çok daha büyük kumpaslarla karşı karşıya kalabiliriz. Belki dış siyasette atacağımız bir adımla ekonomik yaptırım bile uygulayabilirler. Olmaz demeyelim. Şimdi Rusya’nın yaptırımlarını attırmayı tartışıyorlar.

En mühimi Suriye. Ah, Suriye’miz.  Keşke en başta çok esaslı bir stratejiyle yaklaşsaydık.

İçeride kaybedenler ise maşalık yapmaya her zamankinden daha çok can atacaklar.

Amaaaa… Kutlu yürüyüşteki birliktelik istinad devam ettikçe hepsi atlatılacak. Bu siyasetteki öngörü.

Peki, vatandaşımda ne olacak? Gözüm benim.

Pazartesi günü elinde simidinle işyerine gideceksin, yanında çayını yudumlayacaksın. Arada boşu boşuna kesinleşmiş sonucu tartışacaksın. Aynı geçtiğin cuma yaptığın gibi.

Komşundan kül rica edeceksin, seve seve verecek. Onun başı en ufak ağrırsa akrabaları yetişene kadar sen yanından ayrılmayacaksın.

Kapıcının bir eksiği olursa aileden biri sayıp yardımına koşacaksın.

Hayır, demiş kişilerle akrabalık bağı kurmaya devam edeceksin.

Paranın yetmediği durumlarda seninle aynı oyu kullanmamış dostuna ortaklık teklif edeceksin.

Terziye gidip elbiseni yaptırınca oturup onunla tatlı tatlı sohbet edeceksin.

Kuaförün sana mahallenin ve memleketin bütün havadislerini kulaklarını sağır edene kadar anlatacak, dinleyeceksin.

İçten içe kızdığın taksi şoförü yolculuk bitene kadar sana konferans verecek. Arada sen de birkaç laf sokup gülümseyeceksin.

Arabanla yolda kalınca yoldan geçen herhangi bir hemşehrine “kardeş bi yardım eder misin?” diyeceksin, senden daha çok yoracak kendini.

Seçim sürecinde gönlün kırılmış olabilir, balkon konuşmasında sana da el sallayacaklar.

Yine eski bir arkadaşının köyden gönderdiği ikramlık peyniri yiyeceksin, o da sen de atılmış olan farklı oyu hatırlamayacaksın.

Seçimi tartışırken neredeyse birbirinizin yakasına yapıştığınız arkadaşınla “eee senin çocuktan ne haber?” diye hal hatır sormaya devam edeceksin.

İlk fırsatta halı saha maçında hayırcıların olduğu takımınla maç planlayacaksın.

Misal , “hayır” diyecek arkadaşlarımla aksilik çıkmazsa şöyle küçük bir piknik yapabilirim.

Bayanlar, baylar, gençler, arkadaşlar bu durumlar hepimiz için geçerli.

Şimdi diyeceksiniz ki: “İyi de sen bu sözleri “evet” çıkacağı şekilde söylüyorsun ya “hayır” çıkarsa?”

Sorun değil,  bu yazıyı baştan oku ama biraz biberi fazla serp…

 

Yorum Yaz