Partilerin Seçim Beyannamelerindeki Kürt Sorunu
Bu yazımızda mecliste grubu bulunan siyasi partilerin 7 Haziran Seçimi sonrası Kürt sorunu ile ilgili kamuoyuna neler vaddettikleri üzerinde durmaya çalışacağız.
Seçim beyannamelerine bakıldığında siyasi partiler Kürt Sorunu ile ilgili olarak önce tespitlerde bulunmuş, ardından çözümüyle ilgili olarak iktidara geldiklerinde neler yapacaklarını açıklamışlardır.
İktidar partisi olarak Ak Parti, “ Çözüm süreci, ülkemizin demokratikleşmesinde, milli birlik ve kardeşliğinde ve refahında tarihi bir çabaya karşılık gelmektedir.” Ara başlığı ile ve çözüm süreci odaklı bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bir kere de ‘ Kürt Sorunu’ demiştir. Buna AK Parti aşağıdaki yapacaklarından bahsetmektedir.
“AK Parti olarak, 7 Haziran’dan sonra da ülkede birlik ve kardeşliği tesis etmeyi amaçlayan ve dönemsel bir mesele olarak bakmadığımız Çözüm Sürecini kararlıkla sürdüreceğiz.
Demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasını yeni anayasa ile güvence altına alacağız. Özgürlükleri geliştirmeye ve genişletmeye devam edeceğiz. Demokratikleşme ile eş zamanlı olarak yatırım, üretim ve istihdam imkânlarının geliştirilmesi başta olmak üzere, terörden etkilenen yörelerimizin ekonomik ve sosyal rehabilitasyonuna dönük çalışmaları hızlandırarak devam ettireceğiz.
Çözüm Sürecini güvence altına almak ve nihayete erdirmek, kalıcı huzuru tesis etmek amacıyla çıkardığımız “6551 Sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” ile silahın tamamen gündemden çıktığı bir noktaya ulaşmak için gereken tüm tedbirleri alacağız.”
Hükümet, Çözüm Sürecini kararlılıkla sürdürüleceğini vurgulayarak, demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasının yeni anayasa ile güvence altına alınacağını vaddeder.
Ana muhalefet partisi olarak CHP ise beyannamesinde, Kürt Sorunu başlığı altında aşağıdaki tespitlerde bulunur:
Her türlü şiddet ve baskıyı sona erdirerek, sorunu müzakere ve siyaset yoluyla çözeceğiz.
Kürt sorununun çözüm yerinin TBMM olmasını sağlayacağız.
TBMM’de temsil edilen tüm siyasi partileri çözüm için bir araya getirerek süreci geniş bir toplumsal uzlaşma ile yürüteceğiz.
Sorunu çözmeye yönelik tüm girişimlerin şeffaf ve hukuka uygun olmasını temin edeceğiz.
Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar ve Uludere katliamı başta olmak üzere tüm faili meçhuller, işkenceler ve hak ihlallerini araştıracak bir Meclis Komisyonu kuracağız.
Hiç şüphesiz CHP, daha şeffaf ve kapsayıcı vaadlerde bulunmuş; ancak muhalefet partileri her zaman iktidar partilerinden daha rahat davranırlar. Bu nedenle keseyi hoşa gidebilecek sözlerle doldurmaktan kaygı duymazlar!
Ancak en önemlisi, CHP’nin de Kürt sorununun çözümünün müzakere ve siyaset yoluyla çözeceğini kamuoyuna deklare etmesidir.
MHP ise, Terör ve Asayiş başlığı ile soruna yaklaşımını ortaya koymuştur.
“Terörle müzakere değil, mücadele edilecek. Terörün kökü kazınacak. Terörün uluslar arası uzantıları ortadan kaldırılacak. Terörle mücadele için geniş kapsamlı bir `Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Programı` uygulanacak. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) en kısa sürede tamamlanacak. Teröre destek sağlayan ülkelere karşı gereken önlemler kararlılıkla alınacak. Türkiye sınırları dışındaki terör unsurları, uluslararası hukuk çerçevesinde etkisizleştirilecek. Türkiye`nin güvenliği üçüncü ülkelerin inisiyatifine terk edilmeyecek. Terör suçları için hiçbir şekilde af çıkarılmayacak.Terörist başının İmralı`dan örgütü yönetmesi kesinlikle önlenecek. Terörist başının İmralı`daki özel misafirliğine son verilecek; bu cani ömür boyu hapis cezasını tam tecrit koşulları altında geçireceği F-tipi bir cezaevine konulacak.”
MHP’nin kamuoyuna verdiği vaadlere bakıldığında, Kürt sorununun çözümünün asayişle mümkün olabileceğini, başka bir ifadeyle sorunun çözümünün askere havale edildiğini görmekteyiz. İçte “terörün” kökünün kazınacağını ilan eden MHP, hızını alamadan sınır dışına çıkarak “teröre” destek veren ülkelere karşı da önlemler alınacağını vaat ediyor.
HDP ise Kürt Sorunu ve Çözüm Süreci başlığı ile seçim bildirgesinde vaadlerini kamuoyuna açıklıyor.
“HDP, bu sürecin bir aşaması olarak Dolmabahçe Mutabakatı'nda açıklanan 10 maddeyi, çözümün ilkesel çerçevesi olarak kabul eder.” Şeklinde genel bir çerçeve çizen HDP,
“HDP, görüşmelerin başladığı günden şimdiye kadar, barışı halklarımıza kazandırma yaklaşımını sürdürmüştür ve barışı Türkiye halklarına kazandıracaktır. Bu ilkesel tutum kararlılıkla devam edecek, siyasi baskı ve zorlanmalar karşısında da bu tutumdan asla taviz verilmeyecek. Bu ilkeli ve kararlı tutum, başta Kürt sorunu olmak üzere, Türkiye'deki tüm demokrasi sorunları çözülene kadar devam edecek.” Tespitinde bulunur.
“Partimiz, her koşuda silahsız çözüm ve demokratik siyaseti savunacak.” Yaklaşımıyla da bundan böyle Kürt sorununun çözümünde “Silahlara Veda” yı haber vermektedir.
HDP de görüşmelerin veya müzakerelerin devam edeceğini vurgulamaktadır. MHP hariç, diğer üç parti de müzakere ve görüşmelerin sürmesinden yana yaklaşımlarını ortaya koymuştur. Bu da hem Kürt sorununun çözümünün aciliyetini ortaya koymaktadır hem de iktidar partisi ve ana muhalefet partisi tarafından müzakere vurgusunun yapılması, sürecin devlet politikası haline geldiğini ortaya koymaktadır. Bir anlamda, bu, sürecin kesintisizliğinin altınını çizilmesidir.
Saygıyla