Özal’sız ANAP Gibi, Erdoğan’sız Ak Parti Duygusu Hasıl Olunca

Bilindiği üzere Ak Parti, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı ve bir saatten fazla süren, geniş , kapsamlı, 22 aylık süreçte yapılanları dile getiren bir o kadar da duygusal içerikli ve mesajlarla dolu basın toplantısıyla 22 Mayıs 2016 tarihinde olağanüstü Kongreye gidiyor.Hepimizin merak ettiği birinci durum şudur….Bu sürece ve bu noktaya nasıl gelindiğidir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklama sonunda mutabakatın olmadığı yerde yeniden aday olmayacağını söylemekle bir dönem kapanmış oldu.Yine yeni dönemde Ak Parti Genel Başkanlığı’na gelecek olan kişinin (Başbakan) profili en çok merak edilen ikinci durumdur.Yüksek mi düşük mü profilli olacak tartışmaları uzun süre geldikten sonrada tartışılacağa benziyor.Bu tartışmalar sesli bir şekilde Ak Parti içerisinde olacağını kimse beklemesin.Lakin büyük bir çoğunluğun sesini çıkarmadığı halde sayın Ahmet Davutoğlu’nun bu şekilde gidişini unutmayacağı da kesindir.Ak Parti de kim gelirse gelsin birlik görüntüsü kesinlikle sergilenecektir.
Yine merak edilen üçüncü durum ise, Davutoğlu’nun 22 ayda atom karınca misali ve sempatik görünüm ve duruşunun yanında performansı tartışılmaz iken, sadece ülke çift başlılıkla yönetilemeyeceği ortaya çıktığı dile getirilmektedir.Bu çift başlılık ülke yönetimini ne kadar etkilemiştir.Davutoğlu’nun gidecek olması ne kadar önemli?, Biz neye şaşırıyoruz? Bunlara bakalım biraz.
Teknik olarak bir isim o göreve hangi usulle gelmişse aynı usulle gider.Atamalar da da öyledir.Şaşırmak için şöyle bir şey olması lazımdı. Partinin genel başkanlığı boşaldıktan sonra kıran kırana mücadele olur, adaylardan biri şu kadar oy alır, öbürü bu kadar oy alır, çok oy alan genel başkan seçilir.Hükmettiği delege sayısı kadar parti içerisinde, aldığı oy ve kazandığı milletvekili sayısı kadar da parlamento da ağırlığı olur.Lakin iki seçim geçiren sayın Davutoğlu aldığı başarılı sonuçlar kadar Parti içerisinde ve Parlamento da ağırlığını hissettiremedi.Ne zaman bazı noktalarda hissettirmeye yöneldiyse ona karşı hamleler devreye girdi.yukarıda anlatmaya çalıştığı normal durum cereyan etmedi.İşaretle seçilmiş, partide ağırlığı olan başka (Erdoğan) birisi adına usulen seçilmiş- ki teknik olarak tam karşılığı tayin edilmiş- şu sebeple bu sebeple uyum sağlayamamış veya tayin edenin iradesine uymamış, gidiyor…Durumu hasıl oldu bu kadar basit.Fazla da merak edip bu meseleyi eşelemenin bir anlamı da yoktur zannediyorum.Bakan değişikliği gibi…Güç dengesiyle bir alakası yoktur.
29 Nisan 2016’daki MKYK’da alınan karar bu işin bittiğinin ilk işaretiydi.Sayın Cumhurbaşkanıyla bir çok konuda ulu orta kavga etmeden anlaşmadıkları kesindi.Dolmabahçe açıklaması, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesindeki aday belirleme süreçleri, 7 Haziran sonrasında koalisyon görüşmeleri, Bakanlar Kurulu listesi ve MÖKYK listesi, Çözüm süreci ve terörle mücadele konsepti, dokunulmazlık kapsamının genişletilmesi, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sisteminin aciliyeti, üst düzey atamalar gibi konulara kadar bir çok alan….Bütün bu durumlar Partinin kurucu siyasi lideri ve yüzde 52 halkoyu ile seçilmiş olan sayın Cumhurbaşkanıyla ters düşmesi, bu konularda Cumhurbaşkanı’nın uyarıları, düşünce ve istekleri çok dikkate alınmayınca ve en önemlisi “ Özal’sız ANAP gibi, Erdoğansız AKP duygusu” hasıl olunca ipler koptu.
Ak Pati benim çocuğumdur diyen sayın Cumhurbaşkanı,bir siyasi lider olarak Ak Parti ile bağını koparmadı bundan sonra da koparmayacaktır.Böyle bir şahsiyet yürütülmekte olan bir siyasi durum ve ülke yönetiminde devamlı uyarılar,yönlendirmeler yapar.Bunu kabullenmeyen bir siyasetçi, Ak Parti kadroları genel başkanlıkta tutmaz.Neden diye soracak olursanız ise…çünkü Ak Parti’nin hiç bir zaman siyasi lidere ihtiyacı olmadı, her zaman lider olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı gördü.Bu liderle uyum içerisinde çalışacak ikinci adama ihtiyaç duyuyor.Belli ki, sayın Davutoğlu bunu yapmadı ve sorunlar birikince malum durum ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı’yla son görüşmesinde her şeyi dinledikten sonra,” Doğru olanı, kongreyi toplayın bu işi devredin” demesi, bu işin artık sağlıklı yürümeyeceğine inandığını gösteriyor.Detaylara fazla girmenin bir anlamı da yoktur bundan sonra.
Sayın Davutoğlu için bazı şeyler söyleyerek devam edelim…Çalışkan,titiz,namuslu,vefalı,birikimli bir dava adamı olduğunu tereddütsüz söyleyebiliriz.Lakin tüm bunların siyasi arenada bazen arka planda kaldığını da söylemeliyiz.Her platformda ve en son yaptığı açıklama da “Cumhurbaşkanı ile arasında hiçbir sorunun olmadığını, hiç kimseye kırgın olmadığını,son nefesine kadar vefa ilişkilerini sürdüreceğini ve bundan sonra Ak Parti’nin bir neferi olarak çalışacağını” açıklaması ve dillendirmesi, psikolojide tüm bu konularda bir zayıflama olduğu ve açıklandığı gibi olmadığı ifade edilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şirin gözükmek,Parti’de ve yönetimde sorun yokmuş gibi yansıtma çabaları,biz Cumhurbaşkanıyla dava adamıyız, Ailece görüşüyoruz, Sıkı fıkıyız şeklinde söylemleriniz, akıbetinize olumlu etki yapmadı Sayın Davutoğlu Hocam…Keşke başından beri dirençli, kararlı ve tavizsiz olsaydınız, akıbet böyle olsaydı bile zedelenmeden, rencide olmadan ve arkanıza bakmadan dimdik yeni hayatınıza yürümüş olurdunuz.Her şeye rağmen dürüst ve namuslu bir siyasetçi olarak lekelenmeden, kirlenmeden ve şaibelere bulaşmadan veda edecek olmanız da adınıza onur sayfanız olacaktır…
Son olarak: 14 Ağustos sonrası fiili başkanlığa geçmiş gibi yönetilen Türkiye, parlamenter sistemden dolayı bu sıkıntıları yaşadığı ortada.Partili başkanlık bilfiil uygulanıyor aslında. Önümüzdeki aylarda anayasa ile birlikte başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığının önü açılarak yeni profilini göreceksiniz.Ne kadar yürür ?Beklenti, hedef ve arzu belli…Anayasa değişikliği ile göstermelik gibi görünen “Kongre,delege,seçim, MKYK,MYK,Başbakan atama ihtiyacı vs ler..” den kurtulma hesabı yapılmaktadır.Olur mu ? fikrimi söylemeyeyim …Bekleyip göreceğiz.Yok denilse de erken seçim deneneceği kesindir.Nasıl bir hesap var diyorsanız?...HDP’nin baraj altında kalma, MHP’nin baraj sınırında kalma, 400’ün üstünde milletvekili çıkarma hesapları her saniye yapılmaktadır.Bunlar biraz ince detay..Tüm bunları yaparken satır aralarında bir kısa önerimi yapmak durumundayım.Uluslararası dengeler içerideki hesaplardan daha önemli olduğunu hatırlatmak isterim.
Ülke artık parlamentarizme veda ediyor, bu sebeple artık Sayın Cumhurbaşkanımız ile daha sorunsuz yol alabilecek, onun daha etkin olmasının önünü açacak başbakana ihtiyaç var. Ak Partide kaliteli, donanımlı, partiyi ve Sayın Cumhurbaşkanını çok iyi tanıyan, bilen milletvekilleri var.Bu şekilde ortaya çıkacak olan durum Türkiye’ye özgü bir durum olacağı da kesindir.Yine bekleyip göreceğiz diyerek…..
Sonuç Ak Parti ve Ülkeye hayırlı olsun…