Öz Kürtçeciler öz Türkçecilerin yaptığı yanlışlığı yapıyor

KÖŞE YAZISI

Twitter: Xurcik


Talana Uğrayan Kürtçe ve Tirkmancî başlıklı geçenki yazımızda Türkçe’nin kalıplarının Kürtçe’ye doğrudan tercüme edilerek Kürtçe’nin kalıplarının bozulmasına değinmiştik.

Dünya üzerinde hiçbir saf dil yoktur.

Bir taraftan Kürtçe’yi yabancı kelimelerden arındırma iddiasıyla hareket eden öz Kürtçeciler diğer taraftan ise Türkçe’nin kalıplarını birebir Kürtçe’ye uyarlamaya çalışarak Kürtçe’ye zarar veriyorlar.

Bir dili dil yapan ve ayakta tutan, o dilin dilbilgisi kurallarıdır. O dilin kuralları aşınıp yıprandıkça o dil için tehlike çanları çalmaya başlar. Bununla beraber o dile ihtiyaç hâlinde başka dillerden kelimelerin (kalıpların değil!) alınıp kullanılması ise o dile zarar vermez. Bu yazıda buna iki örnek vermek istiyorum.

Metni Martin Lings’in Hz. Muhammed’in Hayatı adlı kitabının girişinden aldım. Yazının orijinal şekli şöyle:

Yaratılış kitabı Tekvin, bize İbrahim’in çocuğu olmadığını, çocuk sahibi olmaktan ümidini kestiğini ve Allah’ın, çadırındaki İbrahim’e şöyle seslendiğini söyler: “Şimdi göklere bak ve sayabilirsen gökteki yıldızları say.” İbrahim gözlerini yıldızlara çevirdi ve şöyle bir ses duydu: “Senin soyun da aynı şekilde çoğalacak.” (Tekvin: 15:5)

Karısı Sare yetmişaltı, İbrahim ise seksenbeş yaşında idi; karısı İbrahim’e Hacer adında Mısır’lı bir cariyeyi ikinci karısı olması için verdi. Fakat hanımla cariye arasında geçimsizlik ortaya çıktı. Hacer, Sare’nin kızgınlığından kaçtı ve üzüntü içinde Allah’a yalvardı. Allah ona melekle bir vahiy gönderdi: “Senin soyunu o kadar çoğaltacağım ki onu saymak mümkün olmayacak.” Melek ona şunları söyledi: “İşte, bir çocuğun olacak, bir erkek çocuğu dünyaya getireceksin ve adını İsmail koyacaksın; çünkü Allah senin kederini işitti.” (Tekvin: 16: 10-11) Sonra Hacer, İbrahim ve Sare’nin yanına döndü ve onlara meleğin söylediklerini haber verdi; çocuk doğduğunda, İbrahim ona “Tanrı işitir” anlamına gelen İsmail adını koydu.

Yoğun olarak Kürtçe kelimeler barındıran ancak dilbilgisi kuralları açısından tamamen Türkçe olan bir yazı:

Afirandin pirtûku Tekvin, bize İbrahim’in zaroku olmadığını, gede sahibi olmaktan ûmêdini kestiğini ve Allah’ın, çadırındaki İbrahim’e şöyle seslendiğini söyler: “Şimdi asimanlara bak ve sayabilirsen asîmandakisterkleri say.” İbrahim çavlarını sterklere çevirdi ve şöyle bir deng duydu: “Senin ezbatın da aynı şekilde çoğalacak.” (Tekvin: 15:5)

Jıni Sare hefteûşeş, İbrahim ise heşteûpenc yaşında idi; jıni İbrahim’e Hacer adında Mısır’lı bir cariyeyi ikinci jıni olması için verdi. Fakat hanımla cariye arasında geçimsizlik ortaya çıktı. Hacer, Sare’nin hersinden kaçtı vekeser içinde Allah’a yalvardı. Allah ona ferişteyle bir vahiy gönderdi: “Senin ezbatını o kadar çoğaltacağım ki onu saymak mümkün olmayacak.” Ferişte ona şunları söyledi: “İşte, bir zarokun olacak, bir kurrçocuğu cihana getireceksin ve adını İsmail koyacaksın; çünkü Allah seninkeserini işitti.” (Tekvin: 16: 10-11) Sonra Hacer, İbrahim ve Sare’nin yanına döndü ve onlara feriştenin söylediklerini haber verdi; gede doğduğunda, İbrahim ona “Tanrı işitir” manesine gelen İsmail navını koydu.

Bu yazının içinde yoğun Kürtçe kelimeler bulunması o yazıyı Türkçe olmaktan çıkarmamıştır çünkü yazının dilbilgisi yapısı Türkçe’ninkidir.

Şimdi aynı yazının yoğun olarak Türkçe kelimeler barındıran ancak dilbilgisi kuralları açısından tamamen Kürtçe olan şekli:

Tekwîna pirtûka yaratılışê, ji me re dibêje çocûkên Îbrahîmî nedibûn, hêvîya xwe ji xwedîtîya çocûkan birrîbû û Ellah ji Îbrahîmê di çadira xwe de rûniştî re weha deng kir: “Niha li gokan binihêre û ku tu karibî bijimêrî,yildizên gokê bijimêre.” Îbrahîm berê xwe da yildizan û sesekî weha bihîst: “Dê soya te jî bi heman awayî pirr bibe.” (Tekwîn: 15:5)

Kariya wî Sare yetmişbeş, Îbrahîm jî seksenbeş salî bû; jina Îbrahîmî, ji bo ku bibe kariya didoyan carîyeyeke Misrî dayê. Lê xanima wî û carîyeyê bi hev ketin. Hacer, ji ber kızgınlıka Sareyê revîya û bi uzuntuyan xwe avêt Ellahî. Ellah, jê re bi ferîşteyê wehîy şand: “Ez ê soya te ew qas pirr bikim ku dê jimartina wê mumkin nînbe.” Ferîşte jê re van got: “Va dê çocûkekî te bibe, tû ê çocûkekî erkek bînî û navê wî daynî Îsma’îl; ji ber ku Ellahuzuntuya te bihîst. (Tekwîn: 16: 10-11) Hacerê paşê vegerîya ba Îbrahîmî û Sareyê û haya wan bi tiştên ku ferîşteyê gotibûn xist; dema ku çocûk bû, Îbrahîm navê wî bi maneya “Xwedê dibihîse” danî Îsma’îl.

Evet, bu iki örnekte de net olarak görüleceği gibi sadece kelimeler başka bir dilden alınması hiçbir dilin varlığının devamına bir zarar vermez. Ancak Talana Uğratılan Kürtçe ve Tırkmancî başlıklı yazıda da belirttiğim gibi o dilim kurallarıyla oynanması o dili yavaş yavaş ölüme götürür.