Ortadoğu, Katar Krizi ve Kürt Sorunu
Ortadoğu üzerinde bin yıldır,
binlerce oyun oynanmakta ve oynanmaya devam edecek gibi. Bunun sebebi bu
bölgenin sahip olduğu zenginlik kaynakları ve tabii ki bu kaynakların başında
petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynakları gelmektedir. Bu nedenle bölge, enerji
ihtiyaçları büyük ve sürekli olan emperyal güçlerin iştahını kabarmaktadır. Bu
iştahın sonucu olarak emperyal güçler-küresel güçler- Ortadoğu’da her devirde
krizler çıkarmak suretiyle enerji kaynaklarına sahip olmak için müdahalelerine
bahaneler oluşturmaktadır.
Bu bağlamda düşünüldüğünde,
günümüze kadar devam eden kriz çıkartma politikalarının arka planı daha 1.Dünya
savaşında (aslında 17.yüzyıldan itibaren)oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
20.yüzyılın başında Ortadoğu’ya bundan sonra her dönem müdahale etme
gerekçesini oluşturan emperyal güçler-ABD, İngiltere ve Rusya başı çekmektedir-
Arabistan coğrafyasını 22 parçaya böldüler daha sonra da her birisini “devlet-devletcik”
yapmak suretiyle yönetimin başına da bir ajanını getirdiler. Yine aynı dönemde
Kürdistan coğrafyasını da dört parçaya bölerek Ortadoğu’da istedikleri anda
kriz çıkarmak ve müdahalelerde bulunmak için nesnel gerekçelerini sürekli elde
tutma amacını gütmüşlerdir.
Günümüzde yüzyıllardır çözümsüz
bırakılan iki sorun vardırOrtadoğu’da: Filistin ve Kürt Sorunu. Bu iki sorun
Ortadoğu’ya sürekli müdahale etmek isteyen emperyal güçlerin adeta yedeğinde
bulundurulmakta ve netice itibarıyla Filistinliler ve Kürtler böl-yönet
politikalarının kurbanları olmaktadır.
Şu tespiti de ortaya koymak
gerekiyor ki, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarına sahip olmak isteyen küresel
güçler-Hristiyan güçler-, aslında İslamiyet’in bir güç haline gelmesini önlemek
ve İslam birliğinin de oluşmasını engellemek amacındadır. Bir anlamda
Ortadoğu’daki baş çelişki, Hungtinton’un Medeniyetler arası Çatışma teorisine
binaen ortaya konulmaktadır. Hungtinton’a göre bu teorinin temelinde dinler
arası çatışma ve daha somut olarak Hristiyan-İslam dinlerinin çatışacağı durumu
yatmaktadır. Fakat güç haline gelecek bir İslamiyet gerçeği, bölgelerinin sömürü
alanı olmasına karşı çıkacak ve bunun sonucunda onlara sıkıntı çıkacaktır. Hal
böyle olunca Ortadoğu’da İslamiyet’in mezhep farklılıklarını da bir fırsata
çevirerek bu noktalarda da krizler çıkarmış ve çıkarmaya devam etmektedir.
Taliban, El-Kaide ve son olarak DAEŞ gibi örgütlerin kurulması aslında onlar
için birer proje olduğu anlaşılmıştır. Bu örgütleri hem kendileri kurduruyor,
silah veriyor sonra da bunlara “radikal İslam terör örgütleri” diyerek bütün İslam
dinini hedef haline getiren bir algı mekanizmasını geliştiriyorlar. İhtiyaç
duyduklarında kim bilir hangi adla nasıl bir örgüt kurduracaklardır daha? Buna
karşın Müslüman halklarının uyanık olmaları ve bu gibi oyunlarına itibar etmemeleri
gerekmektedir. Aksi durumda Ortadoğu halkları arasında bitmek-tükenmek bilmeyen
savaşlar hep olacaktır.
Kürtler Emperyal Güçlerin Piyadeleri
Ortadoğu’da derinleştirilen
sorunlar ve bununla beraber Ortadoğu’da bir dizi askeri üs kuran ABD, Rusya gibi
emperyal güçler Suriye’ye kelimenin tam anlamıyla yerleşmiş bulunmaktadır.
Rusya rejim yanlısı politikaları gereği, ABD ise seküler-sol olan Kürtlerle
kurduğu “ittifaklarla” bu ilkede tahkim edilmiş durumda. Buna kısaca
sosyalizm-emperyalizm işbirliği desek abartı olur mu acaba?
Şaka bir yana Kürtlerin ve ABD’nin
Suriye’de çıkarları örtüşmüş durumda. Zira Kürtlerin “devlet olma” isteği ve
ABD’nin enerjiye olan ihtiyacı iki antagonist tarafı müttefik yapmış durumda.
Bu sürecin sonunda taraflar amaçlarına ulaşabilecekler mi, bunu tarih
gösterecek.
Fakat Ortadoğu’nun esas konumu
emperyal güçler tarafından çıkarılan krizlerle belirlenmektedir her zaman. Son
olarak da Katar Krizi çıkarıldı. Neymiş Katar, terör örgütlerine destek
veriyormuş! Allah aşkına, terör örgütleri dediğiniz örgütlerin kullandıkları
silahlar sizin silahlarını değil mi? Hangi örgütte ajanlarınız yok; hem de üst
düzeylerinde.
Başta ABD olmak üzere Katar’ın bu
şekilde suçlanmasına Mısır, BAE, Bahreyn gibi Arap ülkeleri ambargo uygulayarak
krize müdahil ve taraf oldular. Askeri Darbe ile demokrasiyi alaşağı eden Mısır
Sisi yönetimi Katar’ı terör örgütlerine destek vermekle suçluyormuşşş!Tek amacı
Katar’ın enerji kaynaklarına sahip olmak isteyen ABD ve yandaşları yapay olarak
Katar Krizi’ni çıkardılar. Çünkü Katar, dünyada doğal gaz üretiminde üçüncü
sırada ve zengin bir ülke. İlk iki sıra bilindiği üzere Rusya ve İran’a aittir.
Kriz Doktrini ile Ortadoğu’ya
müdahalelerini her zaman elde tutan küresel güçlerin bu politikası Kürtlere ne
gibi fayda getirecektir? Biraz da bu nokta üzerinde durmakta fayda vardır, diye
düşünüyoruz.
Bugün Kürtler adına politika yapan
bazı partiler, emperyal güçlerin Kriz Çıkartma politikalarını fayda
getireceğini düşünüyor. Bunu, şuna dayandırıyorlar özcesi: Ortadoğu’da krizler
ne kadar derinleşirse emperyal güçler ve uydu yönetimleri zayıflanacak ve bu
süreç sonucunda Kürtler başta olmak üzere diğer halklar özgürleşecektir.
Buna katılmak mümkün değildir;
zira tarihe bakmak ve Kürtlerin bugünkü durumuna bir göz atmakta yarar vardır.
1.Dünya ve 2.Dünya savaşları
patlak verdiği zaman emperyal sistemde çelişkiler çok derin, halkalar çok
zayıflamıştı. Bu dönemlerde ne Filistin ne de Kürt sorunu çözüm bulabildi.
Sebebine gelince o dönem emperyal güçler halkların özgürleşmesini istemediler,
onları Wilson Prensipleri, yapay özgürlük modu ve insan hakları ile oyaladılar. Kürtler için bir
tespit yapmak gerekirse, coğrafyaları hala param parça, siyaseten dağınık bir
yapı arz ediyorlar. Bağımsız devlet kurma fikrinden yana olan Kürtler, güç
olarak çok zayıf durumda. Barzani bağımsız devlet ilan etme girişimlerinde
bulunuyor ancak ulus-devlet modası geçmiş diyen PKK ve bu anlayışı savunanlar
tarafından engelleniyor; güçlü gibi gözüken Kürtler ise emperyal güçlerin
piyadeleri konumuna gelmiş durumda. Bugün Kürt sorununun dünyada çok
tartışılıyor olması çözüme yakın olduğunun göstergesi değil bizce. Askerlerinin
ölmesini istemeyen bu güçler, Kürtleri cepheye gönderiyor buna karşın Kürt
sorununu yapay olarak gündemlerinde tutuyor. Bu bağlamda denilebilir ki
Kürtleri daha büyük felaketler bekliyor, umarız
yanılırız. Saygıyla…