Orta Doğu ve Kürdistan Sorunu
Tarih tekerür’den ibarettir. Orta doğuda tarihsel ve mitolojik olarak 4 halktan ve bazı azınlıklardan bahsetmek istiyorum.
Bu halklar ilk çağ yazılı tarihlerine göre Kürtler, Farslar, Araplar ve sonradan gelen Türklerden oluşmaktadır. Ortadoğu siyaset tarihinde sürekli satranç tahtası olmuştur. Ortadoğu’ya sahip olan güçler dünyaya göz dikmiş, ve dünyanın herhangi bir yerinde kendilerini güçlü gören İmparatorlarda ortadoğuya göz dikmişlerdir.
Bu siyasal çerçeve içinde coğrafi bir tapuya sahip olan kürt halkı 1514’te çaldıran savaşında Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim tarafından ikiye bölündü ve birinci dünya savaşında dönemin emperyalist güçleri tarafından da dörde bölünmüştür. Kürdistanı aralarında bölüştüren Ortadoğu’nun egemen ülkeleri bu tarihi ülkeyi asimilasyon sistemi ile değiştirmeyi başaramadılar. Ve 100 yıl sonra dört suni sınırla bölünen Kürdistana siyasal süreç yeniden birleşmeyi getiriyor. Çünkü ortadoğuda siyasal ve toplumsal denge böylesi yeni bir harita istemektedir. Bu haritada tüm Ortadoğu halklarının coğrafyalarında yeni bir şekillenme olacaktır.
Bölgede Kürt siyasal zincirinin ilk halkası Irakta oluşturuldu. İkinici halkası Suriyede oluşuyor. Üçüncü halkasıda İranda olacak. Dördüncü halkası Türkiyede olacaktır. Bu tarihin değişmez kuralıdır. Ancak Türkiye halkası diğer halkalardan çok farklı bir konuma sahiptir. Selçuklular, Eyyübiler ve Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine kadar bin yıllık bir tarihi beraberlik vardır ve iç içe olan bir halklar topluluğu haline gelmişlerdir.
Bu süreçler içinde Kürt halkının büyük çoğunluğu batının metropol kentlerine yerleşmiştir. Böylesi ülkelerin bölünme zeminleri de çok zordur. Veya Allah Korusun uçsuz bucaksız iç savaşları da beraberinde getirebilir. Böylesi bir savaşın hiç kimseye tahribat ve göz yaşından başka bir sonuç getirmesi de mümkün değildir.
Türkiye de 30 yıldır PKK önderliğinde bir Gerilla mücadelesi yürütülmektedir. Bu savaşta Kürt halkı ve Türk halkı yüz binin üzerinde bir bedel ve şehit vermişlerdir. Bu Gerilla savaşına rağmen Türkiye ye iç savaş ortamını getirememiştir. Bu Türkiye halkları için önemli bir şans teşkil etmektedir.
Ancak bu süreçler hep böyle yürümez bu savaş ortamında genelde Gerilla mücadelesinde Kürtlerin fakir kesimleri yer almıştır. Ortadoğudaki yeni Kürt Devletlerin ortaya çıkması ve Türkiye’nin barış ve demokrasi mücadelesinde adım atmaması durumunda Türkiye’deki orta kesimleri de harekete geçirebilir. İşte Kürt sorununa çözüm olmayan bir Türkiye kendini ateşin içinde görecektir.
Böylesi bir tehlikeli ortama zemin yaratmamak amacıyla bu halkların barış içinde aynı sınırlarda kardeşçe yaşaması için Türklerin ve Kürtlerin bu ülkede eşit bir şekilde yaşama zorunluluğu vardır. Bu yaşama içinde siyasal, ekonomik ve kültürel olarak tüm özgürlük kriterleri esas alınmalıdır.
Bu barışın hayata geçmesi için bu ülkede ciddi bir barış konseyi gerekiyor. Kanımca bu barış konseyi kurulmuştur. Bu barış konseyinde savaşan muhatapların haberleri vardır. Oluşan bu barış heyeti tarafsız ve insan hakları kriterlerini esas alan iki halk içinde eşit bir çalışma yapmak zorundadırlar. Akan kardeş kanını durdurmak için evrensel kuralları hayata geçirmelidirler. ve tarafları rencide etmeden barış için iki tarafı da tatmin eden ortak bir çözüm bulunursa Türkiye Ortadoğu ateşinden kurtulmuş olacaktır.
A.Vahap Omuzlar
20.08.2012 / 20:32İNSAN HAKLARI MARDİN ŞÜBESİ'NİN KURUCUSU olup çok zor koşullarda görev yapmış biriyle aynı sayfada yazıyor olmak benim için bir onurdur.<br><br><br>Düşüncelerinle hoş geldin Cemil Bey...