Olursa Yalnız Benim Değil Hepimizin Olmalı...

Bulabilirsek eğer gölgesinde oturacağımız, yaslanarak sırtımızı verip
kuş cıvıltılarını dinlerken-dinlenebileceğimiz yeşil alanı, kocaman
kalın kabuk gövdeli, kökleri ta toprağın derinliklerinde sımsıkıya
tutunan, dallarındaki kuşların her cinsinden-renginden ve dilinden
uçuşan nağmeleri dinleyen ağacımız olmalı, bulabilirsek(?)
Yar olmalı-olunmalı,ana olmalı-diyar olmalı, olursa yalnız benim değil
hepimizin olmalı;hiç sorar mı hangi dilden yükseldi güzelim şarkıları?
'' Ye tér ıt-tayır ullu, ullu bihub-bu elbi / Min veğt il-firé iştitillu.''
Ey uçan kuş söyle ona kalbim seviyor onu / Ta ayrılıktan beri söyle özlediğimi/
Radyolarımızda sık sık zevkle dinlediğimiz Arapça şarkılardan biri,
biri de Arabesk deyip küçümsemeden, anlamını düşünürken bile bir başka
dilden-bir başka tadtan şarkıları zevkle dinlediğim, sırtımı
yasladığım ''O'' kocaman gövdeli ağacı hayal eder dallarında bana da
yer olup-olmadığına bakmaksızın kanatlanıp,konmayı-konaklamayı
düşledim hep.
Düşünürken o incecik, o duygusal yürekli kadınların
yavrularına-sevgililerine yaktıkları ağıtları ağzından alıp,
söyledikleri şarkılarla kanatlandırıp kaçımız taşıdı bugünlere?
İnsanlarımızın özellikle kadınlarımızın şiddet görürken,baskı altında
tutulurken,silah altındaki çocuklarına yüreği yanarken ya da
yangında-yıkımda çaresiz kalırken bile ellerinde kırılmayacak dala
tutunmayı,korkutmadan özlemini duyduğu ağacın gövdesine sarılıp
mırıldanarak :
'' Ene éhib é-iş fil hurriye,/ Zeyyen-nel tuyur fi şark-ıl avsat,/
Medem hébebti héveleyye.''
( Ben özgürlükler içinde yaşamayı isterim,/ Kuşları süsleyerek saldık
ortadoğuya;/
Madem sevgiyle donatıldık çevremizi de sevgiyle donatalım.)
Derlenen,anonim olduğu anlaşılan bu anlamlı mısraların tıpkı diğer
milliyetlerdeki kadınlar gibi hep ' sevdiklerinin ' canları yanmasın
diye ana-kadın yüreğiyle dile gelmiş,anlayanlarda hep derin izler
bırakmıştır.
Kargaşalardan,kavgalardan ve savaşlardan diyar diyar
sürünen-süründürülen,usandırılıp canından bezdirilen; yetmeyince
ruhları kurutulup bir kenara atılan kadınlar-çocuklar değil mi?
Yavrusundan geride kalanları koklamak için bunca cuma-cumartesilerini
gelenekleştiren,elindekileriyle kuyu başlarında birkaç kemiği çıkar
diye yüreklerindeki ateşlere ' su serpmek ' bu ateşin söndürülmesine
güvenilir katkı-güvence verilmez mi?
İşte bu seslere,çığlıklara kulak vermeyen,insan sevgisinden nasibini
alamamış; ülkemizde sekiz yıllık periyotta (2002-2010'da) 4280 kadının
öldürüldüğünü ve bizlerin yerellerimizde veya Türkiye'mizde nelerin
öncelikli olup-olmadığının hala tartışmasını yapıyorsak;bu acıları
çekenlerin tepkilerini Türk,Kürt kadınları gibi doğal olarak Arap
kadınları da dile getirmiştir:
'' Ley şil él-nar bi-yedi / Yışrab may él- bahır.''
( Ellerinde ateşler yakılıp taşıyanlar / Denizlerin sularını bile içerler.)
Ülkemizin ve coğrafyamızın zengin kültürlerinin taşıyıcı ve öğretici
analarından Süryani-Keldani,Yézidi,Müslüman ya da Şii analarının yanan
yüreklerinden hala dersler alınmayacak,güvenilebilir öncelikli
çözümlere yönelemeyecek miyiz?
Gündemimiz kadınların demokratik talepleriyle şimdilik, kadın nezaketi
ve sağ duyusuyla 'yaşam hakkının' en kutsal hak olduğunun gereğini
daha kaç seçim-geçim sonrasına kalacağını bu ülkede ya da bu yerelde
kestiren mi kaldı?
Doğrusunu isterseniz yerelimizin de ülkemizin de gündemindeki alev
alev yanan sorun ve problemlerle çözüm-altyapı arama yerine Türkçe'yi
yeni konuşan Arap'ın,Kürt'ün ya da başka dilden çocukların birkaç
sözcüğünden öteye geçmeyen;gerçekçi olmayan siyaset-siyasetçi trafiği
başladı.
Endülüs Eyaletin'de 1936-1950 yılları arasındaki diktatör Franco
döneminin savaş mağduru kadınlardan geriye kalanlarının başvurusu
halinde oluşturulan bir türlü 'Hakikatleri Araştırma Komisyonları '
gibi kalıcı barışın derinleştirilmesine çalışılmaktadır.
Tekrar yerelleşip görülen manzaraya Süryani Halk Ozanı Miğail'in
gözüyle bakacak olursak:
'' İl-yevm il-ğemis/ viş-şiğil lavis / Tenroh le Bedlis / Teniğsil
hévis / Yalla selemé /
Meymé acuz felsi bizir,karti kadamé.''
Bugün perşembe /karmakarışık işler / Bitlis'e gidip
/Kazasız-belasız/Çamaşır yıkayacağız /
Yaşlı nine çekirdek çıtlat,leblebi kırtlat./
Kalıcı barış için bu hafta ne yaptım ?
A.Vahap Omuzlar
Metin
10.01.2012 / 03:33Ömer bu yazıdan bu yorumu nasıl çıkardığını hayretle karşılıyorum.Kendi kültürümüzde kaybolmaya , unutulmaya yüz tutmuş değerleri bizlere hatırlattığı için bu yazı yazan saygıdeğer kişiliğe teşekkür etmen gerekirken , kendi coğrafyanda farklı zamanlarda aynı çeşmeden su içtiğin farklı dine mensup süryani bir sanatçıdan alıntı yapıldı diye işi din mevzusuna getirmen ; aslında okumayan , yeniliği ve farklılıkları benimsemeyen , sadece kendine çizdiği küçük sınır içinde düşünebilen insanların temsilcisi olduğunun umarım yakın zamanda farkına varırsın.Değişebilmen dileğiyle.<br> hocam güzel yazılarınızın devamını diliyorum.
A.Vahap Omuzlar
10.04.2011 / 21:54Rümuzu ÖMER olan yorumcum;<br><br>Yazımı okuduktan sonra kendi normlarına bakıp acaba? diye tereddüt edip bir kez daha gözden geçirdiğine,buna rağmen '' duyguları okşayıcı '' bulduğunu itiraf ederken bilinçaltı sana '' Haydi! Müslümanlığı ve camileri yazılarına konu etmeyenlere karşı kendini göster. '' psikozu içindeyken farkında olmadan yorumuna yansıtmaya çalıştın,tebrik ederim.<br><br>Seni üzen ama en çok üzen konuya bakıyorum meğer '' AB elçilerini camiye götürmemişsiniz.'' in sitemini yapıyorsun bu nedenle Mardin halklarının '' Müslüman olduğu anlaşılmıyor.'' hükmünü hemen verebiliyorsun çok yazık Ömer Çelebi !...<br><br>Yetmiyor, içindeki eğitimsiz duygularını bir kompleks formatıyla dönüp,başkasını aşağlamak isteyen cümlelere kaptırarak '' Sizler bir sazın-enstromanın aletleri...'' benzetmesinin size yakıştığını fark etmeden yorumunuzu sayfaya geçirebiliyorsunuz Ömer Çelebi...<br><br>Yorumunu çok iyi düşünüp, aynı seviyeye düşmemek için çok yönlü okuyup,nezaket kurallarına olanakların dahilinde uyabilirsen canım,değişen halinle bu köşelerde yorumlarını beklerim,olumlu ya da olumsuz...
A.Vahap Omuzlar
10.04.2011 / 16:35Sevgili ECE;<br>Duyarlı yorumun ve düştüğün dilek için teşekkürler...<br><br>Değerli Çiya MAZİ;<br>Dilek ve temennilerin için teşekkürlerimi iletirken,bir an önce sağlığına kavuşmanı bütün okuyucuların adına '' Geçmiş olsun..'' acil şifalar dilerim Mamosté...
Osman ECE
10.03.2011 / 13:50Saygı değer hocam, başarılarınızın devamı , birde yazılarınla,,,
Çiya Mazî
10.03.2011 / 12:39Mamosteyê delal, bi hêviya domdariya nivîsên we, serkeftin û tenduristiyeke baş ji we re. Çiya Mazî
Çiya Mazî
10.03.2011 / 12:33Değerli yazılarınızın devamını diler. Selam ve saygılarımı sunarım hocam.<br>Çiya Mazî
ÖMER
10.03.2011 / 10:50Merhaba, İnsan yazdığınız bu yazınızı okuyup bir anlam vermeye çalışınca insanlar sadece anlaşılan şey asırlarca müslüman şehri olan mardinde müslümana ait hiç bir anene olmadığı kanısına varıyor.<br> mardine teşrif eden müttefiklerimizin 18 ab elçilerinin ziyaret ettiği manastır, kiliselerde eklenince sizin gibi bir mardinli eğitimcinin bundan sonraki amacınız ve yapacaklarınız belli olmuş olmuyormu? acaba ab elçi kardeşlerimizin ziyaretleri arasında cami ziyareti var mıydı. acaba mardinimizi neler bekliyor, çocuklarımızın bundan sonraki süreçte ne gibi tehlikeler bekliyor.<br> tabiki sizler bir estrümanın aletleri olarak çaldığınız alet , memleketin çaldığı aletler arasında fark ne, hiç düşündünüz mü .! Bekara karı boşamak kolay nice duygusal, yumuşak , ürkütmeden, insanın ruhunu okşayan yazılarınızın devamına. mutlu ve umutlu gelecekler dileği ile selametle