Ölümü Sevmek!
Ölüm var!
Çoğalırken eksiliriz.
Eksilirken sayısız defa kayboluruz.
Kaybolurken tekrar doğarız.
Bu döngüde, bu mevzuda merkez özne insan.
İnsana dairdir ölümün varlığı.
Yaşamak geniş bir çerçeve, aşk gibi.
Şiir gibi yelpazesi baya çok.
Anlayan için ölüm bin bir nasihat.
Bu gerçeği kavrayana ölüm bile az gelir.
Ama nerede b/öyle biri?
Ölüm var!
Hiçbir canlı ölümsüz kalamaz.
En zengini de, en fakiri de eceli geldiğinde göçer aramızdan.
Bu ölüm ansızın da gelebilir, geç de uğrayabilir.
El vaktini sadece Allah bilir.
Azrail Efendi’ye ne zaman emir verilse ölüm yerine getirilir hemen.
Zaten hemencecik oluverir her şey.
Herkes farkında değil ancak yaşamak da göz açıp kapamak kadar kısadır.
Ölüm gerçeğinin farkında olana ne mutlu.
Farkı fark edene de ne mutlu.
Ne mutlu ölümü güzellikle ve kurtuluş yoluyla yâd edene.
Ölüm var!
Bu dünyada mal mülk, çoluk çocuk, ev saray kimseye kalmaz.
Ordular, ülkeler el değiştirir her zaman.
Sırası gelen, hizmetini tamamlayan elveda der.
Ölüm, söz konusu olduğunda herkes veda etmek zorunda kalır.
Başka seçenek yok.
Başka hamle, başka nefes yok; ölüm gerçekleştiğinde.
Bazen beklenmedik bir zamanda, bazen bile bile ölüme atlarız.
Ölüme merhaba demek her cana nasip olacak bir gün.
Bu doğru.
Bu, asırlardır herkesin kabullendiği bir hakikat.
Kurtuluş yok.
Ölüme dair kurtuluş yok.
Saklanmak hep nafile.
Çırpınmak, boş kürek çekmek demek.
Evet, ölüm var!
Her şeyin bir an var olduğu gibi, ölüm de bir kere selam verecektir nefes alana.
Ses edenin, gürültü yapanın, mülayim olanın, şair takılanın, politika yapanın, çobanın, şarkıcının, dünyanın parasını cebine indiren futbolcunun başına ölüm konacak bir dem.
O dem haklılığını korur, zamanı geldiğinde kullanmak için.
Ölüm, iyi ki varsın. Seni seviyorum sevgili ölüm!