Ölümlere Göz Yummak (2) Tutarlı ...

                           ÖRGÜTLENMELERE ENGEL OLMAK 

Bir önceki yazımda 'Ölümlere Göz Yummak Cellatla Ortaklaşmak mı?' diye sorgulamış birkaç örnekle açmaya çalışmıştım.

Yazının bugünkü devamında cellatla ortaklaşmadan ölümleri görmezlikten gelenleri utandıracak bir mesajla ''Amacına ulaştı;bitirilsin.'' diyen Abdullah Öcalan'ın liderliği ve birçok liderin karşılaştırılması yapıldı basında.

Edindiğim izlenim odur ki:

* Türkiye'de kalıcı barışın inşası için Öcalan'ın,sürecin her aşamasında müdahale edebileceğinin tescili yapılmıştır.

* Kürt Halkı ve Bileşenlerinin taraf olduğu bu savaşta liderine 'yetki' için yeniden onay verdiği açıkça sergilenmiştir.

* Verdiği mesajla da ''Gerçek çözümlere yaklaşılmazsa eğer açlık grevlerinin kitlelerle devam edebileceğini...'' bu iktidarın hareket alanını genişleterek tıkanan siyasetin ve Öcalan'la müzakerenin önünü açarak ekranlara demeç veren hükümetin rahat nefes almasını da sağlamıştır. 

Demeçlerinizde sık sık nefes almanız,ihtiraslarınız,kulaklarınızın kızarması,mimikleriniz ve şah damarlarınız sizleri ele verirken ertesi gün ne olup bittiğine bakmaksızın saldırgan politikalara çanak tutmak savaşlara davetiye çıkarıp sinsi katliamlara imza atmak kelimenin tam anlamıyla cellatlarla ortaklaşmak ya da işgallere prim vermek değil mi?

Ülkemizin Kürdistan coğrafyasında onlarca yıldan beri başta düşünce özgürlüğü,dil ve kültürel özgürlüklerin,din ve vicdan hürriyetlerinin engellendiği,demokratik örgütlenmelerinde saldırı ve şiddetin meşrulaştırılmış devlet terörüne dönüştürüldüğünün bedelini canları ve mallarıyla ödeyenlere karşı artan şiddetle ciddi muhalefet partilerine,örgütlenebilecek insan hakları aktivistlerine,ölümlere,savaşlara,hak ihlallerine karşı onurlu duruşlara hala ölümü reva görenlerin gelecekleri Saddam, Kaddafi, A.Salih,Esed ve Mübarek gibi ya da Batista gibi despotları geride bırakacağının sinyallerini vermektedir.

Dünya devrim tarihinde halklarına karşı kıyım ve kırımları Franco gibi Adolf'la Guernica halkını yok etme pahasına yeni silahlarını deneyerek,İttihat ve Terakki'nin, Almanya'nın güdümünde İngilizlere Mısır'da,Ruslara da Sarıkamış'ta tanpon bölgeye razı edilerek Talat ve Enver Paşaların ihtiraslarına yüz binlerle ifade edilecek halk çocuklarının ölümlerine dün göz yumulmuş;bugün için de ülkemizdeki Kürt Sorununu görmemezlikten gelip,komşu ülkelerle savaş koşullarını derinleştirerek ABD güdümündeki uluslararası güçlerin arenası,saldırgan İsrail'in tanpon bölgesi olmak,Enver Paşa'laşmak ya da General Bayo'nun gerillalarını bekleyen Kral Batista olmaya göz yummanın bedeli ölümler olurken:

Halkların 'hak' kazanımları için demokratik örgütlenmelerine gönül verenlerin,sürecin diyalektik akışında kendini dayatan sorunların 'çözüm direnci' karşısında kimler durabilmiş ki? 

Tarih ve sosyolojik araştırmaların her aşamasında sınıflar arası ve bölgeler arası farklılıkların ve eşitsizliklerin derinleştirilmelerinde sistematik insan hakları ihlallerinin artışlarında,kendini kalkan yaparak ölümleri durdurmak için örgütlenen muhaliflerin gücü artıkça savaştan yana olup kan dökenlerin üzerine karakışın fırtınaları gibi esecek; 'ölümlere dur!' denilerek, 'gerçek baharlar' yaşanacaktır... 

Min hek, ''kul-lil sebeb'' :

(Bu nedenlerledir ki)

(Bahar güllerimizin tohumlarını güneş görmeyen yerden istiyoruz.)

İstiyoruz ki siyasallaşan sürecin üstü örtülmeden ölümler yaşanmadan örgütlenelim.

Ölümlerin yaşanmaması için medeni cesarete ne kadar yakın olduğunuzu sürecin esnetildiği bu aşamaya hangi adımları atarak görüşme ve müzakerelerin önünü açabilecesiniz?

Yoksa geriye giderek ölümlerin müsebbibi mi olacasınız?