diorex
dedas

Okumuş Kesim ve Gençler

Okumuş Kesim ve Gençler

Adil Gür referandumdan sonra herhangi bir açıklama yapmadı. 1 Kasım’da sonucu en iyi derecede tahmin etmişti ancak halkoylamasında yanıldı. Olabilir, “evet çıkarsa şirketi kapatırız” diyenler, şirketi kapatmadı mesela. Şimdi başka konularda araştırma yapmalılar. Seçmenin yapısı, referans değerleri gibi. Araştırma şirketlerinin yıllardır edindiği bir bilgi üzerinde duralım: “AK Parti ‘okumuş kesim’ ve ‘gençlerden’ oy almakta zorlanıyor.”

Öncelikle bu  ‘okumuş kesim’  irdelenmelidir.  Okumuşlardan kasıt, diploma almışlarsa derin bir yanılgıya düşülür. Yok, gerçekten okuyan, yazan, çizen, araştıran,  tartışan bir kitleden bahsediliyorsa meselenin ciddiye alınması lazımdır. Ama ‘okumuş’ ifadesiyle kast ettiklerine baktığımızda ciddiye alınacak bir durum görülmüyor. Sadece bir takım reformlara ihtiyaç var.

Bu memleketteki diplomalılar maalesef sadece mezun olmak/edilmek ve daha sakin bir şekilde para kazanmak için yetiştirilmiştir. Akademik geçmişler bir incelenirse beynini adamakıllı çalıştırmış, geliştirmiş insan sayımız çok azdır.

Ana okuldan doktoraya kadar işlenen müfredata baktığımızda, okulların etkinliklerini seyrettiğimizde, kurumların çalışmalarına bir göz attığımızda sarsılamayan, eleştirilemeyen bir referans noktası var: Kemalizm.  Ana okuldan, ilkokuldan, liseden çıkan öğrencinin aklında en çok kalan Mustafa Kemal’dir. Tek gerçek ve tek hedef olarak bu öğretiliyor ve buna dikkat ediliyor. Türkçe dersinde öğrencinin karşılaştığı metinlerin yaklaşık yüzde 20’si Atatürkçülük konularından bahsediyor. Yetişen öğrenciler ondan başka tarihte ne bir kahraman ne de bir lider tanıyor. Bunu müşahede ediyoruz. Hal böyle olunca yetiştirilen gençlerde ileri derecede bir bağlılık oluşuyor.

Peki, bunun zararı nedir?

Atatürksüz herhangi bir vatandaşlık tanımı kabul edilmiyor. Vatanseverlik kabul edilmiyor, milliyetçilik kabul edilmiyor, dindarlık kabul edilmiyor, laiklik kabul edilmiyor, demokratlık kabul edilmiyor, Cumhuriyetçilik kabul edilmiyor, çağdaşlık kabul edilmiyor, ilerlemecilik kabul edilmiyor, küfür kabul edilmiyor, tarafsızlık kabul edilmiyor, münafıklık kabul edilmiyor… Kabul edilmiyor oğlu kabul edilmiyor. Oysa bunların hepsi bağımsız ve Kemalizm’e mal edilmeyecek evrensel kavramlardır.

O olmasaydı olmazdık anlayışı, bu ülkede ciddi bir çokluğun basiretini ve bakış açısını bağlamış durumda. Öyle ki aykırı bir fikir ortaya attığınızda “o zaman gidin başka bir ülkede yaşayın” aymazlığına kadar gidiyorlar.

Bütün bu tutumlar mantıklı mı? Bence değil.

Her şeyden önce bir vatandaşlık tanımı getirilmelidir. Üniter yapıya bağlılık ve memleketin ve halkın huzuru, devletin ilerleyişini sekteye uğratmama dışında vatandaşlık ilkesine gerek yok. Bunlar dışında istediğim inanç, istediğim kültür, istediğim ideolojiyi yaşamalıyım.

Sonra müfredat. Her dersin hedefi kendi benliğine uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Ders bilgi ve beceri kazandırır, ideolojiye alet edilemez.

Resmi ideolojiye gelince, tarihin hakikatleri cesur bir şekilde yetkili ağızlardan çıkmalıdır.  Yeni devlet şekillendirilirken yapılan bütün uygulamalar, düşülen hatalar, suni tarih açık açık konuşulmalı, tartışılmalı, ortaya belgeler konmalıdır. Meclis başkanı seçilmesinin bir oy farkla olduğuna kanaat getirmekte bile zorlanıyorlar, tutanaklar ortada olduğu halde.

AK Parti’nin bu dönemde artık işi ciddi tutması gerekir. Yeni yetişen nesil eski Türkiye’nin acziyetini bilmiyor. Yetiştirilecek neslin dimağının temiz bir eğitim ve öğretim modeline ve içeriğine ihtiyacı var. Otoyollar, enerji, faiz, döviz vs. dayanan rakamların ileride hiçbir kerameti kalmayacak. Bu yüzden ‘gençliğe’ yönelmelidir.

Gençlerle kavga edilmez, hoş görülmelidir. İkna edilmeli, olmuyorsa üstüne gitmemelidir. O kaynayan kan, serinleyecek ve daha makul hareket ettirecektir sahibini.

Gençlerle, özellikle üniversite gençliği ile bol vakit geçirmeye çalışılmalı. İlgi ve isteklerine cevap veren çalışmalar yapmalı. Yukarıda bahsettiğim müfredatla ve enerjiyle dolu bir genci yönlendirmek pek kolay değil.

Gençler üzerine çalışılırken şunu göz ardı etmemek gerekir. Bakın CHP’liler arasında meşhur bir iddia vardır. “Biz atadan babadan CHP’liyiz” iddiası. Bu çoğunlukla doğrudur. CHP’ye gelen oyların ciddi bir kısmı aile geleneğidir. Yeni gelen oylar ise Atatürkçü dürtülerden geliyordur. HDP’ye baktığımızda ise sürekli artan bir seçmen göze çarpıyor. Son otuz yıla baktığımızda bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bölgede yeni gelen seçmen atasını babasını düşünmüyor. HDP’ye (tabi öncesi partiler de) yöneliyor.

Her yıl yaklaşık 1,5 milyon genç yetişiyor. Dolaysıyla AK Parti’nin bu taze kan için kararlı bir politika tasarlayıp işletmesi kaçınılmazdır.

Allah’ı tanımayan, peygambere hürmet etmeyen, öz kültürünü, töresini, köyünü köylüsünü, yetiştiği divanı hor gören bir gençlikten sağlıklı bir seçim beklemiyorum.

Bu dönemde ikna edici bir dille bu gençleri vatanlarına, örflerine, dinlerine bağlı ya da saygılı yetiştirecek eğitim modelini devreye sokmak gerekir. Özellikle bölgemizde medreselere yeterince hassasiyet gösterilmeli. Ülkenin genelinde ise sosyal kurumlar iyi işletilmeli.

Bazılarımızın aklına şu soru gelmiş olabilir. “El âlem uzayda üs kurarken, biz bunları mı yapacağız?” Canım benim, uzaya üs kuracak bir çalışman varsa getir, ortaya koy.  Kimse bunu reddetmez.

Yorumlar

Image
DrResul
27.04.2017 / 02:33

Ne saçmalamış bu salak

Yorum Yaz