Nusaybin; Bizim Hikâyemiz

Bundan
tam bir yıl önce, 14 Mart 2016 günü akşam saat 19.00 itibariyle Nusaybin’de
sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonlarına başlandı. Yaklaşık yüz bin nüfuslu ilçede sokağa çıkma
yasağının uygulandığı ve operasyonların yapıldığı mahallelerden 508 barikat
kaldırıldı, 52 çukur kapatıldı, binden fazla el yapımı patlayıcı imha edildi ve
dört mahalle tamamen, iki mahalle de kısmen yıkılmış oldu… Ölümler, yaralanmaların
yanı sıra altmış binden fazla vatandaş evini-barkını terk ederek göç etmek
zorunda kaldı.
Göç üç harftir; ama binlerce keder, hüzün, acı,
korku, kaygı ve belirsizlik içeren sıkıştırılmış bir kelime. Zorunlu ve ani göç
nedeniyle Nusaybinliler mekânsız, zamansız, evsiz ve adeta çırılçıplak ruhları
ile baş başa kaldılar. Hafızalarını, hatıralarını, umutlarını ve dokularını
kaybetmek ise asıl onarılması zor olan travmalar oldu.
Mardin olarak, Nusaybin’den gelen mağdur
kardeşlerimizin acılarını dindirmek, dertlerine ortak olmak, sıkıntılarını
hafifletmek ve yüreklerine dokunabilmek için organize olduk. Mardin Kardeşlik ve Dayanışma Platformu kurarak
merhametin ve kardeşliğin mesuliyetini imkânımız oranında ifa etmeye çalıştık.
14 Mart akşamından itibaren onlarca, yüzlerce ve devamında binlerce aileyi
karşıladık; bazılarına misafir olduk, bazılarını misafir edindik. Hikâyelerine
ortak olduk. Dertleştik, ağlaştık, çırpındık ve insan olduğumuzun; paylaştıkça,
katlandıkça var olduğumuzun anlamına vardık. Toplumsal hafızamıza katkı ve
yarının tarihine ışık olsun diye bu Nusaybinli insan hikâyelerinden (kimlikleri
bizde mahfuzdur) bir kaçını paylaşmak istiyorum.
S.K; Abdulkadirpaşa mahallesinde iki
katlı evim vardı. Alt katta babam ve iki kardeşim, üst katta da ben, ailece
oturuyorduk. Mahallemizin bazı sokakları kazılarak geçişlere kapatıldı. Seyyar
satıcılık yapıyordum. Eve gelmek için iki sokak dolanarak ancak
ulaşabiliyordum.. Dört kızım ve üç oğlum
var… Evimize, alt katta oturan kardeşlerime silahlı kişiler gidip gelmeye
başladı. Kardeşlerim ve çocuklarımla konuştuk, danıştık ve buradan gitmek
gerektiğine karar verdik. Ancak mahalleden taşınmak çok riskliydi. Hain ilan
edilmekten ve evimize el koymalarından korkuyorduk. Yakın bir köyde
akrabalarımıza gidiyoruz bahanesiyle ama farklı zamanlarda ayrıldık evden.
Sonra uygun zamanda eşyaları da alacaktık! Ancak sokağa çıkma yasağı ve
operasyonlar başladığı için bir daha evimize dönemedik ve ortada kaldık… Tek
tesellimiz evin kapı ve pencerelerini sıkıca kapatıp kilitlemiştik… Evimiz ile
ilgili çelişkili haberler alıyoruz.
A.D; Dicle mahallesinde müstakil
evimiz vardı. Beş kardeştik. Babamız vefat etmiş, annemiz de yanımızda
kalıyordu. Son söz annemizin olurdu. İki kundura mağazamız vardı, onunla
ilgileniyorduk. Mahallemizin birçok sokağına barikatlar yapıldı. Sokaklar biraz
tenhalaştı. Ve yer yer dumanlar yükseliyor, patlama sesleri duyuluyordu. Fazla
önemsemedik, bu da geçer diyorduk. Sezonun bahar-yaz modelleri için sipariş
vermiştik. Bir gün sabahın seherinde annemin diğer kardeşlerimi uyandırıp
hazırlandığını ve beni çağırarak çabuk ol gidiyoruz diyerek telaşlandığını
gördüm. Ne oldu, nereye gidiyoruz sorusunu hiç birimiz sormadı, soramadı… İş
yorgunu olduğum için fark edememişim ama gece boyunca silahlar susmamış ve bazı
silahlı kişiler evimizin yanı başında mevzilenmişlerdi. Annem ve abim gece
yatamamışlar… Seher vakti ortalıkta
ses-nefes olmayınca kapıyı kilitleyip arabaya binerek ayrıldık; farları
yakmadan ve kimseye fark ettirmeden..
Ayağımdaki
ayakkabıyı görüyorsun; bahçede giydiğim eski-püskü olanı… İki kundura mağazam vardı, ancak ayakkabımı bile
değiştirmeye fırsatım olmadı. Kundura mağazam vardı, ama şimdi ayakkabısız kaldım! Verdiğim siparişler de nereye gitti, ne oldu
bilemiyorum.
M.A; Yenişehir Mahallesinde bir
avluda dört aile oturuyorduk beraberce. İki kardeş ve iki de yeğenimize ait mütevazı
dört ev. Çatışmalar nedeniyle ilk gün dışarı çıkamadık. Ertesi gün gecenin
karanlığında hep beraber dört aile (29 kişi) bir kamyonete bindik ve Mardin’e
doğru geldik.. Gece Ortaköy (gırherrin) de yol üzerindeki caminin alt katında
sabahladık.
S.Y; 28 yaşındayım ve sekiz ay önce
düğünümüz yapıldı. Felsefe öğretmeniyim.
Kayınlarım bana yaklaşık kırk milyarlık çeyiz hazırlamıştı. Eşim de
öğretmendir. Gecenin ileri saatinde evimize yakın bir yerde patlayıcının
infilak ettirilmesiyle evimizin camları kırıldı ve dış kapımız yerinden
söküldü, duvarda çatlaklar oluştu. Kendimizi sokakta bulduk. Arabamız kapıdaydı
ve toz içinde kalmıştı. Nusaybin’den hızla uzaklaştık. Kapıyı kilitleyemedik,
pencereler açık kaldı. Bir tülbent bile alamadım.
Evimizin
örgüt tarafından revir olarak kullanıldığı ve yaralıların orada tedavi
edildiğini haber aldık. Oysa eşyanın en kaliteli olanlarını almışlardı
kayınlarım…
M.D; 55 yaşında ev hanımıyım. Bu da
benim kızım; on gün önce doğum yapmıştı.
Sokağa çıkma yasağıyla beraber operasyonların yakında başlayacağını
anladık. Gece hazırlığımızı yaptık ve güneş doğmadan evden ayrılacaktık. Kızım,
damadım ve altı çocuğumla beraber avlu kapısından dışarı çıktık. Bizi alacak doblo
araç sokağın başında bekliyordu. Yeni doğum yapmış kızımın elinde bebek
battaniyesi vardı. Yüzü maskeli iki kişi sert bir ifadeyle bize bağırarak çocuk
battaniyesini elimden çekiştirerek aldı ve ‘buradan bir şey götüremezsiniz
demedik mi’ diye bizi azarladı. Havalar gece soğuk. Bir battaniyeye muhtaç hale
geldik. Oysa evimizde ne yatak-yorganlar vardı…
Yenişafak Gazetesi İstanbul
muhabirlerinden Aybike Eroğlu ile Nusaybin’den Mardin’in kenar mahallesine
çocukları ve torunlarıyla yerleşen bir aileyi dinliyoruz; Mart ayının sonu ama
havalar hala soğuk. Bazı elbise ve eşyalarımı bir gübre çuvalına tıkıştırarak
bir elime aldım, hava soğuk endişesiyle bir elime de tek borulu küçük elektrik
sobasını alarak evden çıktım. İki genç geldi ve elimdeki sobayı alıp kaldırıma
attı. Sobamı gözümün önünde kırdılar… Titrek ve boğuk bir sesle gözü nemlenerek
konuşmasını tamamladı; ‘Bütün evim, eşyam ve sermayem bu çuvala
sığdırdıklarımdan ibarettir artık’.
…
Şahit
olduklarımızdan sadece bir kaçıdır bunlar. Onlar sabır ve mağduriyetle
sınandılar; bizler ise imkân ve yardımlaşma potansiyelimizle. Tarihe not düştük;
doğru şahitler olmak için, unutmamak için. Sulh-u salah içinde bir yaşam ve
gelecek inşası için hepimize sorumluluk düşüyor; bir insan, bir müslüman ve bir
yurttaş olarak.
giden ağlar
15.03.2017 / 08:51Bu güzelim huzurlu ortamı, Mardinimiz ve ilçelerinde sağlayan, şahsınız başta olmak üzere, Allah herkesten razı olsun.
Hürler
14.03.2017 / 17:03Allah razı olsun sizde olmasanız Nusay bini miziden her kes bi haber palat form danda Allah razı osun
Rahmet
14.03.2017 / 21:02Hürler yağcılarda indir