Ne oldu bizim o iş?
Fenerbahçe maçlarını hiç kaçırmam. Aslında çok da fanatik değilim ama hayatın zorluklarına karşı yaşadığım stresleri vücudumdan defetmenin kaynağını bu maçları izlemekle yakalıyorum çoğu zaman.
Geçen gün sezon maçlarını özetleyen görüntüler arasındaki bir enstantane çekti dikkatimi.
Sezonun maçlarını özetleyen görüntülerin arasında; kameralar sahadan tribünlere dönmüş, bir gencin iki elinin arasında yukarı doğru kaldırdığı pankartı zumluyordu. 30-35 yaşlarındaki gencin elindeki pankartta yazılanları görünce yüzümdeki gerginliğin yerini hoş bir tebessüm kaplayıverdi.
Yazılanlar aynen şöyleydi; “Ben küçükken yanaklarımı sıkıp sana kızımı verecem diyerek beni seven teyzeler, artık büyüdüm işte. Şimdi söyleyin ya ne oldu bizim o iş!..”
Değerli okurlarım, bu pankartta yazılanlar bir taraftan gerginliğimi alırken diğer taraftan hatırlattığı farklı bir konuyla tekrar gerdi beni aslında.
Neyi mi hatırlattı?
Söylüyeyim;
Mardinimize üniversitenin kurulması için gösterilen çabaların daima yakınlarında yer aldım. Sivil toplum örgütlerinden siyasi kurumlara ve önemli yerlerde yer alan iş adamlarımızdan gazetecilere kadar bir çok kesim tarafından gösterilen çabaların bir sonucu olarak Mardinimiz Artuklu Üniversitesine kavuştu. Kavuştu kavuşmasına ama üniversitemizin gerek sosyal ve gererekse ekonomik olarak şehrimize sunacağı katkılar adına olabilecek dağılımda istenen düzey maalesef ki yakalanmadı ve hala da yakalanmış değil.
Kızıltepe’de doğup büyüyen bir Mardinli olarak benim şahsi beklentim ilimizin en kalabalık nüfusuna sahip olan Kızıltepemizin de bu pastadan hakkettiği payı almasıydı. Kızıltepemizin hak ettiğini alabilmesi adına da bir yığın çalışma yapıldı tabi ki. Mesela değerli rektörümüzün yol göstermesiyle ve onun şahsına münhasır ifadesiyle "Derhal bir bir dernek kurun, Hatta içinde Kadircim de olsun" sözleri şuan gibi aklımda!..
Hocamın dediği gibi; "Dernek derhal kuruldu".
"Kızıltepe'ye Fakülte ve Yüksek Okul Yaptırma ve Yaşatma Derneği" adıyla kurulan derneğin çatısı altında; Kızıltepe Esnaf ve Sanaatkarlar Odası Başkanı Zeynettin Ayav, Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanı Aziz Doğru, Sanayi Sitesi Başkanı İsa Tunç, Halk Eğitim Merkezi eski Müdürü Mehmet Bedi Demir, Mali Müşavir M. Sait Tunç, Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Menduh Çakar, Eğitim-Sen Şube Başkanı Baran İlhan, AK Parti'ye mensup İl Genel Meclis Üyesi Orhan Çeçen ve daha adını sayamayacağım bir yığın gönüllünün yanında şahsen ben de bulunmuş ve bu anlamda yapılan çalışmaların içerisinde yer almıştım.
Değerli rektörümüz Sayın Serdar Bedii Omay’la yapılan görüşmelerin ardından ilk etapta iki bölümlük bir yüksek okul için bina arayışına geçilmiş ve sonuç olarak belediyemizin elinde bulunan Anne Çocuk Sağlığı binasının yüksek okula tahsis edilmesi sağlanmıştı. Binanın tahsisi sağlandı sağlanmasına ama Kızıltepemize yüksek okulun gelişi bir türlü gerçekleşemedi. Bu anlamda ekip olarak yaptığımız bütün girişimlerde bizleri güler yüzle karşılayarak ağzımıza birer şekerli ciklet veren rektör hocamızın yanından ayrılırken ensemizi kaşıdık hep!..
Cikletin biten şekeri ihtiyacımıza cevap olamadı bir türlü .
Neyse…
Değerli rektör hocamız tüm sevecenliğiyle yanaklarımızdan sıkarak ilk etap için Kızıltepemize yüksek okulun kurulacağı sözünü vermiş olduğu için acaba bizler de hafiften bir rehavete mi kapıldık diyecektim ki aklıma rektör hocamın tatlı - sert uslubuyla konuyla ilgili olan Prof. Dr. Yaşar Kasap'a "Bu yıl yetiştiremesek de seneye mutlaka Kızıltepe'de üniverisitemize bağlı yüksek okullarda eğitim gören öğrencilerimizi dersliklerinde ziyaret etmek istiyorum" şeklindeki sözleri belirdi aklımda!..
Kızıltepemize yüksek okul sözünün üzerinden iki yılla ifade edilebilecek epey bir zaman geçti. Yüksek okulun kurulabilmesi için gerekli olan bina ile ilgili sıkıntıların bahane olduğunu duymama gerek yok biliyorum zaten. Ancak Üniversite gibi bir kurumun bu bahanenin arkasına saklanmasını da pek şık bulmuyorum doğrusu.
Sonuç olarak; yazımın başında sözünü ettiğim gencin elindeki pankartın bana hatırlattığından hareketle şimdi soruyorum: Değerli Rektör Hocam; bizler rehavete kapıldık belki ama bu arada Kızıltepemiz daha da büyüdü ve sahi ya, ne oldu bizim o iş?