Musul: Tarih Tekerrür Edecek Mi?

KÖŞE YAZISI

Beklenen Musul operasyonu başladı. Adı: DAEŞ’e karşı Musul Operasyonu. Musul kenti, Kürdistan coğrafyasının güneyinde yer alan bir kent. Petrol gibi değeri yüksek olan yeraltı kaynağına sahip olan bu Musul, aynı zaman Kürtler, Araplar ve Türkmenlerin de bir arada yaşadığı kozmopolit bir demografya ortaya koymaktadır. Hal böyle olunca jeostratejisi Türkiye, Suriye için bir hayli artmaktadır. Musul’un bu anlamdaki önemi başta ABD olmak üzere Rusya ve diğer batılı ülkeleri de bir hayli ilgilendirmektedir ki, yapılan operasyonda Koalisyon güçleri olarak ABD ve Fransa dikkati çekmektedir.

Ancak Musul kentinin sosyal, siyasal anlamdaki konumu Federal Kürdistan’ı daha çok ilgilendirmektedir ki yapılan operasyona peşmerge güçleri hem tarihi hem askeri strateji açısından katılım göstermektedir. Başkan Barzani’nin yaptığı açıklamalarına göre ilk gün 5 peşmerge yaşamını yitirdi, 10’u da yaralandı. 200 km karelik alan ise DAEŞ’ten kurtarıldığı açıklandı.

Başkan Barzani’nin “Bağımsız Kürdistan”ı ilan etme stratejisinin konuşulduğu son günlerde Koalisyon Güçlerince yapılan Musul Operasyonu bir anlamda Kürtler için bağımsız devlet kurabilme veya kuramama sonucunu da beraberinde getirebilir ki bu anlamda işlenen süreç Kürtler için çok “nazik” olduğu görülmektedir.

1920’lerde de Musul coğrafyasında yaşanan süreç Kürtlerin lehine sonuçlanabilirdi ancak öyle olmadı. O zaman İngilizlerin son noktada Kürtleri yalnız bırakması ve Kürtlerin de savaşa kendi lehlerinde sonuçlandırabilecek ulusal birlikten yoksun ve askeri güç olamamaları nedeniyle o tarihi fırsat kaçırılmıştı. Bu durum ister istemez bu kez de Kürtler adına aynı sonuç tekerrür edecek mi sorusunu akla getirmektedir.

Şimdi de dünden bugüne Musul Sorununun ortaya çıkışına bir göz atalım.

 Musul Orta Doğu'nun önemli bir noktasında yer alması sebebiyle çok çeşitli kültür ve medeniyetlerin buluştuğu bir bölge oldu. İnsanlık tarihinin ilk yazılı belgeleri bu bölgede ortaya çıkarıldı. İnsanların teşkilatlı topluma geçişte oluşturdukları bilgilere ilk olarak yine bu bölgede rastlandı. Musul'da Osmanlı hâkimiyeti Yavuz Sultan Selim'in, Safevi Devlet'i ile yaptığı Çaldıran Savaş sonunda 1516 yılında başladı. Bu tarihten 1918 yılına kadar Osmanlı yönetiminde kaldı. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros ateş kesi imzalandığı zaman Türk kuvvetleri Musul'da bulunuyordu.

İngiltere, XIX. Yüzyılın sonralarından itibaren gönderdiği casuslar aracılığıyla Orta Doğu bölgesi hakkında bilgi edindi. Bu bilgiler, İngiltere'nin Orta Doğu'ya yapacağı askeri harekatına da büyük ölçüde yön verdi. Musul- Kerkük bölgesinde zengin petrol yataklarının bulunması, İngiltere'nin bölgeyi ele geçirmek üzere diplomatik girişmeler Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaş yıllarında yapılan gizli antlaşmalarda İtilaf Devletleri, Osmanlı'nın Orta Doğu'daki topraklarını harita üzerinde istedikleri gibi paylaştı. Fırsat bulduklarında askeri harekat düzenleyerek amaçlarını gerçekleştirmeye çalıştı.

Mezopotamya'da yer alan Musul, büyük devletlerin Orta Doğu'da petrol arama ve işletme imtiyazlarını elde etmek için birbirleriyle yarıştıkları bölge oldu. Nitekim, Osmanlı Devleti tarafından 1908'den itibaren bölgede pek çok yabancı petrol şirketine hisse verildi (Türkmen, 2003: 13). Musul bölgesi İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD arasında sömürgecilik açısından rekabet konusu oldu. 1916 Sykes- Pikot Antlaşması'yla Musul, Fransa'ya bırakıldı. 24 Nisan 1920'de yapılan San Remo Konferansı'yla Musul bölgesi Fransa tarafında İngiltere'ye bırakıldı. Çünkü Fransa, Orta Doğu'da İngiltere'nin desteğini almak istedi ve bunu sağlamak için de Musul bölgesini İngiltere'ye I. Dünya Savaş'ını sona erdiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasında imzalandı. Osmanlı Devleti, gelişmeleri 31 Ekim 1918'de bir şifre telgrafla tüm ordularına gönderdi. Bu son derece önemli telgrafta, "Bu gün, 31 Ekim 1918 öğleden muteber olmak üzere Düvel- i İtilafiye ile mütareke akd eyledik, Düvel- i mezkürenin murahhasları keyfiyeti Bulgaristan, Suriye ve Irak'ta bulunan orduların komutanlıklarına tebliğ etmişlerdir. Mütareke şeraitine suret- i kat'iyyede riayet olunması ve tebliğin alındığının iş'arı lazımdır. Tafsilat ayrıca bildirilecektir." Denildi.

Mondros Ateşkes Antlaşması' nın imzalandığı sırada VI. Ordu komutanı Ali İhsan Paşa Musul'da bulunuyordu. Öte yandan İngilizler hızlı hareket ederek Musul'a egemen olmak istiyordu. Mütarekenin imzalandığı sırada İngiliz kuvvetleri Musul'a 60 km kadar yaklaştı. 1 Kasım 1918 tarihinde İngiliz birliklerine Musul'u işgal emri verildi. Bu sırada İngiltere'nin Irak'ta bulunan İleri Kıt'aları Komutanı General Cassel, sanki mütarekeden haberi yokmuşçasına birliklerine Musul'a doğru ileri harekat emrini verdi.

Musul’un stratejik bir yer olması ve burada petrolün bulunması İngilizlerin Irak'ta ilerlemesine neden oldu. Osmanlı ordusu komutanı Ali İhsan Paşa’nın razı olmamasına rağmen İngiltere, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. ve 16. maddelerini bahane ederek Musul’a girdi. Karşılıklı görüşmeler yapıldı. Kasım 1918’e kadar Osmanlı memurları görevde kaldı. Daha sonra bütün kayıtları İngilizlere verildi. Böylece Musul İngiliz kuvvetlerine teslim edildi hız vermesine neden oldu.(Ahmet Eyicil’in Türkiye-Irakm İlişkilerinde Musul Sorunu adlı makalesinden yararlanılmıştır.)

Bu tarihi tespitler de göstermektedir ki Kürtler, o gün de bugün de kendi coğrafyalarında kendi kaderini belirleme noktasında güç olamadıklarıdır. Belli başlı Kürt partilerinin farklı stratejilere sahip olmaları, ulusal birlik konusunda biribirine dayatıcı politikalar izlemeleri tarihi koşulların değerlendirememesini beraberinde getirebilir.

TSK sınırın stratejik noktalarına tank takviyesi yapması operasyonun ileriki aşamalarında aktif olabileceğinin işareti olarak değerlendirmek gerekir. Nuceyfinin yaptığı açıklamalara göre, Sünni güçler de operasyona katılmıştır. Başkan Barzani ise bu noktada “Ankara-Bağdat arasında uzlaşı yolu bulunmalıdır.” Şeklindeki önerisi de Türkiye’nin operasyonda aktif olacağını göstermektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Musul Operasyonunda da olacağız, masada da” şekilndeki açıklaması Başkan Barzani’nin yaptığı açıklamayı neredeyse tamamlar cinstendir.

Operasyondan halklar lehine bir netice çıkması dileğiyle.

Saygıyla…