“Müminlerin Emiri” Meselesini Tartışmaya Açmak

İslam ülkeleri ve Müslüman azınlıklara kan ve gözyaşı üzerinden bir asırdır sürdürülen egemen politikalara Bangladeş hükümetinin yaptığı insanlık dışı baskı ve Abdulkadir Molla’yı idam etmesi eklenince bu güçlerin tahakkümünden İslam alemini uzaklaştıracak (benim Hz. Ömer’in “Müminlerin Emiri” ifadesi olarak benimsediğim) hilafet müessesesinin sil baştan tartışılması gerekiyor.
İstanbul’daki Hilafet müessesesinin 1924 yılında kaldırılmasının ardından, bu müessesenin emperyalist ülkelerin baskısı ile kaldırıldığı ve sonraki adımda Amerikan merkezli olarak kontrollü bir şekilde tekrar ihya edileceğine dair iddialar şimdi olduğu gibi o günlerde de konuşulmaktaydı.
Nitekim Mustafa Kemal’e Avrupa yasalarıyla milleti sevk ve idare ettiği ve hilafeti kaldırdığı gerekçesi ile övgüler yağdıran Amerikan bağımlısı Mısır’lı Mustafa Nuhas Paşa, hilafetin kaldırılmasının üzerinden çok geçmeden “Arap Birliği”nin kuruluşuna öncülük etmiş ve bu şekilde konuşanları haklı çıkartmıştı.
Yazımı uzatmak niyetinde değilim. Lakin birkaç noktaya dikkatleri çektikten sonra yine birkaç soru ile bitirmek isterim.
- Osmanlı’dan İngiliz istihbaratının toplum mühendisliği başarısı ile ayrılan ve başlarına kukla yönetimler getirilen Arap devletciklerinin hilafeti yeniden gündeme getirmemesi amacıyla Arap Birliği kur(dur)uldu.
- Arap Birliği, hilafetin Türkiye’de ilga edilmesinin hemen sonrasında 1936’daki ilk ittifakın ardından 1944 yılında İskenderiye’de kur(dur)uldu ve ilginçtir ki Birleşmiş Miletler bundan bir yıl sonra 1945 yılında kuruldu.
- BM’nin kuruluşunun ardından Arap liginin biraz açılmış versiyonu olan ve İslam ülkelerinin hepsini kontrol altına almak gayesi güttüğüne inanılan İslam Birliği Teşkilatı oluşturuldu.
Dünya;
100 yıldır atanmış bireysel diktatörleri ve bunların son kullanma tarihi gelmeden yerine oturttukları kurumsal diktatöryayı üreten,
100 yıldır milletin gözünde sahte kahramanları kutsallaştırmayı başaran ve bunların son kullanma tarihi gelmeden sahte demokrasilerine sahte muhalefetleri piyasaya süren,
100 yıldır Suriye, Irak, Libya, Arakan, Mali, Nijerya gibi onlarca bölgede acı, kan, gözyaşı, maddi ve manevi sömürüden başka bir şey yaşatmayan,
100 yıldır Afrika ve Uzak doğu ülkelerini maddi kaynakları ile birlikte misyonerlik yaparak ağır manevi sömürüye maruz bırakan,.
100 yıldır Müslümanları iç savaş oyunları ile birbirine hem kırdırtan hem de insani yardım kuruluşlarını (sefaletin kol gezdiği Müslümanlara sadece gıda, erzak yardımları ulaştıran) oyun kurucu güçlerin geri cephe görevlisiymişçesine kullanan,
100 yıldır sömürüden kurtulup gerçek bağımsızlık mücadelesi verenleri idam edip Sahte Mandela’lar üreten,
100 yıldır Arap birliği ile Arapları, İslam Ülkeleri Teşkilatı ile İslam ülkelerini dizginleyip cihad anlayışını körelterek sahte Arafat’lar üreten,
100 yıldır birbirine zıt gibi görünen örgütler kurup roller dağıtan,
100 yıldır kurduğu ekonomik ağıyla Uzakdoğu ve Asya dahil dünyadaki her adımı kontrol eden
Canavar bir yapı ile karşı karşıyadır.
Hem İslam alemini hem de İslam alemi dışında kalan dünyayı bu yapının tahakkümünden kurtaracak “Müminlerin Emiri” konusunun daha fazla tartışılması zamanı gelmiştir.
İslam âleminde Hilafetin yeniden ihya edilmesini öteden beri savunan kesimlere sorulacak birçok soru var elbette. Ama ben sadece ırki enaniyet ve ulusçuluk yönümüzün ne derece derinleştiği bağlamında birkaç soru sorarak tartışmaya katılmak isterim
1- Bir Arap veya Türk olarak İslam âleminin en tepesine bir Kürd’ün veya bir başka milletten birinin tayin edilmesine ne derece hazırsınız?
2- Bir beyaz olarak İslam aleminin en tepesine bir zenci veya sarı benizlinin geçmesine ne derece hazırsınız?
3- Bir Kürt veya Türk olarak hilafetin Şam’da Arapların eli ile yeniden ihya edilmesine ne derece hazırsınız?
4- Bir Arap veya Kürt olarak Peygamberin övgüsüne mazhar olan komutanın nesli olan Türklerin hilafeti yeniden devralmasına ne kadar hazırsınız?
Şayet cevabınız, İslam dünyasına neslimizden bir hakim aramak değil, hem hadimlik hem de öncülük edecek bir emir arayışı ise hazırsınız demektir.
Buyurun nefs-i muhasebeye..!
Sağlıcakla Kalın
USTAD 14.12.2013
mehmed salih
18.12.2013 / 13:21Drej Ali arkadaşımın yorumuna :))
Drej Ali
17.12.2013 / 08:52Osmanlı demek her türlü fedakarlık demekti. Osmanlı Devletinin bekası ve İslamdaki nifakların önlenmesi için ne gerekiyorsa yapılmıştır. Bunun için nice şehzadeler canlarını vermişlerdir. Şimdiki üç beş kuruş için cana ve mala kıyanlar, namusa tecavüz edenler, vatanını, milletini ve dinini satanlar bunları idrak edemez.
mehmed salih
16.12.2013 / 10:00selam.sevgili yazar,4.sorun abartılı olmamış mı? Devleti osmanlının bekası için kardeşlerini (prensleri) öldüren bir padişah peygamber aleyhisselamın övgüsüne mazhar olabilmiş mi? bir soru daha. söz konusu padişah,''Bieyyi zenbin kutilet'' sorusunun muhataplarından da olabılirmi? uzaktanda olsa yazarımızı takip ediyor, sevgilerimi sunuyorum
Süleyman Bayraktar
15.12.2013 / 11:53Nuh tufanını hatırlayalım.İman etmeyen oğlunu kurtarmak isteyince ALLAH (cc) "Osenin oğlun ama ehlinden değildir diyerek NUH (as)ı uyarıyor.Müslümanım diyenlerin bu ayet'i iyi anlayıp hazmetmesi durumunda evvel Allah mü'minler bu zilletten kurtulacaklardır inşAllah.Konuyu gündeme taşıdığınız için ALLAH sizden razı olsun üstadım,selam ve dua ile.