MİT-PKK Görüşmelerini kim sızdırdı

KÖŞE YAZISI

 GÖRÜŞMELER NEDEN SIZDIRILDI

MİT-PKK arasında sürdürülen görüşmelerin bilinçli, planlı ve bir hesap yapılarak piyasaya verildi. Görüşmeleri basına  sızdıran grubun MİT içersinde bir kanadın olduğu artık herkes tarafından ifade ediliyor. Bu kanadın bir ortağının da Uluslar arası arena daki bağlantıları olduğu ve bunun MİT içerisindeki Ergenekoncu kanat olduğu ifade ediliyor. Kasetiğn  önce Dicle Haber Ajansı (DİHA)’ya yükletirilmesi ve bu yüklemede özellikle IP adresi olarak İsrail adreslerinin kullanıldığı iddiası yüklemenin bir istihbarat faaliyeti olduğu gerçeğini karşımıza çıkarıyor.

Ham görüşme altı saat ve görüşmeler Erbil ve Selahaddin’de

Bu görüşmelerin tamamının yüklenmediğini özellikle belirtmek istiyorum. Yaptığım araştırmalarda altı saati bulan görüşmelerin belirli kısımları montajlanarak yüklenmiş. Örneğin yemek sonrası  görüşmeler önümüze konmuyor …Irak Federe Kürt Bölgesi’nde Erbil ve Selahaddin kentlerinde yapıldığı ifade edilen görüşmelerin birden fazla olduğu belirtiliyor.

 Görüşmelerin gerçek olduğunu görüşmeye katılan Zübeyir Aydar’da yalanlamıyor .Roj Tv’de Roj Aktüel programına konuşan Aydar, 2006 yılından itibaren PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinden bir diyalogun olduğunu söyleyerek“Bizim dışımızda gelişen bir olay ve dışımızda gelişen bir tartışma. İlgiliyiz, takip ediyoruz, değerlendiriyoruz. Örgüt gerekli görürse, gerekli açıklamayı yapacaktır. Biz de süreci takip ediyoruz. Referandum zamanında da benzer tartışmalar oldu. Muhalefet, ‘bunlar Öcalan ile görüşüyorlar’ gibi şeyler söylediler. Türkiye kamuoyu bu tür feveranlara itibar etmiyor. Barış istiyor. Barışın yolu da diyalogdan geçiyor. Bunun dışında bir yol yok. Var ama o da ölümdür.” Dedi.Erbil ve Selahaddin kentinde yapılan görüşmelerde Bölgesel Kürt Yönetimi haberdar olmasına rağmen mekan desteği sağlayıp tarafların masada konuşmalarının alt yapısını hazırladı.  Görüşmelerin bir tarafında Amerikalıların bulunma ihtimali çok fazla gözüktüğünü ifade eden kaynağım bunu henüz doğrulatamadığını ancak görüşmelerin Kürt Federe Bölgesi’nde gerçekleştiğini ifade etti.

Kaset nereden sızdı

MİT içerisinde Kürt sorununun intikamcı bir bakış açısıyla çözülmesi olan kesimle intikamcı olmayan bir bakış açısı ile çözülmesi isteyen kesimler yabancı servisler ve ordu içerisindeki yandaşları vasıtası ile çarpışıyordu. MİT’in kendi içerisinde bağımsız bir yapı olmasını isteyen intikamcı olmayan grup karşısında yabancı servislerle dirsek temasında olan ve gücünü onlara dayayan kesimlerin kavgasında yenilen taraf intikamcı taraf oldu. Bu tarafın bir çok üyesi MİT içerisinde temizlendi. Ancak üst düzey görev yaptıkları için şuan ortaya sızdırılan ses kayıtları gibi bir çok hamleyi yaparak hem iktidarı hem de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı yıpratacaklarını sanıyorlar. Oysa Öcalan’la MİT adına görüşmeye giden bir takım MİT mensuplarının sürekli olarak AK Parti Hükümeti’ni Öcalan’a kötülemeleri tesadüf olmasa gerek. Bu bakımdan içeriden sızdırılan ve bir tarafı da bana göre uluslararası servislere dayanan bu kayıtlar üzerinden siyaset yapmak etik değildir. Eğer bu temasları eleştirecekseniz, Hakan Fidan’dan önce ki dönemleri de eleştirmeniz gerekiyor ki bunun bir şey sağlamayacağını sizde biliyorsunuz. Bırakın bu meseleyi iç siyasete alet etmeyi gelinen bu ortamda hangi güçlerin bu süreci baltaladığına, bu kayıtların zamanlamasına ve bundan sonra ne olacağına kafa yorun. Konuşmaktan kimseye zarar gelmez bu devlet olsa da böyle, kişi olsa da böyle. Bu bakımdan milliyetçi çevreler bile bunu sağduyu ile karşılarken bunu siyasete alet etmeyin, devlette devamlılık esastır ve bu görüşmelerin de bu devamlılık üzerine gittiğini okuyunca umarım tahlillerinizi yeniden gözden geçirirsiniz.

 

Herkes Öcalan ile temas kurdu

PKK ve onun özelinde de Abdullah Öcalan ile devletin teması çok eski tarihlere rastlar. Temas noktasında ilk başlarda gazetecilerin  aracı olarak gönderildiği, daha sonra ise bunu bizzat Kürt siyasetinden bazı kimselerin tarafından yapıldığı basın önünde olmasa da dar sohbetlerde zaten bilinen bir gerçek. Temasların bir kısmı direk Öcalan’la bir kısmı Avrupa’nın çeşitli ülkelerin de, İki İskandinav  ve  bir kısmı ise Irak da yapıldı.

Öcalan İmralı Adası’ndaki yargılaması sırasında Turgut Özal ile başbakanlığı döneminde görüştüğünü, Refahyol Koalisyonu döneminde Necmettin Erbakan’ın Suriye’deki temsilcilerine iki mektup gönderdiğini aracı olarak İlnur Çevik’in gönderileceğini ancak  onun yerine mektupların gönderildiğini söylüyordu. Suriye eski Cumhurbaşkanı yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın aracı yapıldığı bu mektupları Haddam şöyle anlatıyordu; “Dönemin Başbakanı Erbakan, Cemaat-ül İslam’dan PKK için arabuluculuk istemiş. Onlar da bize başvurdu. Öcalan bir teklif mektubu yazdı. Bu mektubu büyükelçiliğimiz aracılığıyla Erbakan’a verdik.” Diyordu. Öcalan devletle olan temasları sıralarken 1996 yılında Mesut Yılmaz’ın iktidarı  döneminde Yılmaz’ın bilgisi dahilinde yazar Alev Alatlı’nın da Avrupa’daki temsilcileri aracılığı ile kendileri ile temas kurduğunu söylüyordu.

Genelkurmay bizatihi temas kurdu

Devletin Öcalan ile olan teması  1996-1999 yıllarında bizzat Genelkurmay tarafından yürütülmeye başlandı. Türkiye-Hollanda-Brüksel trafiğinde Genelkurmay  Toplumsal İlişkiler Dairesi’nden Kurmay Albay H.D, 14 Nisan 1996′da Hollanda’ya giderek PKK’nın Avrupa sorumlularından olan Kani Yılmaz ve Abdurrahman Çadırcı ile görüştü. Bu olayın 1 Eylül 1998′deki ateşkes sürecini başlatan ilk gayrıresmî temas olduğu ifade ediliyor. Hollanda’daki görüşmeler zabta alındı ve gelen albayın örgütün Brüksel’deki temsilciliğine kadar gittiği belirtiliyor.Bu ‘gizli görüşme’’ belgelerinin asılları, hatta buluşma yer ve tarihleri  Özgür Politika Gazetesi'nin 5 ve 6 Ocak 1999 tarihli sayılarında yayımlandı.

Temaslar için önce aracılar kullanıldı

O dönem PKK’nın Avrupa sorumlusu olarak diplomatik çalışmalar yürüten KKK yürütme Konseyi Üyesi Şahin Cilo 2007 yılında verdiği bir mülakatta, ““1997 yılında MİT’ten mesajlar bize geldi. Türkiye’de hala görevli olan bazı Kürt siyasetçiler aracığıyla bu mesajları gönderdiler.MİT onlarla toplantı yapmış, kendilerinden bir siyasal çözümün gelişmesi için aracılık yapmalarını istemiş.” Türkiye’de Kürt sorununu çözümü noktasında kilit kurumlardan biri olan Genel Kurmaydan da kendilerine bu tür mesajlar gönderildiğini vurgulayan Cilo, mesajın avukat Selim Okçuoğlu aracılığıyla kendilerine ulaştırıldığını anlattı. Söz konusu mesajda “Genelkurmay uzlaşma zemininin yaratılması için girişimde bulunulmasını talep ediyor.” Benzer içerikte mesajların TÜSİAD’dan da geldiğini belirten Şahin Cilo, MİT eski mensubu Mahir Kaynak’ın da bu mesajlardan haberdar olduğunu söylüyordu. Cilo, Teoman Koman’ın Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde Kürt iş adamı Mehmet Mehmetoğlu aracılığıyla benzer içerikte mesajlar gönderdiğini de sözlerine ekliyordu.

 PKK’nıın o dönem  Şam diplomasi sorumlusu Delil Amed’de Genelkurmay görüşmeleri ile ilgili olarak şunu ifade ediyordu: “O dönem Genelkurmaylık Melik Fırat’a rol vermemizi istiyordu. Melik Fırat kendisi de buna dayanarak Önderliğin yanına geldi. Önderliğe Türk devletinin onu kabul ettiğini söyledi. Genelkurmay’dan aldığı güce dayanarak, HADEP başkanı olmak istedi. Önderlik ‘HADEP bir halk hareketidir ve yasaldır. Bu konuda biz bir şey diyemeyiz. Git halk seni kabul ederse olabilir, etmese karışmayız” dedi.”  Şam ziyaretinin adından Avrupa’ya giden Melik Fırat,PKK Avrupa temsilcisi Şahin Cilo ile görüştü. Cilo, Melik Fırat ile yaptığı görüşmeye ilişkin şunları aktardı; “Melik Fırat Önderliğin yanından direkt benim yanıma geldi. Bana ‘Beni HADEP başkanı yaparsanız, işiniz hal olur. Üzerinizde baskı kalmaz. Çünkü Genelkurmaylık beni kabul ediyor ve beni istiyor’ dedi. Bunu Selim Okçuoğlu da teyit etti.  Okçuoğlu bize Genelkurmaylığın ‘M. Fırat’ı HADEP başkanı yaparsanız daha iyi olur.’ tavsiyesini iletti. Ben de Önderliğin verdiği cevabı aynen tekrarladım.” 

 

MİT Müsteşar yardımcısı Mikat Alpay ziyaret etti

Daha sonra temaslar KCK  iddianamesinde KCK’nın tepe ismi olarak gösterilen dönemin cezaevi sorumlusu  Sabri Ok üzerinden Bursa Cezaevi’nde devam ediliyordu. Özellikle Cezaevlerinde Öcalan’ın can güvenliğinden oluşan protestoları Sabri Ok ikna edilerek sona erdiriliyordu.

Öcalan teslim edilip İmralı Adası’na konduktan sonra Öcalan’ı Nisan ayının yirmi altısında MİT Müsteşar Yardımcısı Mikat Alpay tarafından ziyaret edildi. Öcalan avukatlarına Alpay’ın kendisine, “Başbakanlık adına, başbakanın adamı” dedi ve kendisine idamın anlamsız olduğunun söylendiği ifade edildi.Ada Bakanlar Kurulu Kararı ile 15.Kolordu Komutanlığı emrine verilmiş ve Hurşit Tolon adadan sorumlu komutan kılınmıştı.

31 Mayıs-29 Haziran 1999 Tarihleri arasında PKK Başkanlık Konseyi’ne devletin bilgisi dahilinde dört mektup gönderdi. Cengiz Kapmaz’ın Öcalan’ın İmarlı günlerinde Sorgu Komisyonu olarak adlandırdığı bu komisyon MİT ve Askerlerden oluşuyordu. Devlet,  o dönem Öcalan- PKK iletişiminde engel değil tam tersi kolaylaştırıcı  bir rol oynuyordu.

 

Emre Taner  Öcalan’a 13 soru yöneltti

O dönem MİT Müsteşar Yardımcısı olan Emre Taner Temmuz ayının ilk günlerinde  Öcalan’ın yanına geldi. Taner Öcalan’a yanıtlaması isteği ile 13 soru yöneltip bunların cevabını istiyordu.

“1) ’Kürtlere kültürel haklar’dan neyi kastediyorsunuz? - 2) Bunları örgüte kabul ettirebilir misiniz?” 3-barış ve kardeşlik nasıl pratikleşir 4-Demokratik çözüm ve Demokratik Cumhuriyet’ten ne kast ediyorsunuz 5-Bu önerilerin ciddiyetini nasıl kabul edebiliriz 6-Örgüte olan bağlantınız, uygulama gücünüz, örgüt diner mi? 7-Halen sakladığınıza dair kuşkular var 8-Dağdakileri indirme planınız var mı 9-Örgütle somut teması nasıl düşünüyosunuz 10-Ekonomik, sosyal gelişme planınız 11-İrtibat biçimleri, kimlerle hangi biçimde 12-Uluslar arası gözlemcilerden ne kast ediyorsunuz 13-Kemal Burkay, Hizbülkürd sizden sonra ne yapabilir

Çevik Bir’de ziyaret etti

Temmuz ayının ortalarına doğru bu sefer Öcalan’ın adadaki ziyaretçisi 28 şubat sürecinin önemli aktörlerinden olan Orgeneral Çevik Bir’di.”Barış için hazırım” diyen Öcalan’a, “O zaman dağdakileri indirmelisin, sen  bunu yaparsın” diyordu Çevik Bir. O dönem MİT’in temas kurduğu isimlerden biri olan ve Moldova’dan Türkiye’ye getirilen Cevat Soysal’a  Devlet, “Öcalan adım atmıyor” diyordu

16 Eylül tarihinde Barış Grubu gelmeden Öcalan’ı cezaevinde ziyaret  eden askeri yetkili grubun gelmesi durumunda şov yapılmamasını güven artırıcı önlemlere ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyordu.

27 Kasım 2000 tarihine dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun yardımcısı Miktad Alpay’la birlikte gazeteleri ziyaret ediyor ve “Türkiye’nin çıkarları için Öcalan’ı kullanıyoruz” demiş Öcalan da bunu sert şekilde eleştiriyordu.

11 Eylül 2002 tarihinde Genelkurmay’dan üst düzey bir heyet Öcalan ile İmralı Adası’nda görüştü.

Öcalan 30 Kasım tarihinde Abdullah Gül ve Erdoğan’a 16 sayfalık mektup yolladı.

2006 tarihinde Bülent Arınç’a 11 Ahmet Necdet Sezer’e ise sekiz sayfa mektup yolladı.

"İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda iç güvenlik, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü personeli olan 'infaz koruma memurlarınca sağlanmaya devam edilmesi üzerine Öcalan’la görüşmeye gelen sivillerin de sayısı arttı.MİT içerisindeki çeşitli kademede bulunan insanların Öcalan’ı gerektiğinde ziyaret ediyor. Aynı şekilde Adalet Bakanlığı’nda da gerektiğinde ziyaret yapılıyor…

nevzatcicek@gmail.com

www.twitter.com/nevzatcicek