Milyonlar Barışın Arkasında Olmalı

KÖŞE YAZISI

Kızıltepe’de öldürülen PKK’li Mizgin Karageçili’nin Urfa’da defnedilmesi esnasında çıkan olaylarda bir gösterici ile bir polis arasında bir diyalog yaşandı. Özetle o diyalogda bir gösterici polise “benim arkamda milyonlar, sen kimsin!” gibi bir cümle sarf ettikten sonra polis de “Benim arkamda 75 milyon var, ben devletim” şeklinde yanıt verdi. Aslında buna benzer diyaloglar daha önce başka şehirlerde de yaşanmıştı.

 

Her iki cümle de güç gösterisinin bir ifadesi, çatışmayı, savaşı çağrıştırmaktadır. Tabii bu gibi cümleler hem bir anlayışın dışa vurumu hem de uzun bir süredir devam etmekte olan çatışma sürecinin psikolojik bir biçimi olmalı.

Esasen her iki cümlenin sahibi de gerçek dışı konuşuyor; zira milyonlar çatışmayı, savaşmayı istemiyor; milyonlar barışı istiyor.

“Vatanı böldürmeyeceğiz” diyerek çatışan o polisin ailesi de “Türkiyeleşeceğiz” diyen o göstericinin ailesi de barışı istiyor. Her ikisinin ailesi de çocuklarının sağ-salim akşamları eve gelmesini dört gözle bekliyor. Onları savaştıran ve çatıştıran zihniyetin arkasında kimsecik yok. Milyonlar barış, huzur ve sükunet istemektedir.

Milyonlar Suriye, Mısır gibi olmak istememektedir. Milyonlar Tunus, yemen gibi olmak istememektedir. Milyonlar dostça, kardeşçe, komşuca yan yana ve bir arada yaşamak istemektedir.

Milyonlar size oy verirken çatışma ve savaş politikalarını uygulamanız için oy vermiyor. Milyonlar birbirinize en “ağır” sözcüklerle birbirinize hakaret etmek için oy vermiyor. Milyonlar memlekette gerilim ortamı yaratmanız için oy vermiyor. Milyonlar algı ve yalana dayalı politika ve söylemler geliştirmeniz için oy vermiyor. Milyonlar sizin yapay sorunlarınızla ilgilenmek istemiyor.

Ama siz öyle algı yaratıyorsunuz ki, milyonlar sizinle ilgilenmek zorunda kalıyor.

Ama siz öyle gerilimli bir dil kullanıyorsunuz ki milyonların kafasını karıştırıyorsunuz.

Ama siz öyle birbirinize hakaretler ediyorsunuz ki milyonlar hakaretin ne demek olduğunu öğrenmek zorunda kalıyor.

Ne yazık ki yandaş ve bağdaş medya ayaklarınız sizin bu yaptıklarınızı halka sunuyor. Kimi medya mensubu bunu “vatan böldürtmeme” uğruna, kimi medya mensubu bunu “özgürlük” adına yaptığını iddia ediyor. Ancak her iki medya zihniyeti halka yani milyonlara yalan söylediğini çok iyi biliyor.

Sizler sıkıştıkça topu halka atıyorsunuz, halk böyle istedi diye…Halka hangi yöntemle gittiniz de halk böyle istedi diye iddia ediyorsunuz?

Topu halka atmak bir bakıma topu taca atmak demektir. Ama halk artık taç atışının da kırmızı kartın da ne demek olduğunu biliyor. Halk bu tavrını seçmen olarak seçimlerde ortaya koyuyor.

Halk barış istiyor ve bu çatışmaların derhal durdurulmasını bekliyor. Çatışma ortamlarında iki arada kalan halk oluyor ve bu durumda maddi-manevi en büyük bedeli halk ödüyor.

Geçen gün bir ana diyordu ki “Evim Sur’da kaldı.” Bu cümleden şunu anlıyoruz ki, aslında hatıraları, kültürü,tarihi, sevinç ve üzüntüleri…. Sur’da kaldı. Sadece Sur mu? Silvan, Varo, Yüksekova, Silopi, Cizre, Nusaybin de öyle değil mi? Bu yerlerde ve bu gibi süreçlerde milyonlar şaşkın, üzgün, gergin ve öfkeli durumda! Milyonlara bunları yaşatmaya kimsenin hakkı yok!

Şimdi milyonların can güvenliği, barınma, yeme-içme, eğitim, sağlık sorunları var. Milyonlar bu sorunların hemen çözüm bulmasını bekliyor. Tabi çatışmaların bir an evvel son bulması gerekiyor. Bunun için önce barış diyoruz. Milyonlar barışı istiyor ve barışı bekliyor.

Milyonlar barışın arkasında olmalı, namluların önünde değil.

Saygıyla…