Milli İrade Parmaklıklar Ardında Mı?
Ülke gündemini Seçimden sonra milletvekili seçilip tutuklu bulunanlar oluşturmuştur. Yazılı ve görsel basında konu güncelliğini halen korumaya devam etmektedir.
Mehmet Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin 298 sayılı Kanunun130/4 ve 2839 sayılı Kanunun 39/4. maddeleri uyarınca YSK tarafından düşürülmesinin kanuna uygun bir karar olup olmadığı tartışılmaktadır. Mehmet Hatip Dicle kararında tartışılan husus milletvekilliğinin düşürülmesine karar verme yetkisinin hangi organda olduğudur. Anayasanın 84 maddesine göre milletvekili olarak seçilen kişilerle ilgili kararları TBMM alabilir. Anayasanın 79 maddesine göre ise seçim süreci ile ilgili bütün itiraz ve şikayetlerde yetkili merci YSK dır. YSK vermiş olduğu kararla fiilen bunu teyit etmiştir. Mehmet Hatip Dicle milletvekili seçilmeden yani seçimlere birkaç gün kala mahkûm olduğu bir yıl sekiz aylık cezası kesinleştiriliyor. Yasaya göre milletvekili seçilmenin şartlarından biri 1 yıldan fazla hapis cezası almamış olmak. Mehmet Hatip Dicle milletvekili adayı olduğu tarihte milletvekili seçilme şartlarını haiz olmasına rağmen seçim sürecinde bu şartlarda değişiklik olmuş olup milletvekilli olma şartlarını kaybetmiştir. Bu konuda karar verme yetkisinin Anayasanın 79 maddesi ile YSK da olduğu açıktır.
Tutuklu bulunan milletvekillerine gelince;
CHP den 2,MHP 1, Emek ve Demokrasi Bloğundan 5 aday milletvekili seçilmelerine rağmen halen tutuklu bulunmaktadırlar. Mahkemeler yapılan itirazları birer birer ret etmektedir. Ret kararları üzerine MHP başta anayasa olmak üzere yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini açıklamıştır. MHP den milletvekili seçilen Engin Alan olmasaydı MHP nin böyle bir durumu dile getirmeyeceği, hatta daha ileri giderek sert söylemlerde bulunacağını tahmin etmek zor değildir. CHP daha bir yaralı çünkü CHP den milletvekili seçilen iki kişi halen parmaklıklar ardında. CHP de mahkemelerden sonuç alınamaması durumunda anayasa dahil yasal düzenleme isteyeceği açıktır. Son olarak 5 milletvekili parmaklıklar ardında bulunan Emek ve Demokrasi Bloğu ise Mehmet Hatip Dicle üzerinden söylemlerine devam etmektedir. Parmaklıklar ardından bulunan milletvekillerinin durumlarında ziyada Mehmet Hatip Dicle ile ilgilenmektedirler. Görünen o ki milletvekili seçilenlerin tahliye edilmesi için muhalefet partileri iktidarı ikna etmeye çalışacaklar. Hükümetin tutumunun istenen yönde oluşacağa benziyor.
Milletvekili olarak seçilip halen tutuklu bulunanların üzerlerine atılı suçların tümü devlet aleyhine işlenen suçlardan oluşmaktadır. Kimi darbe yapmakla suçlanmakta kimi örgüt yöneticisi olmakla suçlanmakta, kimi ise örgüte üye olmakla suçlanmaktadır.
Salt kişilerin milletvekili seçilmiş olmaları tahliye nedeni olabilir mi. Milletvekili seçilemeyen onca tutuklunun durumu ne olacaktır. Anayasanın 10 maddesine göre herkes kanun ününde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Anayasanın bu hükmü uyarınca aynı suçtan tutuklu bulunanların demir parmaklıklar ardında bulunmasına rağmen milletvekili seçilenlerin tahliye edilmesinin Anayasaya aykırı bir durum oluşturacağı açıktır. Diğer yandan milletin tercih etmiş olduğu, emanetini teslim ettiği vekillerin demir parmaklıklar ardında bulunması kamu vicdanını yaralamaktadır. Bu durumdan çıkışın sadece ve sadece tek bir yolu vardır. Yasal düzenlemelerin kişilere, makam ve mevkilere göre yapılmamasından geçiyor. Milletvekili seçilen biri ile seçilmeyen biri arasında cezası kesinleşinceye kadar fark olmamalıdır. Aksi halde yapılacak yasal düzenleme Anayasanın kanun ününde eşitlik ilkesine ağır bir darbe olacaktır. Yıllarca değiştirilemeyen maddelerin kimi kişiler için değiştirilmesi hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı gibi kamu vicdanını da yaralayacaktır. Yargılamaların uzun sürmesi ve tutukluluğun infaza dönüşmesi kabul edilebilir bir durum olmaktan çıkarılmalıdır. Sadece milletvekili olarak seçilen kişilerle ilgili düzenleme yapılması yetersiz olup adaletsizliğe yol açacaktır.
Temhem
14.07.2011 / 13:54Tebrikler yazılarının devamını merakla bekliyoruz herkes birgün yemin edecek. Milli irade zaten egemen olmadıki hep tabi olmuştur.
Rıdvan DEMİR
07.07.2011 / 13:47Tuncay bey, rica ederim. Ayrıca sanmıyorum ki kimse kimsenin düşüncesinden rahatsız oluyordur. tek sorun yanlış yönlendirme. sanırım budur başkalarını üzen, rahatsız eden.
tuncay acay
06.07.2011 / 22:49sayın \'sözlük\' rıdvan demire çok teşekkür ederiz aydınlatıcı , tanımlayıcı ve öğretici tavrı için. <br>menaf bey sizden özür dilerim sayılarımla..
maruf
06.07.2011 / 22:43menaf bey bu yazdiklarinizdan dolayi niye millet rahatsiz oluyor anlayabilmis degilim
Rıdvan DEMİR
06.07.2011 / 11:38Tuncay acay da anlaşılan hukukçu değil. çünkü hukukçu olmak ile avukat hakim savcı olmak arasında dağlar kadar fark vardır. örneğin: 'ben hala bu tür ağır suçlamalarla suçlanan kişilerin m.vekili seçilse bile tahliye edilmelerine karşıyım' cümlesini kuran biri, ne hukuktan, ne sosyolojiden ne de tarihten zerre nasip almamış demektir. bu düşünce ortaçağda, cadı avının bilimadamlarının öldürülmesini sağlayan düşünce ile aynıdır. vatana ihanetle suçlanmak bile idam için yeterliydi o zaman. madem öyle, tayyip erdoğan milleti dini duyguları kullanarak ayırmak suçuyla itham edilirken, neden bu çok ağır, bölücülükle suçlanıyor o zaman mesele bitmiştir demedik? çünkü biz hukuk ile hak ile yargısal sürecin bambaşka şeyler olduğunu biliyoruz. tavsiyem bu süreçte özellikle sosyoloji ve tarih okunmasıdır. sadece enver paşanın kahraman- darbeci- hain- kahraman olduğunu bilmek bile ufuk açar. kimin hukukuna ve kime göre ve ne zaman ne olduğunuz önem taşır. atatürk haindi, kahraman oldu. said-nursi bölücüydü teröristti kahraman oldu. şeyh sait idam edildi- kahraman oldu. deniz gezmiş, idam edildi kahraman oldu, adnan menderes ve arkadaşları idam edildi kahraman oldu. bunların hepsi ağır ithamlardı ama değişti. demek ki yargının her yaptığı doğru olmuyor ve siyasi yargılama ile adli yargılama arasındaki ince çizgi önem taşıyor ve bunu herkesten önce tarihçiler ve hukukçular fark eder.
tuncay acay
06.07.2011 / 00:21sayın meslektaşım mahir bey keşke yazımı biraz daha dikkatli okusaydınız ''böyle kişilerin vekil olmasına karşı olduğum'' sonucuna nerden vardığınızı gerçekten anlamadım dolayısıyla beni çok yanlış anlamışsınız neredeyse aynı şeyleri savunuyorken üstelik
Mahir Karaboğa
05.07.2011 / 22:14Sayın Tuncay Acay meslektaşım da maalesef hukuku evrensel anlamda değil bireysel ve kendi ideolojisi yönünden yorumlamaktadır. Sevgili Tuncay, bildiğin üzere Ceza Hukukunun temel ilkesi gereğince bir kimse hakkında kesinleşmiş bir mahkeme hükmü olmadığı sürece kişi masumdur. Bir kişinin tutuklu olması suçlu olduğu anlamına gelmez, sadece o suçun şüphelisidir. Mevcut kanunlarımız gereğince de bir milletvekili adayı olabilmek için 1 yıldan fazla kesinleşmiş hüküm bulunmaması yeterlidir. Seçilen kişileri millet seçmiştir. Halkın iradesi ile seçilmiş kişilerdir. Seçilen kişiler ister CHP, ister Ak Parti, ister BDP, ister MHP ister hangi partide olursa olsun fark etmez. Bu vekilleri, haklarında suç şüphesi olmasına rağmen halk seçmiştir ve eğer demokrasiye inanıyorsak halkın iradesine de saygı duymak gerekir. "...böyle kişilerin vekil olmasına karşıyım" düşüncen ne demokrasi ile ne de evrensel hukuk ilkeleri ile uyuşmaktadır. Hepimiz belli bir partiyi ve düşünceyi savunuyoruz ama söz konusu demokrasi ve hukukun ihlali olunca naralar atarcasına karşı durmalıyız. Bir gün karşı duyman dileğiyle....<br>Saygılarımla...
tuncay acay
05.07.2011 / 13:46evet kişilerin milletvekili seçilmiş olması salt bu nedene dayanarak tutuklululuk hallerinin kaldırılmasını gerektirmemelidir. özellikle 80 küsür yıldır ülkenin her karışına işlemiş cehape zihniyetinin bunu kullanmasına asla izin verilmemelidir. çünkü bu kişiler aday gösterilirken de tutukluydular ve tahliye edilmeyecekleri az çok biliniyordu. şimdi buna dayanıp yaygara koparmak tamamen kötüniyetli bir tutumdur. bu sorun ancak mecliste çözülmelidir. yeni düzenlemeler getirilerek çizgiler çizilmelidir. ben hala bu tür ağır suçlamalarla suçlanan kişilerin m.vekili seçilse bile tahliye edilmelerine karşıyım düzenlemenin bu durumları gözeterek yapılması gerekmektedir. ama çözüm kesinlikle mecliste ve tabiki ilk yapılması gereken tükürdüklerini yalamaları.. :) saygılarımla..
Mahir Karaboğa
04.07.2011 / 17:51Yazınızın bir kısmına katılmakla birlikte bir kısmına da (son paragraf) katılmamaktayım. Milletvekili seçilip de tahliyeye edilmeme gerekçesine Anayasanın 10.maddesi ile hukuka aykırılık teşkil edileceği kabul edilemez. Anayasa 10.madde her vatandaş kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir lakin bunu tutukluluk hali için yorumlamak yanlıştır. Konuya Anayasanın 10.maddesi ile yaklaşılacaksa kanunların Cumhurbaşkanına veya milletvekillerine tanıdığı dokunulmazlıklara veya ayrıcalıklara ne diyeceksiniz? Madem herkes kanun önünde eşit, cumhurbaşkanı neden bir suçtan ötürü yargılanamıyor, milletvekili neden vekil olduğu sürece yargılanamıyor, bir hukukçu olarak siz de biliyorsunuz ki herkesin kanun önünde eşit olması sadece ütopik bir yaklaşımdır. <br>Bildiğiniz üzere bir kimsenin tutuklanması için CMK 100.maddede sayılan koşulların oluşması gerekmektedir. Milletvekili seçilen ve halkın yüksek oyunu alan kimsenin kaçma şüphesi olduğundan, tüm delillerin toplanmış olmasına rağmen delelleri karartma ihtimalinden bahsedilmesi mümkün değildir. Seçilen vekillerin halen tutuklu bulunması ülke demokrasisi için bir ayıptır. Seçilen vekillerin halen tutuklu kalmasının sebebi kanunlar değil, kanunları uygulayan zihniyetlerdedir. Zihniyetler demokrasi ve ideal hukuk ile doldurulmadığı sürece kanunlar değişse bile kanunu yorumlayan zihniyet yine istediği gibi vekili içerde tutabilir. Saygılarımla...
Rıdvan DEMİR
04.07.2011 / 14:15... Yazı şekli sanki yazılı basın açıklaması yapıyor havası vermiş. Neyse orayı geçelim. Anayasa'nın 79. maddesi, milletvekili adaylarının adaylığının iptali yetkisini YSK'ya vermektedir. Anayasanın bu hükmü söz konusu olayda uygulanamaz. Çünkü adaylık iptal edilmemiş, elinde mazbatası olan birinin milletvekilliği elinden alınmış, yani hukuki tabirle, milletvekilliği düşürülmüştür. Buna yetkili olan iki makam vardır anayasaya göre. Birincisi, TBMM'dir. Bu yetkisini disiplin amirinin haiz olduğu yetki gibi, bazı koşullar altında kullanır. İkincisi de yargı makamlarıdır. Onlar da milletvekilliği şartlarının vekil seçildikten sonra ortadan kalkması halinde veya partisinin kapatılmasına sebep olduğu hallerde bu yetkiyi kullanabilir. Gelelim YSK'ya; YSK, ne anayasa da yargı makamı olarak gösteriliyor, ne de Anayasa Mahkemesi YSK'yı ya da İl-İlçe Seçim Kurullarını mahkeme olarak görüyor. Örneğin YSK herhangi bir maddenin anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesine gidemiyor. Süreç YSK kararlarının yargı denetimi dışında kalmnasından kaynaklanıyor. Bir diğer konu da tutuklu vekiller. Yazıcı arkadaş, yine anayasanın 10. maddesini yani eşitlik hükmünü getirmiş, hiç anlamı yokken. Örneğin milletvekillerinin dokunulmazlık kapsamında tutulmaması tutuklanamaması da, bu eşitlik ilkesini zedeler mi? Zedelerse o zaman bu maddeyhi ortaya koymanın anlamı yok. Zedelemiyorsa, ki zedelemiyor, o zaman da bu insanların içerden çıkması eşitliği bozmaz. Burada mevzu bahis, TCK'dır. TCK'ya göre eğer kişi kaçmayacaksa, delil karartmayacaksa tutuklanamaz. Dava kovuşturma evresinde olduğuna göre, deliller karartılsa bile, eldeki delillerle yetinilerek dava açılmış. Milletvekili seçilmiş birinin kaçacağını düşünmek de akıl zorluğudur. Hadi kaçmayı düşünüyor diyelim, hukukumuzda da teminat diye bir müessese var. Milletin seçimini teminat olarak görmüyorsan da, bir trilyon teminatla en kötü ihtimal serbest bırakırsın. Ama mesele infial uyandırma isteği, milleti hiçe sayma isteği olunca, bu tip kararlar çıkıyor. Yani sizin anlayacağınız, bu yazıyı yazan arkadaş, ne olanı ne de olması gerekeni söylemiş. ...
botan
01.07.2011 / 10:04evet,dediğiniz teknik olarak doğru olsa da bizler olması gereken sürecin bu olmadığınığını söylemek isteriz.sonuçta barış olacaksa kürt ve Türk halkları arasında, bu barış anayasadan ve yasalardan daha önemli ve acil bi şeydir. yasaları bazen halkın yararına görmezden geline bilir. değilmi ki devlerler kendi çıkarları için başkalarını iç ve dış ilişkilerine karışabiliyor. o zamanda burada adaletten mi bahsedeceğiz amarika ırak\'a girdi, türkiye suriye, libya, mısır vb. ülkelerin içişlerine müdhalade bulunmadı mı ve de bulunuyor.peki bizler kendi ülkemizin menfaati için neden ülkemizin temel sorunuyla ilgilenmeyelim taktir okurlarımızın............. saygılar
ferit
30.06.2011 / 16:19hayırlı olsun sayın başkanım. seni burada görmek ne güzel.
gerdan
30.06.2011 / 16:18ysk daha önce milletvekilliğini kabul ettiği hatta yemin bile ettidiği vekillerin milletvekilliğini düşürmüştür. hemde meclisin herhangi bir müdahalesi olmadan. 3 yıl vekillik yapmış ve vekilliği iptal edilen var. hatip dicleninki bariz bir ergenekon oyunu. yeni anayasayı yaptırmama oyunu.
ramazan
30.06.2011 / 12:13Adaylığını kabul ettiysen çıkaacaksın yada başta kabul etmeyeceksin bu nasıl bir siyasi çıkar dalga geçer gibi engellenenler yerine parti kendi vekilini meclise sokuyor önceden planlı olduğu bariz ortada olayların resmen tahrik bu.. Sonrada kürtler diyorlar tarafsız yzamaya çalışsanızda tarafınız belli yazar bey Anayasaya aykırı bir durum varsa değiştirmekten kaç zmandır söz edenler edil davranıp değiştirsinde adalet yerini bulsun.
ahmet KILIÇ
30.06.2011 / 01:02Yazarımıza şunu belirtmekte fayda görüyorum.Mahkemelerimiz Türk milleti adına aldıkları kararlarda Türk Milletince seçilen vekillerin iradelerine,seçme haklarına yasaklar getirilmeye çalışmaktalar oysa ki var olan güçlerini halktan almaları gerekirken ,bazı çevrelerden aldıkları görülmekte; farklı gerekçelerle tahliyeleri engellenerek kaos ortamı yaratılmaya çalışılmaktadır.Ülkemizde yargılanmaların uzun sürmesi,uzun süren tutukluluğun infaza dönüşmesi,HSYK 'nın yargıçlar üzerindeki etkisi ve adalet bakanlığının yönlendirmeleri,delillerden sanıklara ulaşmak yerine sanıktan delillere ulaşma mantığı değişmedikçe yargı özgürleşmeyecek,ayrıca adli kolluk yetkisinin polisten alınarak savcılıklara verilmesi yerinde olacağını düşünüyorum.
mizgin
29.06.2011 / 17:05mardinalife ailesine hosgeldin <br>guzel bir yaziydi <br>elinize saglik...
Xoserr
29.06.2011 / 13:55Keşke okuyup zamanı vermeseydim .Yazınızı hiç beğenmedim...
FERİT
29.06.2011 / 13:24HAYIRLI OLSUN SAYIN BAŞKAN:) seni burada görmek çok güzel. vesselam.