MHP ve Kürtler
MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ve Kürtler arasındaki
etkileşimin hep sorunlu olduğu ve bu alanın hala “nazik” bir karaktere sahip
olduğu belirtilmekte veya iddia edilmektedir. AK Parti’nin MHP ile kurmuş
olduğu Cumhur İttifakı sonrası bu söylem tekrar dillendirilmeye başlandı. Bu
aralar somut olarak bu ittifakın Kürt oylarını nasıl etkileyeceği veya
Kürtlerin bu ittifaka sandıkta bir tepki göstereceği söylemi muhalefet
kanadında sık sık gündeme getirilmektedir. Bu tepkinin ana sebebi olarak da MHP
gösterilmektedir.
Bu iddia üzerine Kürtlerle MHP arasındaki etkileşime bir göz
atmakta fayda görüyoruz. Bu etkileşim bir süreç ve bu sürecin evreleri de
vardır. En basit ifadeyle 12 Eylül 1980 tarihine kadar ki süreç ve sonrası
olarak bu süreci iki boyutta inceleyebiliriz:
1980 tarihine gelindiğinde MHP’nin başında Başbuğ Alpaslan
Türkeş bulunmaktadır. Sayın Türkeş, Türkiye’de Ülkücü Camianın ve Türk
milliyetçiliğinin karizmatik lideri konumundadır.
1980 Askeri darbe öncesi dönem dönem ülkede sağ-sol
çatışmaları yaşanmaktadır. Solcular, kendi dışındaki bütün Türk
milliyetçilerine “Faşist” demektedir. Türk milliyetçileri ise solcuları “Komünist
uşakları-Rus Uşakları” vs diye nitelemektedir. Her iki taraf da birbirini
“yabancıların maşası” diye suçlamaktadır.
Ama gerçek olan, her taraf da bu ülkenin evlatları ve
özellikle gençlik kesimleri başta üniversiteler olmak üzere şehirlerin çeşitli
yerlerinde birbirlerine saldırılar düzenlemekte ve ölen ve yaralılar
olmaktadır. Gözaltına alınanlar ise soluğu cezaevlerinde almakta veya
tutuklanmaktadır.
Bu arada üniversitelerde okuyan Kürt gençleri çoğunlukla sol
tarafta yer aldıkları için adı geçen sağ-sol çatışmasında paylarını almakta ve
“bedel” ödemektedir. Hatta Kürt gençleri bir adım daha ileri giderek “Aslında
sağ-sol çatışması bahane. Asıl hedef Kürtlerdir” iddiasında bulunacaktır. İşte
tam da bu nokta, bugün de kabul görecek olan “MHP’nin Kürt Düşmanlığı” önyargısının
oluşmasına sebep olacak bir süreç ve bu anlamda bir güvensizlik başlayacaktır.
Öyle ki, 12 Eylüle kısa bir süre kala MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş’in
Diyarbakır gezisi, kentte yaşanan olaylar nedeniyle iptal edilecek daha doğrusu
Türkeş, Diyarbakır’a girememiştir, denecektir. Bu olay, Kürtlerle MHP arasında
bir dönüm noktası olacaktır.
1980 Sonrası MHP…
1980’de yapılan askeri darbe sonrası başlatılan gözaltı ve
tutuklanmalardan ülkücü gençler de nasibini alınca kendilerinde “acaba
kullanıldık mı?” hissi uyandı ve bir sorgulanma başladı için için. Çeşitli
zamanlarda Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, ki tutuklanan ülkücü liderlerinden biri
ve ağır bedel ödemiş bir şahsiyet olarak, bu noktaya vurgu yapmıştı. Evet kimi
ülkücü gençler sağ-sol çatışmalarında kullanılmış ve bu bir gerçektir.
Sonrasında gerek dünyada ve gerekse Türkiye’de yaşanan
değişim-dönüşüm süreci MHP’yi de etkileyecek daha doğrusu Türkeş sonrasında
partinin ve camianın yeni lideri olan Devlet Bahçeli’nin önderliğinde MHP ve
ülkücü camiası çok değişecektir. Öyle bir değişim yaşandı ki dudak uçuklatan
cinsten!
Örneğin PKK Lideri Abdullah Öcalan için seçim
propagandalarında “ip-urgan”dan söz eden ve bu anlamda afiş astıran MHP iktidar
ortağı olduğu dönemde idam cezasının kaldırılmasının altına imza atmıştır. Yine
bu dönemde Bahçeli, ülkücü gençlere seslenerek sokak kavgalarından uzak
durmalarını ve hatta anti-pati yaratan bıyıklarını kesmelerini istemiş, camia
da buna uymuştu. Bu gelişmeleri dönemin Abdullah Öcalan’ın avukatlarından
birisinden, “İmralı bundan dolayı Devlet Bahçeli’yi çok akıllı bir devlet adamı
ve basiretli bir şahsiyet olarak değerlendirmektedir.” diye dinlemiştim.
Dünyada ve Türkiye’de değişim ve dönüşüm devam ederken
kendini buna uydurmak isteyen bir MHP varken, ancak PKK’nin de yansıması olarak
HDP’ye kadar ki Kürt siyasi partileri gençliğini sokak kavgalarından çekemedi
veya çekmedi. İşte son örneği Kobani Süreci ve daha sonra yaşanan hendek-çukur
ve barikatlarda Kürt gençlerinin “Devrimci Halk Savaşı” hayaliyle ortaya
koyduğu şiddet ve devamında halkımızın hiç gereği yokken ödediği bedel!…
Şu süreçte birileri ve özellikle de Kemalist marjinal sol
kesim, küçük çıkar ve hesaplar uğruna Kürtleri MHP ile karşı karşıya getirmek
istemektedir. Bırakalım Kürt seçmeni kendi özgür fikriyle sandığa gitsin, oyunu
kullansın.
7 Haziran sonrasında hükümet kuramayan AK Partiye alternatif
seçeneklerde bulunurken MHP ile her türlü formülde koalisyona varız ya da buna
olumlu bakan HDP değil miydi? CHP ve Kılıçdaroğlu değil miydi? Hatta
Kılıçdaroğlu “Eğer Sayın Bahçeli kabul ederse başbakanlıktan feragat ederim”
demedi mi ve buna dışarıdan da olsa destek vermeye hazırız diyen HDP değil
miydi?
Demek ki, HDP’nin MHP sorunu yoktur hele Kürtlerin hiç
yoktur. Son yıllarda Türkiye’de başta seçim süreçleri olmak üzere diğer
kırılgan dönemlerde Kürtlerle MHP arasında bazı ufak-tefek gerginlikler dışında
“Aman Aman” diyebileceğimiz hiçbir çatışmalı süreç yaşanmamıştır. Buna rağmen
bazı çevreler, sırf oy uğruna çatışmalı süreç istemekte ve burada toplumsal
kaostan çıkar devşirme niyetindeler.
Örneğin Kasım 2014’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
Tunceli’ye bir geziye çıktı. Solculuğun küçük beyni harekete geçerek kentte
olayların çıkmasına neden oldu. Oysa ki çoğunluğu Alevi olan Tuncelililerin bir
hoşgörü felsefesi vardır ve her türlü farklılığı kucaklayacak kapasiteye
sahiptir. İşte o küçük beyinden çıkan dar anlayış, bu felsefenin önüne
geçmişti. Ancak Bahçeli’nin basiretli duruşu şehre 3 km kala açıklama yapması başlayan
gerginliklerin ve provokasyonların önüne
geçilmiş oldu.
Aslında yüzyıllık bir yapısal sorun olan Kürt sorununun MHP
ile değil de devletle sıkıntıları var olagelmiştir. AK parti iktidarları
döneminde bu kapsamda atılan adımlar soruna önemli oranda çözüm getirmiştir.
Ancak Türkiye’de hala bir demokratikleşme sorunu vardır ki, buna çözüm
bulunduğu zaman Kürt sorunu da çözüme kavuşacaktır.
Şimdi 26 Haziran’da Türkiye’de yaşayan herkes sandık başına
gidecektir. Oy kullanma artık bir tercih olsun, o kadar. Lütfen seçmene “Oy namustur,
namus satılmaz” söylemini dayatmayın, bu yaklaşım seçmenin iradesine ipotek
koymaktır. Seçmen namus temsilcisi seçmeyecek, milletvekili ve başkan
seçecektir. Kendilerine hizmet edecek siyasetçi ortaya çıkarma amacındadır bu
millet.
Seçimin huzura ve refaha neden olması dileğiyle…
Saygıyla…