Mendiller Hazır!
Savaşın Kazananı,
Barışın Kaybedeni Olmaz!..
Paris’te akıtılan kanın ardından Diyarbakır’da düzenlenen cenaze törenindeki bir pankartta yazılmıştı bu sözler. Tüm ülkenin tamamını pür dikkat üzerine toplayan bu pankartta yazılanların anlamını hep beraber düşünelim biraz. Edirne’den Hakkari’ye ve Antalya’dan Kars’a kadar yurdun dört bir yanında yaşayan Mehmetler, Şerwanlar, Gülşenler, Berfinler olarak düşünelim biraz. Ve emin olun ki aklı selim olan hiç bir insanın, bu pankartta yazılanlara karşı ne söyleyebileceği ne de ekleyebileceği hiçbir şey yoktur, olamaz da.
Merkezine insanı koyan bir dünya düzeninde kanın, gözyaşının ve en önemlisi anaların feryadı yoktur. Oysa otuz yıldır devam eden çatışmaların kanla suladığı bu topraklarda kırk bin ananın yürek parçalayan ağıtlarını çığlıklarını yüreğimizle duyduk bu güne kadar. Zira tıkadığımız kulaklarımız, bu çığlıkları yüreklerimizle duymamıza engel olamadı.
Kazananı olmayan bu kör kuyudan çıkabilmemiz için başlatılan bir sürecin içindeyiz. Kaybedeni olmayan ve toplumun her kesiminde özlemle beklenen ‘Büyük Barış’ın, bir daha da bozulmamak üzere inşa edilmesinin zamanı gelsin artık. Bu barışın sağlanabilmesi için herkes ve her kesim üzerine düşeni yapmalıdır, yapmak zorundadır. Kan ve gözyaşının boğduğu kulaklarımızı barışa doğru kabartmış, duymayı ve daha ötesi yaşamayı beklediğimiz barış adına gelecek olan haberle beraber çekeceğimiz halaylar için mendillerimizi hazırladık artık. Bu mendilleri bir başka bahara saklamak istemiyoruz.
Otuz yıldır süren bu puslu havanın kurtları, elbette ki hazırladığımız mendillerimizi bir başka bahar için rafa kaldırmak isteyeceklerdir. Dökülen kanlarımız için gözyaşı döken timsahlar, elbette ki yaşamın bulanık sularda devam etmesini arzulayacaklardır. Demokrasilerini toprağa düşen ve düşmesini istedikleri gencecik canlarımız üzerine geliştiren tek dişli dinazorlar, elbette ki demokrasilerini daha da ilerletmeyi dileyeceklerdir. Ancak bugün girilen bu güzelim sürecin mutlu sonla noktalanmasını isteyen büyük bir halk kitlesi vardır ve bu kitle, kurtlardan, timsahlardan ve dinazorlardan haberdardır artık. Ve bu halk, gerek ulusal medyaya yansıyanlarda ve gerekse Diyarbakır’daki cenaze töreninde kurtlardan, timsahlardan, dinazorlardan haberdar olduğunu göstermiştir. Ve kimler tarafından gelirse gelsin, olası pravakasyonlar, binmiş olduğumuz barış trenini raydan çıkarmamalıdır, çıkaramamalıdır. Kazananı başkası olan bu savaşın sonu, kaybedeni olmayan bir döneme girmemizi mutlaka ki sağlayacaktır.
Habur ve Oslo sürecinin ardından; İmralı görüşmeleriyle başlatılan yeni barış maratonunu, tüm Türkiye halkları olarak hep beraber göğüsleyebilmek hepimizin ümidi, hepimizin dileği ve hepimizin korkunç bir şekilde kabarmış olan arzusudur.
Susadığımız barışı kana kana içeceğimiz halaylar için mendillerimiz hazır. Bedeli ne olursa olsun, özlediğimiz mutlu sona bizleri ulaştırmada katkısı olan ve olacak olan herkese selam olsun.
NOT: Ankara’da yazımı yazıp tamamladıktan sonra milletvekilimiz Sayın Muammer Güler’in içişleri bakanlığına atandığının haberini aldım. Hoşgörü kentimiz Mardin’in milletvekili olması hasebiyle bu atamayı çok manidar bulduğumu belirtiyor, Sayın Güler’in, yeni görevinde sürece yapacağı katkıların umut ve beklentileri içerisinde atamasına dair değerlendirmelerimi gelecek yazımda paylaşacağımı belirtiyor, Sayın Güler'e bir kez daha yeni görevinde başarılar diliyorum.