Meksika Modeli ve Kürtçe
Türkiye’de
Anadil ile eğitim denince kuşkusuz ilk Kürtçe akla gelir. Anadil ile eğitim her
sosyo-politik bilinç taşıyan kürdün talebi haline gelmiştir. Anadili ile eğitim
alma doğal hukukun da ana parametrelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Hal
böyle olunca, bu talebe siyaset üstü bakılmaktadır artık. Bu noktada Kürt dili
ile eğitim son yıllarda toplum tarafından da olgunlukla karşılandı. Daha açık
bir ifadeyle devletin kamu alanında-Üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin
açılması, mahkemelerde Kürtçe savunma yapılabilmesi gibi…- Kürtçenin önünü açan
adımları atması Türkiye’de herhangi bir toplumsal çalkantıya neden olmadı.
Ben bu
girişten sonra Meksika Modeli ile anadille eğitimi tartışmak istiyorum. Bu
modeli öneren ve bu anlamda buna dikkatimi çeken Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
Sosyoloji bölümünü birlikte okuduğum sosyolog ve uzman eğitimci arkadaşım Sayın
Murat Kaymak’a teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Önce Sayın
Kaymak’ın bu anlamda bazı görüşlerini paylaşmak isterim. Murat diyor ki, eğer
sorun “Kürdistan” ise hiçbir şeyi tartışmaya gerek yok. Kürtler ayrılmaya karar
vermişse bu sorunun başka biçimi. Eğer sorun “yan yana yaşama” ise yani
federatif vb ise şöyle bir sıkıntı doğar: Doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürtler
federal bölgelerini kurarlar. Ya batıda yaşayan Kürtler ne yapacaklar o zaman?
Çünkü doğuda yaşayanların neredeyse iki katı batıda yaşıyorlar. Onlar nasıl
federal olacaklar? Yok eğer sorun “Kürt Sorunu” ise bunun çözümü daha kolay.
Kürt sorunu daha fazla demokrasi, özgürlükler hukukunun geliştirilmesi ile
çözüme kavuşturulabilir. Kürtlere dillerini sosyal ve kamu alanında geliştirilmesi
hakkı tanınmalıdır.
İşte tam da
bu noktada Meksika Modeline bir göz atmakta fayda vardır. UKAM (Uluslar arası
Kültürel Araştırmalar Merkezi) Şubat 2013’te bir rapor yayınladı. Rapor,
Türkiye’de Anadilde Eğitim Sorunu:Zorluklar, Deneyimler ve İki Dilli Eğitim
Modeli Önerileri ismiyle ve İlhan Kaya ile Hasan Aydın tarafından hazırlandı.
Rapor, İki dilli eğitim, Ülke örnekleri, Osmanlı Devleti ve Türkiye
Cumhuriyeti’nde iki dilli eğitim, Türkiye için model önerileri gibi çarpıcı
başlıklar içeriyor.
ABDi Birleşik
Krallık, Galce, Keltçe, İrlandaca, İsveç İspanya, Katalanca, Baskça, İsviçre,
Almanya, Romanya, Fransa, Kanada ve Meksika modellerinin değerlendirilmesini
yapan raporun, kuşkusuz adı geçen her modelde oluşan deneyimler, Türkiye’de
anadille eğitim için önemli bir zenginliktir. Biz burada Meksika modelinin ana
parametrelerinin ne olduğunu paylaşmak istiyoruz.
“Meksika’nın 112 milyonluk nüfusunun,yüzde
70’ini melezler, yüzde 15’ini beyazlar, yüzde 9,8’ini yerliler, yüzde 1’ini ise
diğer halklar oluşturmaktadır. Meksika’daki
yerli halk uzun süre Meksika hükümetlerinin asimilasyon politikalarına maruz
kalmıştır. Buna tepki gösteren yerli halklar, dilsel, kültürel ve ekonomik
taleplerde bulunmuştur. Yerel
halkların örgütlenmeleri ve Meksika devleti ile mücadeleleri, Ocak 1994
yılında Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun kurulması ile ayrı bir nitelik
kazanmış ve uluslararası kamuoyunun ilgisini çekmeye başlamıştır. Örgüt, Chiapas’ta
4 şehri işgal etmiş, dilsel ve kültürel haklar için bazı isteklerde bulunmuştur.
Hükümet, silahları bıraktıkları zaman isyancıların istediklerini vereceğini
bildirmiştir. Hükümetin belirlediği aracılarla müzakereler başlamış, devlet
talepler karşısında isteksiz davranınca müzakere süreci tıkanmıştır. Bunun
üzerine olaylar daha da artmış, devlet yetkilileri birçok örgüt elemanını ve
örgüte sempati duyan kişileri ortadan kaldırmıştır. 1996 yılında
Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu ile Meksika Hükümeti tekrar müzakerelere
başlamış, bölgesel otonomi, kültürel ve dilsel haklar hususunda San Andres
Anlaşması’nı imzalamıştır. Ancak hükümet bu kararları uygulamayı sonradan
reddetmiştir. 1993 Eğitim
Yasası’nın 7.maddesinde; eğitimin devlet tarafından ücretsiz olarak sağlandığı,
ülkenin çok dilli yapısının resmî olarak tanındığı ve yerel halkın zorunlu
eğitimlerini kendi dillerinde yapabilecekleri belirtilmiştir. Ayrıca anayasada
ulusun yerli halklarla birlikte çok kültürlü olduğu belirtilmiş ve yerli
halklar tanınmıştır. 2001 yılında hükümet, örgüt tarafından kabul edilmeyen,
Meksika Yerli Halklar Yasası’nı çıkarmış, azınlık toplumun okul ihtiyaçlarını,
ana dillerinde eğitimlerini, yerel eğitim programlarını, kültürel miraslarını
garanti altına almıştır. Hükümet,
2003 yılında ise Yerli Halkların Dilleri Hususunda Genel Kanunu kabul etmiş,
halkın dilsel ve kültürel haklarında iyileştirmeler yapmıştır. Ayrıca
ülkede, temel eğitim düzeyindeki öğrencilerin yüzde 5’i iki dilli eğitim
almaktadır. İki dilli eğitim veren okulların oranı ise toplam okulların yüzde
9,7’sini oluşturmaktadır.
İki dilli
öğretmen yetiştiren kurumlar, Yerli Halklar Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün
sorumluluğu altındadır. Bu kurum, öğretmen yetiştirme programını düzenleyen ve
uygulayan bir kurumdur. Öğretmen yetiştirme programlarını tamamlayan öğretmen
adayları yeterlik sınavlarına girmekte ve başarılı olanlar öğretmen olarak
atanmaktadır. İki dilli öğretmen yetiştirme enstitüleri federal hükümetten
bağımsız bir işleyişe sahiptirler. İki dilli programlara öğretmen olarak atanacak kişilerin, hedef dillerde
yetkin olması zorunludur.
Meksika’daki etnik azınlıklar, uzun süre
Meksika hükümetleri tarafından asimilasyona maruz kalmış, dilleri ve
kültürleri yok sayılmıştır. Buna karşı çıkan yerli gruplar örgütlenmiş ve hak
taleplerini daha açık ve örgütlü bir şekilde ifade etmişlerdir. Bu taleplere
karşı daha fazla direnemeyen hükümet, 1993 Eğitim Yasası düzenlemesini yaparak,
ülkenin çok dilli olduğunu kabul etmiştir. Bu yasayla, ülkenin çok dilli yapısı
resmî olarak tanınmış ve yerel halkların zorunlu eğitimlerini kendi anadillerinde
alabilmelerinin önü açılmıştır. İspanyolcanın
yanında 68 yerli dil resmî olarak kabul edilmiştir. Ayrıca anayasada, ülkenin
yerli halklarla birlikte çok kültürlü bir ulus olduğu belirtilmiş ve yerli
halklar resmî olarak tanınmıştır. 2001 yılında çıkarılan Meksika Yerli Halklar
Yasası ve 2003 yılında çıkarılan Halkların Dilleri Hususundaki Genel kanun,
yerli halkların dilsel ve kültürel haklarında önemli iyileştirmeler yapmıştır.”
Meksika
Modelinin süreci böyle. Şunu belirtmekte yarar vardır ki, sosyo-politik
sorunlar kendilerine özgü çözüm biçimi isterler. Elbette farklı ülkelerde
yaşanan deneyimler ve bulunan modellerden yararlanılır ancak şablon gibi kabul
etmek olanaksızdır. Taraflar arasında iyi niyet ve güven ortamı tesis edildiği
zaman buna dayalı olarak çözüm modeli de gelişir. Kervan yolda düzülür misali
çözüm modeli de buna uygun olarak süreç boyunca şekillenir.
Ne diyorsun
Murat dostum, biz de bir gün kendimize özgü Kürt sorununa bir çözüm modelini
bulabilecek miyiz? Daha ne kadar kan ve enerjimiz boşa akacak? Bu noktada
Kürtler adına siyaset yürüten aktörlere bir kez daha sesleniyorum: Lütfen
devleti beklemeden kendi payınıza şiddeti yöntem olarak gündemden çıkarın.
Saygıyla…