Mehmet Sincar Bizden Ayrılmadı ki…

Sincar Ailesine dost olan insanlardan biriyim; Çünkü Ailenin yaşça en küçük ferdi Ali Sincar liseden arkadaşım, Şükrü Sincar (Şehit) Adana’dan dostluk ve arkadaşlığım gelişti. Mehmet Sincar ile dostluğumuz o vekil olduktan sonra gelişti. Ben Özgür Gündem Gazetesi Mardin Temsilcisiyim. Arkadaşım ve dostum Mehmet Sincar ise vekil oldu. Baba rahmetli Tevfik Amca ise Kızıltepe’de hatırladığım kadarıyla DEP zamanında ilçe yöneticilik veya başkanlık yaptı. Bunun yanında Abla Sincarlarla da tanışıyoruz. Bu ailede herkes yurtsever bir defa…
1993 yılında Mardin’deyim. Gazetecilik görevimi kendi ilimde sürdürüyorum. Çok zor koşullardı. Parti, basın gibi kurumlarda çalışan herkes deyim yerindeyse topun ağzında. Gazete okurları bile gözaltına alınıyor, işkencelerden geçiriliyordu. Partiye üye olanlar keza öyle…
Çarşıya çıktığımız zaman sivil polisler peşimizde, küfür ve hakaretlere maruz kalıyoruz. Özgür Gündem Mardin Bürosu’nun beş muhabir ve on beşi aşkın gazete dağıtımcısı ile kurumsallaştığı yıl, diyebilirim. Her gün telefonlarla tehdit ediliyoruz. Bunun yanı sıra PKK’den ayrılıp ‘İtirafçı’ olanlar kurumlarda çalışanları rahatsız ediyor, takip ediyor, kaçırıyor veya kaybediyor…Bir de Hizbullah’ın da en aktif olduğu dönem bu dönem…
Mardin DEP İl başkanlığı aktif ve verimli. İl Başkanı Mehdi Aslan, Merkez İlçe Başkanı Şehmus Çağro ve diğer yönetici arkadaşlar.
DEP milletvekillerinden Mehmet Sincar ve Ali Yiğit ile PM Üyesi Cabbar Gezici il başkanlığını ziyarete geliyor. Mehdi Abi telefonla beni aradı, partiye davet etti. Onlarla beraber Tevfik Amca da vardı. Tabi parti binasında başka başka yurtsever insanlarımız da vardı.
Hal hatır ve sohbet ettik. Bir ara Mehmet Sincar şöyle bir cümle sarf etti:
“Ya ben istiyorum ki düşman bizi öldürsün. Mesela beni.” Hepimiz ona döndük. Şehmus Çağro neden ? dedi.
“ Biz milletvekiliyiz ya…bizi öldürseler belki halkımız biraz daha erken zaferine ulaşır. Bizim için tepkiler fazla olacak ya…”. Hepimiz onun bu sözlerini şaşkınlıkla karşıladık ve itiraz ettik. Fakat onun bu sözlerine karşılık rahmetli Tevfik Amca’nın ona bakışını hayatta unutmayacağım. Hepimizi bir sessizlik bastı.
Neyse bir süre sonra toparlandık. Ne yapacağımızı konuştu. Dediler proje şu:
“Partimiz DEP bir karar almış. Kürdistan’da belediye başkanı seçilmiş insanlarımızı seçildikleri partiden istifasını isteyeceğiz ve onları DEP’e katılmaya davet edeceğiz.”
İlçeleri dolaşıyoruz, belediye başkanlarıyla görüşüyoruz. Kızıltepe, Derik, Mazıdağı….
Bu arada asker, sivil polis, başka acayip sakallı yaratıklar konvoyumuzu izliyor, durduruyor, taciz ediyor vekilleri. Kimlik soruyor, dokunulmazlık tanımıyorlar…
Her gittiğimiz ilçede DEP İlçe teşkilatı da hazırlıklı ve bizi karşılıyor. Bazen belli noktalarda duruyoruz. Bu baskılara rağmen halkın ilgisi, coşkusu büyük ve anlamlı. Mehmet Dedi ki
“Ya arkadaşlar bu arada başka bir iş daha yapalım. Bu ara şehit olmuş insanlarımız var mı? Varsa ziyaret edelim.Şehitler öyle bir değer ki atlanmaz, unutulmaz.”
Var dedim birkaç yer. Derik’e bağlı Reqaqıyê ile Kızıltepe’ye bağlı Dıhêmê (Sürekli) köylerini ziyaret ettik taziyelerde bulunduk.
Kısa keseyim…bütün baskı ve tehditlere rağmen programımızı uygulamaya devam ettik. Morallıydık hepimiz ve esprilerden de geri kalmıyorduk. Özellikle Mehdi Abi yaptığı esprilerle sürekli moral kazanmamıza neden oluyordu.
Ve sekiz gün sonra…Batman! O günü hatırladıkça sana kızıyorum Batman! Kusuruma bakma Batman! Mardin’de Mehmet’in sarf ettiği söz gerçekleşiyordu. Milletvekili seçildiğinden bu yana Ankara’da pek kalmamıştı. Zamanını hep halkıyla geçiriyordu. Bundan dolayı gözaltına alınan babası Tevfik Amca’ya “Oğluna söyle hep bölgede. Halbu ki o milletvekili. Gitsin Ankara’da yaşasın. Ne işi var bölgede?!”
Evet o ne iş yaptığını çok iyi biliyordu. Nu vuranlar da onun ne iş yaptığını çok iyi biliyorlardı. O, kendisini ve yurtsever Kürtleri sinsice vuranları açığa çıkartmak için çalışıyordu.
Halkın gönlüne sonsuza dek uğurlanması da sıkıntılı oldu. Taziyesinde bombalar patlatıldı, kurşunlar yağdı taziye sunanlara. Taziye evine yakın köprü üzerinde özel harekat timi kontrol noktası kurmuştu. Taziye sunmak, acıyı paylaşmak üzere gelenleri engelliyordu. Ama halk bildiğini okuyordu.
Cenazesi ancak birkaç gün sonra kızıltepe’ye geldi. Uğrunda ölmek istediği Kürt halkı onu yüreğine alkışlarla uğurladı. Yüreklerde hep yaşadığı için o bizden hiç ayrılmadı ki…hep bizimle