MEB’in Her İşlemini Yargıya Taşımak Doğru mu?

KÖŞE YAZISI

Bilindiği üzere 29 Aralık 2013 tarihinde yapılan Milli Eğitim Bakanlığı Görevde Yükselme Yazılı Sınavının değerlendirilmesinin ardından yazılı sınav barajını aşan adaylar 10-28 Şubat 2014 tarihleri arasında sözlü mülakata alındı. Daha sonra sözlü sınav mülakatlarına göre Şube Müdürlüğü atamaları gerçekleştirildi.

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Mevcut yasalara ve hukuki normlara uygun hareket etmenin gerekmesiyle birlikte Bakanlığın da beraber çalışacağı yönetim kadrolarını belirleyebilmesinin son derece normal ve olması gereken bir uygulama olduğunun altını çizmek isterim. Her ortamda başarının bir ekip ve uyum işi olduğu herkes tarafından dillendirilmiyor mu?

***

Ben bu konuyla ilgili kısaca iki noktaya değinmek istiyorum.

Birincisi, bu atamaların yazılı sınav olmadan sadece sözlü sınava dayanılarak yapıldığının dillendirilmesidir. Sadece sözlü sınav sonucuna dair bu atamaların yapıldığını konusunda bir yanlışlık vardır. Şube Müdürlüğü alımları yazılı sınav ve sözlü sınav sonuçlarına göre yapılmıştır. Yazılı sınavda 70 altı puan alanların mülakata çağrılmaması bu atamalarda yazılı sınavın da önemli bir etkisinin olduğunu göstermektedir.  Dolayısıyla atamaların hiç yazılı sınav olmadan sadece mülakata göre yapıldığı iddiası resmen doğru değildir.

İkincisi, idarelerin birlikte çalışacakları yönetim kadrolarını ve ekiplerini kendilerinin seçebilmesinin önünde hiçbir engelin olmaması gerektiğidir. Uyumlu, barışık, ekip olabilen, sözlü ve psikolojik çatışmalardan uzak yönetim örgütlerinin kurulması modern eğitim sistemlerinin bir gereğidir. Şüphesiz idarelere sorumluluk kadar yetki ve seçme hakkı da resmen ve hukuken verilmelidir. Bu nedenle gerekirse anayasal düzenlemeler yapılmalıdır.

***

Bu atamalarla göreve başlayan şube müdürlerimizin heyecanla işe başladığını, kendilerine duyulan inanç ve güvene karşılık vermek üzere özenle ve gayretle çalıştığını özellikle belirtmek isterim. Her birisi daha önce görev yaptığı yerler de başarılı olmuş olan bu genç arkadaşların yerlerinin tekrar değiştirilmesi bir yana bunun dillendirilmesi dahi moral ve motivasyonu önemli ölçüde azaltmaktadır. Yapılacak yer değişiklikleri sadece kişiyi değil başta çocuklar olmak üzere bütün aileyi de yaralamakta ve olumsuz etkilemektedir.

Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı her uygulamayı tartışmaya açmak, her işlemi yargıya taşımak da esasında sistemi kilitlemeye yönelik ve iyi niyet taşımayan çabalardır. Binlerce insanın düzeniyle oynamak ve bütün Milli Eğitim kurumlarında yönetim zafiyeti oluşturmak doğru değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka bu sorunu hiç kimsenin yerini değiştirmeden çözmeli ve önümüzdeki dönemler için yargıyla ters düşmeyecek şekilde gerekirse yasalar çıkarılarak bu kısır döngü sona erdirilmelidir.