MEB Kanun Tasarısı ve “İstemezük” Korosu

KÖŞE YAZISI

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan Milli Eğitim Temel Kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı Madde 22’de yer alan “Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir” ibaresi bir anda eleştirilerle gündeme oturdu.

Bu maddeye getirilen ilk eleştiri 4 yılını dolduran okul yöneticilerinin görevlerinin sona erecek olması ve bu durumun yaklaşık 100 bin yöneticiyi mağdur edeceği eleştirisidir.

 

Kişilerin mağduriyeti mi? nesillerin mağduriyeti mi?

İlk bakıldığında ve alışılagelen eleştirel ve önyargılı bir bakışla bakıldığında bu eleştiriye hak verenler olabilir.  Ancak bu ibare iyi analiz edildiğinde ve performans temelli uygulandığında bence eğitimde bir devir açacağı ve olumlu katkılar sunacak sonuçları beraberinde getireceği muhakkaktır.

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Bir şekilde kazanmış oldukları konumu koruyup bu kazanılmış konumlarıyla adeta gün tüketen yöneticilerin sebep olduğu “nesillerin mağduriyeti” bence eğitimle ilgili her kişinin ve kurumun öncelikli gündemi ve ilgilenmesi gereken mağduriyet şekli olmalıdır.

***

Eğitim yöneticiliği öncelikle bir istek, kaygı ve heyecan ister. Ben öteden beri eğitimciliğin meslek olmanın ötesinde manalar taşıdığını milyonlarca insanı yetiştirme ve şekillendirme açısından farklı bir yeri olduğunu hep söyledim. Yönetici neyse kesinlikle okulu da odur. Değişiklikler farklı bakışlar getirir, değişiklikler işletme körlüklerini engeller, değişiklikler insanı diri tutar, hep hareket ve üretkenlik halinde olmasını sağlar.

Eğitimde istendik başarıların yakalanamamasında, üreten bir nesil yetiştirilememesinde, uluslararası proje, sınav ve çalışmalarda hep gerilerde kalınmasında kendini yenilemeyen, durağan, üretmeyen, dertlenmeyen, kaygı duymayan, heyecanı bitmiş, gösterge, özlük ve maaş hesabı yaparak ayı geçiren eğitim yöneticilerinin payı hiç yok mudur?

 

Bu yasayla eğitime hareket gelecektir…

Bu yasayla ben eğitimimize bir ivme geleceğini düşünüyorum. Başarılı olmak, öne çıkmak, farkedilmek telaşıyla kendini eğitimde sürekli bir uğraşın içinde olmak zorunda hissedecektir eğitim yöneticileri. 

Uygulama esnasında tabiî ki olumsuzluklar, adil olmayan bazı yaklaşımlar yaşanabilecektir. Ama ben hiçbir valinin ya da il milli eğitim müdürünün eğitime bir değer katmayacak, ilin eğitim seviyesine bir basamak olmayacak hiçbir idareciyle çalışmak isteyeceklerini düşünmem. Aynı şekilde başarılı, üretken, dinamik, istikrarlı bir başarı grafiği çizen hiçbir yöneticiyi de farklı nedenlerle görmezden gelmeyecek ve mutlaka böyle yöneticiler en iyi şekilde değerlendirilecektir.

İl milli eğitim Müdürünün de, valinin de ildeki başarı durumuna göre performansları ölçüleceği düşünüldüğünde ekipler oluşturulurken de performansa bakılacağını ve umut olacak kadroların seçilip başarılı olamayanların eleneceğini tahmin etmek güç olmayacaktır.

 

Öncelikle zihinler özelleşmelidir…

Üretmeyen, kendi kedisiyle yarışamayan, başarılı olmayan elenmelidir. Hem de sadece yöneticiler değil, bu seçicilik bütün öğretmenlere de uygulanmalıdır. Özel okul dediğimiz özel öğretim kurumlarında müdürleri kim seçiyor biliyor musunuz? Kurumun kurucusu müdürü seçiyor. Müdürü yardımcıları ve öğretmenler de müdür tarafından seçilip işe başlatılıyor. Eğitimde başarıyı yakalamış birçok Avrupa ülkesinde de sistem benzer şekilde işliyor. Böylece hem yöneticiler hem öğretmenler başarılı olma, ileriye gitme ve elenmeme telaşıyla mesleklerini verimli bir şekilde icra ediyorlar.

Bir yanda bunu uygulayan ülkelerin ve ülkemizdeki özel okulların başarısını kabul edeceğiz, bir yanda da Milli Eğitim Bakanlığı bu yönde bir adım attığında hemen koro halinde “istemezük” diyeceğiz.

Ahmet Kaya’nın dediği gibi: Bu ne yaman çelişki…

MARDİN İLETİŞİM