Meal Yasakları Üzerine
İhsan Eliaçık’ın Yaşayan Kur’an Tefsiri hakkında 2013 yılında uyarıcı bir yazı yayınlamıştım. Diyanet meal yasaklamamalı diyenlerin “meal yazacak kişinin yetkin olması gerektiğini” de savunmaları gerekir. Zira Kur’an sıradan ve eline kalem alan herkesin çevireceği bir kitap değildir. Eliaçık meal ve tefsir yazacak yetkinliğe ve ehliyete asla sahip değildir. Ben kitapların yasaklanmasına ve toplatılmasına karşıyım. Ama Kur’an meali adı altında zırvaların yayınlanmasına da karşıyım. Bence mealler yayınlanmadan önce ilmi bir heyetin kontrolünden geçmelidir. Zira halk eline aldığı meali birebir Kur’an’ın Türkçesi zannetmektedir. Kişiler fikirlerini meal adı altında değil de kitap olarak yayınlayabilirler. Ben her mealin değil bozuk fikirlere araç kılınan ve yetkin olmayan kişiler tarafından kaleme alınan meallerin basımına onay verilmemesi taraftarıyım. İlmi dayanaklara dayanan farklı fikirlerin yer aldığı meallerin yasaklanması ve toplatılması fikrine karşıyım.
Mealleri kontrol edecek yapının ise Diyanet olmaması gerektiğini ısrarla vurgulamak isterim. Zira Diyanet bu yetkinliğe ve ehliyete sahip bir kurum değildir. Mushaflar Kurulu başkanlığının bünyesinde mealleri inceleme kurulunun kurulması ve bu yetkinin Diyanete verilmiş olması sıkıntılı bir durumdur. Zira Diyanetin kendi meallerinde birçok sıkıntı vardır. Diyanet mealleri hakkında kaleme aldığım şu eleştirel çalışmamı isteyen indirip inceleyebilir. (Türkçe Meâllerde Kavram Çevirileri Sorunu ‐Diyanet Meâlleri Özelinde‐ İndirmek için: http://isamveri.org/pdfdrg/G01356/2022/2022_KARAALPC.pdf)
Ayrıca yetkin olmayan, tahrif içeren ve bozuk fikirlerin meal adı altında Kur’an’a söyletildiği ilgili mealleri konu aldığım şu eleştirel makalemi de isteyen indirip inceleyebilir. (Son Dönem Meallerinde Kur’an’ın Yeniden Yorumlanması Çabaları: Tahlil Ve Tenkit İndirmek için: http://isamveri.org/pdfdrg/D04055/2019_1/2019_1_KARAALPC.pdf) Maalesef son zamanlarda bu mealler çoğalmaya başlamıştır. Herhangi bir yaptırımın ve kontrolün olmaması mealler konusundaki başıboşluğu tetiklemektedir.
Bin ayeti yanlış çeviren ve yüzbinlerce basılan “Rayiha Yayıncılığın” meali ise tam bir garabet örneğidir. Tablo halinde hazırladığım Rayiha yayıncığın renkli mealindeki yanlışlar sergisini şu makalemde bulabilirsiniz. (Ahmet Didin’in Rayiha Yayıncılık Tarafından Neşredilen Renkli Mealindeki Çeviri Yanlışları İndirmek için: http://isamveri.org/pdfdrg/D04155/2021_1/2021_1_KARAALPC.pdf)
Son olarak şunu ifade etmek isterim: Kur’an sıradan, herkesin çevireceği bir kitap değildir. Belli bir nitelik ve liyakate sahip olmayan isimlerin bozuk fikirleri meal adı altında yayınlanmamalıdır. Meal basımındaki keyfiliğin önünde geçmek ve nitelikli meal basımı için Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulacak ve meal alanında çalışma yapmış farklı fakültelerde görev yapan tefsir akademisyenlerinden müteşekkil bir meal heyetinin onayından geçmeyen bir mealin yayınına izin verilmemelidir.
İhsan Eliaçık, Hakkı Yılmaz, Gazi Özdemir, Erhan Aktaş, Cemil Kılıç, Ahmet Hulusi, İskender Evrenesoğlu, İsmail Dinçer gibilerinin yazdıkları meallerin hiç yayınlanmamış olmasını tercih ederdim. Bu eserlerin basılmasına karşı olduğum için de yasaklanmalarına karşı değilim. Bu kişiler bozuk fikirlerini meal adı altında değil farklı başlıklar altında yayınlasınlar. Yazdıkları kitapların okunmayacağını bildikleri için fikirlerini Kur’an’a nispet ederek yayınlamaları ilmi olmadığı gibi ahlaki de değildir. Diyanetin sıraya Mehmet Okuyan, Muhammet Esed, Mustafa Öztürk vs. mealleri yasaklatacağı konusu ise sadece bir algı operasyonudur. Eliaçık’ın meal kısmının hiçbir özgünlüğü yoktur ve çoğu farklı meallerden aşırmadır. Tefsir kısmının ise özgünlüğü olmakla birlikte tutarsız tarafı çoktur ve ilmilikten uzaktır. Ancak kıssalardan alınması gereken dersler konusunda çıkardığı mesaajlar kayda değerdir. Keşke bu yorumlarını meal adı altında değil de “Kur’an kıssalarının yeniden yorumlanması” başlığı altında müstakil bir kitap olarak yayınlamış olsaydı…
25. 02. 2023
Cahit Karaalp
İhsan Eliaçık tefsiri hakkında 2013 yılında yazdığım yazı:
“TEFSİR” ADI ALTINDA YAPILAN “TAHRİF”
“YAŞAYAN KUR’AN TEFSİRİ” ÖRNEĞİ
Kur’an tefsirinde bir sapma örneği…
Size daha önceki yazılarımda hürafeleri din diye satanlardan, yalancı resullerden, Kur’an’ın meal yolu ile tahrifinden söz etmiştim… Şimdi de sizlere tefsir adı altında yapılmış bir tahriften bahsedeceğim…
İhsan Eliaçık, İslam’ı olduğu gibi kabul etmeyen kimi sol kesimlerin yeni dini olan “sol İslam”ın mimarıdır… İhsan Eliaçık, zamanın yeni Yaşar Nuri Öztürk’ü, Zekeriya Beyaz’ı konumundadır… Hak ve hukuktan dem vurup Hak dinin temel ilkelerini hiçbir delile dayanmadan yok sayan medyatik hoca, artık sol kesimin ilgi odağıdır… “Kur’an bize uymaz, bize Kur’an’ı uydur” diyen müşriklerin yolundan yürüyen Eliaçık cemaati, yazı, söylem ve eylemleri ile Kur’an’ı kendilerine uydurma sevdasındadırlar…
İhsan Eliaçık’ı, daha fazla tanıtmaya gerek yok değil mi? Gezi parkı imamı Sayın İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kur’an Tefsiri” isimli “üç ciltlik” bir tefsiri bulunmaktadır… Bu tefsirden 2007 yılında haberdar oldum… İlgi çekici yorumlarının olduğunu ve kıssalara çok farklı yaklaşımlarda bulunduğunu söylüyordu bazı arkadaşlar… Bunun üzerine incelemeye başladım ve tefsiri okudukça hayretler içinde kaldım…
Tefsiri ilk okumaya başladığımda yorumlarındaki güzellik ve cazibe beni etkilemişti… Kimi ayetlerin mesajı çok güzel bir şekilde güncel bir dille günümüz insanına aktarılmaktaydı… Bence bu tefsirin en güzel yönü, ayetlerin mesajını günümüze taşıyor olmasıdır… Bu yönü ile gerçekten yaşayan bir tefsirdir… Ama her yaşayan gibi bu tefsirde ölüme mahkûmdur, ölecektir… Kimi eserler kıyamete dek yaşarlar, kimi eserlerde yaşarken kendi kıyametlerini koparırlar… İşte Eliaçık’ın tefsiri de yaşarken kendi kıyametini kopartan, sonunu kendi hazırlayan bir tefsirdir…
Yaşayan Kur’an tefsirini “tahrif” olarak nitelememizin sebebi ilerde zikredeceğimiz ayet yorumlarıdır… Özellikle kıssalar konusunda iddialı bir dil kullanan Eliaçık, bu konuda çok araştırma yaptığını ve geçmiş toplumların tarihi üzerine çokça okuduğunu ve bu araştırmaları Kuran kıssaları ile birleştirip yeni ve farklı bir tefsir tarzı geliştirdiğini söylemektedir…
Eliaçık, tefsirinde Arap dilinin kelime anlamlarındaki zenginliği kullanmakta ve işine geldiği yerde temel anlama alınması gereken bir kelimeyi hiçbir gerekçeye dayanmadan yan anlama alabilmektedir… Tefsirinde tutarlı bir üslup izlemeyen yazar, kelime oyununa çokça girmektedir… Mucizeleri akılla tutarsızca yorumlamakta, gaybi varlıkları reddetmekte, peygamberlerin hayatına uygun olmayan yorumlar geliştirmektedir… Tefsirinde dinlerin birliğini savunmakta ve islam’ın temel ilkelerini keyfice yorumlamaktan geri durmamaktadır..
Meallendirmelerde yaptığı yanlışlar ise ayrı bir değerlendirme konusudur… Mealinde serbest bir çeviri yolu izleyen yazarın meal konusunda çok başarısız olduğu gözlerden kaçmamaktadır… Aslında yazar ehil olmadığı alanda eser yazmış ve yorumlarında ayetleri zorlamıştır… Yorumlarında aşırıya kaçmış ve herhangi bir kaynağa dayanmamıştır…Yazar, yorumunu haklı çıkarmak için tahrif edilmiş bulunan Kitab’ı- Mukaddes’ten alıntıda bulunmaktan da geri durmamıştır…
İhsan Eliaçık’ın Tefsirinden bazı sapkın yorumlar:
A- İslamın temel ilkelerini sarstığı ayet tefsirleri:
“ Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır. Allah her yeri kuşatmıştır. Allah her şeyi biliyor; bundan hiç şüpheniz olmasın” (2/115) Ayetinin tefsirinde;
“Gerekirse yeryüzünün her tarafında, hatta her yöne durularak namaz kılınabilir (1.Cilt, Sayfa: 73)” yorumunda bulunmakta ve Kıbleye dönmenin farz olmadığını anlatmaktadır…
B- Mucizeleri yorumladığı ayet tefsirleri:
1- “Nihayet İsa İsrailoğullarına peygamber olarak seslendi: “Ben size Rabbinizden ayet ile geldim. Size çamurdan kuş biçiminde bir yaratık yapıp içine üfleyeceğim; Allah’ın izniyle hemen bir kuş olacak. Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirip ölüleri dirilteceğim… (3/49) Ayetinin tefsirinde;
“Allah’ın izniyle gözlerinizi açacağım, kulaklarınızın pasını sileceğim, üzerinizdeki ölü toprağını kaldıracağım.(1.Cilt, Sayfa:154)” yorumunu yapmaktadır… Hz.İsa’nın mucizelerini hiçbir gerekçeye dayanmadan reddetmektedir…
2- “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.” (21/69) Ayetinin tefsirinde;
Aslında Hz. İbrahim’in ateşe atılmadığını, onu sadece ateşe atmaya teşebbüs ettiklerini ve belki de yağan bir yağmur ile ateşin söndüğünü ve İbrahim’in böylelikle yanmaktan kurtulduğunu söyleyerek cehaletini sergiler… Hâlbuki ilahi emir İbrahim’e selamet olması için ateşe yapılmıştı, yağmura değil…(2.Cilt, Sayfa:190)
3- “Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu.” (37/142) ayetinin tefsirinde;
Balığın Asur devletini simgelediğini söyledikten sonra: “Asur devleti onu zindana kapattı. Çünkü gemidekiler, polis çağırıp devletin adamlarına onu teslim ettiler…(2.Cilt, Sayfa: 447)” Yorumunu yaparak Balığı zindan olarak algılamıştır…
4- “Böylece ona gebe kaldı ve bu haliyle uzak bir yere çekildi”… (19 / 22) ayetinin tefsirinde;
“Meryem her normal insan gibi bir erkekle (marangoz Yusuf) nişanlanmış ve ondan gebe kalmıştır…” yorumunu yaptıktan sonra Meryem’in bakire doğumu yaptığını ve bunun için “düzgün (genç, yakışıklı) bir erkek” ile rüyasında ilişkiye girdiğini görüp (timsal olunup) rahmindeki yumurtacığı harekete geçirmiş olabilir. “(2.Cilt, Sayfa 143-144)” demektedir… Meleği Allahın gücü olarak kabul ettiği için ayet yorumunu ihtimaller üzerine bina etmektedir…
5- Sağ elindekini at, onların yaptıklarını yakalayıp yutsun. Çünkü onların yaptıkları yalnızca sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz.” (20/ 69 ) ayetinin tefsirinde;
“Hz. Musa’nın buradan başka hiçbir yerde sihire başvurduğu görülmemiştir
(2. Cilt, Sayfa 169-170)” yorumunda bulunarak “asa” mucizesi diye bildiğimiz şeyin aslında Hz. Musa’nın yaptığı bir sihir olduğunu söylemektedir… Hâlbuki Musa’nın sihirbazlığını gören sihirbazların iman etmemeleri gerekirdi… Sonuçta Musanın da yaptığı bir sihirdi… Eliaçık, mucizeleri kabul etmemek için peygamberlere iftira etmekten geri durmuyor…
6- “Yine hatırlayın, Musa halkı için su aramıştı. O zaman biz ona , “Elindeki asa ile kayayı göster” demiştik.” (2/60) ayetinin tefsirinde;
“Musa, içecek su arayışına girmişti. Bir kaya yarığından fışkıran sular buldu. Derken kabilelere onu gösterdi. (1. Cilt, Sayfa 52 )” yorumunda bulunarak “darabe” kelimesinin temel anlamı olan “vurma” anlamını almayıp, herhangi bir karineye dayanmadan yan anlam olan “göster” anlamını ayete uyguluyor… Yani Eliaçık, fikrini Kur’an’a söyletmek için her yolu mubah sayıyor… Hâlbuki ayet mealinde ve tefsirinde yazdığı gibi; “asan ile suyu göster” denilmesi mantıklı gelmiyor… Allah Musa’nın neyi nasıl göstereceğine neden karışsın ki? Mademki “asanın vurulması ile taştan su fışkırmadı” o halde Allah neden bu olayı olağanüstü bir şekilde anlatmaktadır?
C- Gaybi Konuları yorumladığı ayet tefsirleri:
1- “Sizi Biz yarattık, sonra size biçim verdik. Sonra da meleklere, “Âdem’i selâmlayın” dedik. İblis’in dışındakiler selâmladılar, ancak İblis selâmlamadı.”(7/11) Ayetinin tefsirinde;
“İnsanoğlundaki kötülük temayülü veya dürtüsünü temsilen, kıssanın semavî prolog (gökteki ilk konuşma) adını verdiğimiz birinci bölümünde İblis, dünyevî diyalog adını verdiğimiz ikinci bölümünde şeytan olarak geçtiğini görüyoruz. … (1.Cilt, Sayfa 324)” yorumunda bulunmakta ve şeytanın gerçek bir varlık olmadığını, kötülük dürtüsü olduğunu söylemektedir…
2- “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa, bilsin ki, Allah da kâfirlerin düşmanıdır.” (2/98) ayetinin tefsirinde;
“Kur’an’ın, genel olarak Allah’ın gücü, ruhu, hayat vermesi, rızık bitirmesi, bereketi, sevgi ve merhameti gibi “melekelerinin”,Sami muhayyilesinde özellikle, İbranca ve Arapça’da Melâike, Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail vb. olarak algılanmasına dorudan müdahale etmediğini görüyoruz. (1.Cilt, Sayfa 67)” yorumunda bulunarak meleklerin gerçek varlıklar olmadıklarını, Allahın güçleri olduklarını söylemektedir…
3- “Elçilerimiz gelince, Lut onlar adına kaygılandı, eli ayağı birbirine dolaştı ve “Bu çok zor bir gün” dedi.” (11/77) ayetinin tefsirinde;
“ Elçiler (rusul) kelimesi, genellikle “melekler” olarak algılanmıştır. Ancak doğrudan melekler kelimesinin değil de, elçiler kelimesinin kullanılmasına bakılarak, bunların Hz. Lut’a yaptığı çalışmaların yoldan çıkmış bu körkütük halka bir fayda vermeyeceğini, buralarda boşuna uğraşıp durmamalarını, başka yerlere gitmelerini, bu tip insanlara artık sözün fayda vermediğini, bir gün başlarına bir afet gelip Allah’tan belâlarını bulacak bir topluluk olduklarını söyleyen erdemli ve dürüst kimi genç insanlar olduğu da düşünülebilir… (1.Cilt Sayfa 452)” yorumu ile Hz. Luta gelen melekleri “insanlar” anlamında almıştır…
D- Ayet meallerinde yanlış tercüme örnekleri:
1- “Bunu duyan kral " Getirin bana onu" dedi. Gönderilen adam gelince Yusuf, “Haydi kralına dön de sor, ellerini kesen o kadınların amacı neydi? Gerçek şu ki, Rabbin onların fendini çok iyi biliyordu” dedi.“12/50 ayetinin mealinde;
“Rabbin” kelimesi yerine “Rabbim” gelmeli idi…
2- “Yusuf , Bu konuyu hatırlatmadaki amacım, emanete hıyanet etmediğimi ve Allah’ın kesinlikle emanete hıyanet edenlerin entrikasını başarıya ulaştırmayacağının bilinmesini sağlamaktı. (12/52) ayetinin mealinde;
“bilinmesini” kelimesi yerine “bilmesini” kelimesi gelmelidir…
Bu zikrettiğimiz hatalar; Yaşayan Kuran Tefsirinin, Kur’an ayetlerini tahrif örnekleridir… Yanlışlar bunlarla sınırlı değildir… Biz sadece uyarı amaçlı birkaç ayetin tefsir adı altında nasıl tahrif edildiğini zikrettik… Yorumları ile ayetleri katleden bir tefsirin isminin “Yaşayan Kur’an” olması ne kadar gülünç değil mi?
Aslında “Yaşayan Kur’an” ismi yerine “Kur’an Tefsirinde Yaşayan İhsan” konulsaydı daha uygun olurdu diye düşünüyorum… Çünkü İhsan Eliaçık, tefsirinde diri bir Kur’an metni üzerinden değil ölü bir Kur’an metni üzerinden konuşmuş, fikirlerini tefsire sokmuş ve işine gelen yöntemi işine geldiği yerde kullanmıştır...
Mucizeleri ve gaybi varlıkları kabul etmemek ve keyfi yorumlarda bulunmak bu tefsirin önemli bir vasfıdır… Şu gerçeği yine yenilemek istiyorum… Bu tefsirde çok güzel ve orijinal ayet yorumları da bulunmaktadır… Belirttiğim yönler bir kenara bırakıldığında yani kötü tarafı ayıklandığında tefsir okunabilir… Ancak temyiz özelliği olmayanlar, doğru ile yanlışı ayıracak seviyede bulunmayanlar bu tefsirden uzak dursunlar…
Editör: Aydın
EFRAİM
01.03.2023 / 13:23Sorun çözeyim derken,sorunu daha da büyütüyorsunuz.Meal otoritesi diye bir saçmalık olu rmu..Neye göre yetkili, kime göre yetkili,ölçüyü kim koyuyor.Hristiyanlıkta ki gibi otorite belirlerseniz, dini kurumsallaştırırsanız insanları tevhitten uzaklaştırmış olursunuz.Allah'ın indirdiği dine değil de insanların dinden anladıkları yorumlarına neden iman etsen ki insanlar.Her insan; kapasitesi, ihtiyacı, anlayışı , zihni ölçüsünde Kur'an-ı Kerimden alacağını alır.Kuran okyanusa benzetirsek i; tas ile gelen tas kadar alır, kova ile gelen kova kadar alır....Kötü niyetle cehaletle eksik bilgilerle yazılan mealler zaten tutmaz zaten kimse itibar da etmez.Her insan yaptığı yorumla farklı bir bakış açısı sunar.İnsanlar sizin benim ya da başlalarının dinden anladığı şeylere iman etmek zorunda değil.Meal otoroitesi kurarsanız, hristiyanlıkta ki kilise gibi kurumsallaşır ve ceberrutlaşırsınız.<br>İnanın ; hiç ummadığınız belki de hiç dikkate almadığınız sıradan olarak gördüğünüz insanlardan bile çok harika yorumlar çok farklı bakış açıları görebilirsiniz. Saygılarımla...