diorex

Maymunluk İnadı...

Maymunluk İnadı...

Geçtiğimiz ay Bakanımız İsmet Yılmaz’ın açıkladığı ve yasalaşmasıyla tedrici olarak hayata geçecek olan yeni müfredat için eleştiri e-postaları 10 Şubat itibariyle komisyonlarca incelenmektedir. 

Müsteşar Yusuf Tekin’in geçtiğimiz günlerde Haber Türk’e verdiği röportajda yaptığı açıklamalara göre, 150 binden fazla e-posta alınmış ve bunların çoğunluğu müfredat okunmadan, önyargıyla yapılan eleştirilermiş. Yine kahir ekseriyetin eleştirisi Evrim Teorisi ve Atatürkçülük konuları üzerineymiş.

Maalesef yıllardır bazı minicik kafalar bilimselliği Darwinizm, Darwinizmi de bilimsellik zannediyor. Onlara göre insanın maymundan türemiş olduğunu düşünmek, kabul etmek, bunu anlatmak bilimsellik için yeter de artar da. Oysaki bilimsellik metodolojidir, objektifliktir, çalışmaktır. Öne sürülen tez için uygun bir metodoloji takip etmişseniz ve bu tutarlıysa, mantık süzgecinden geçiyorsa doğruluğunu tartışma ihtiyacı hissetmezsiniz. Evrimde ise durum bunların ötesindedir. Evrimi savunanlar “Evrime inanıyorum/inanıyor musun” ifadelerini kullanıyor, genelde. Bilimde inanıp inanmama olmaz, bir şey ya öyledir ya da değildir. Akademide, suyun 2 hidrojen ve 1 oksijenden oluştuğuna inanmıyorum, diyen biri var mı acaba? Ya da Dünya’nın dönmediğini iddia eden…

Evrimciler maymundan türediklerini kabul edince Allah’ı inkâr edebileceklerini sanıyorlar. Bundan çok daha vahim hataları da ‘öğretimde Evrim varsa bilimsellik vardır’ anlayışına saplanıp kalmış olmalarıdır.  Bilim deryasında, inkarcılık bahanelerini bir kenara bırakıp sorular sorsalar veya sorulan sorulara cevap bulmaya kalksalar zaten hakikati bulacaklardır. Kâinatın sırlarını bilim keşfettikçe Allah’ı daha çok tanıyoruz. İnkâr için bilimi değil cehaleti kullanın. Bu bir. Hadi diyelim ki Evrim, bilimseldir;  bu belki bilimin milyonda biridir, geri kalanında başarı gösterin de görelim. Bu iki. Evrim müfredattan çıkmadan önce Evrim sayesinde ortaya koyduğunuz mükemmel bilimsel çalışmaları(!) açıklayın da bilelim. Bu da üç. 

Ezcümle Evrimi bir kenara bırakın da “sahilsiz bir deniz olan bilimde” istediğiniz kadar derinlere dalın ve istediğiniz kadar keşif yapın. Hepimizin de göğsü kabarsın.

Diğer konu,  Atatürkçülük. Atatürk düşmanlığı yapılıyor, bunlar Atatürk’ü unutturmaya çalışıyorlar gibi ifadeler kullanıyor. Hem de çoktaaan beri. Kemalistler hala Atatürk’ün anlatılması gerektiğini sanıyorlar. Doksan yıldır ana sınıfından üniversite birinci sınıfa kadar her yıl, her derste ve neredeyse her konuda cebren ve hile ile Atatürkçülük konuları anlatılıyor. Her açılışta, kapanışta, olur olmadık yerde ve zamanda en çok dikkat ettikleri şey “Atatürk’ten bahsedildi mi?” yobazlığıdır. Evet yobazlık. Bilimsellik dedik ya. Atatürk’ten bilimsel gerçekliğe uygun bahsetmeye kalkarsak istismar edemeyeceksiniz, apışıp kalacaksınız.

Bu ülkede her bin kişiye düşen heykel sayısı, her bin kişiye düşen doktor sayısından daha fazladır. Bu ülke Refahlı Sultanbeyli Belediyesi’ne(1997, meşhur 28 Şubat) inat olsun diye hiç danışmadan bulvar adı değiştirip heykel diken generalleri de gördü. Hatta ve hatta 6-7 Eylül(1955) vandallarından kurtulmak için Beethoven büstünü, Atatürk büstü zannedilsin diye dükkânının camekânına koyarak yağmadan kurtulmaya çalışan çaresiz vatandaşı da gördü.

Atatürk’ü unutturmaya çalışacak kadar boş zamanımız yok. Sadece, haşa, yaratıcı zannettirileceği kadar geniş ve gereksiz anlatımlara gerek olmadığını düşünüyoruz. Hakikat neyse o anlatılsın, tarihteki yeri ne kadarsa o miktarda.  “Olmasaydı olmazdık” gibi bağnaz bir düşünceye kapılma basitliğine geçit yok. Mesele o kadar basit.

 

Evet- Hayır Şeyi

Çok önemli bir hususu çok sade cümlelerle ifade edelim.

 2010’da “Hayır’da Hayır Yoktur” sloganı vardı. Hayır diyenlere “bunlar, PKK ile aynı safta” dendi. Yıllar geçti. “Biz 2010 değişikliğinde hata yaptık” dendi. Yine aynı hataya düşülüyor.

Ben evet derken komşumu, arkadaşımı, her gün çay içip sohbet ettiğim adamı, alış veriş yaptığım esnafımı, meslektaşımı terörist olmakla suçlamam, suçlayamam. Oturur onlara anlatırım, gerekçelerini açıklarım. Etiketleme basitliğine düşmem. Çünkü yarın öbür gün bunlarla komşuluğa, arkadaşlığa, çay sohbetine vs. devam edeceğim. Ayrılık gayrılık olmayacak. Hayır diyeceklerin başımızın üstünde yeri var.

Evet kampanyası başlatan vali de tehdit eden savcı da kendilerinden şüphe etmektedir ve başkalarının da onlardan şüphe ettiğini zannediyorlar. O yüzden böyle davranıyorlar. Evet çıkmazsa iç savaş çıkar diyen arkadaş, güldürme beni.

Hayır, diyecek olanlar! Rejim değişiyor yanılgısını kafanızda fazla büyütmeyin. Ruh sağlığınız için... Sistem değişir, rejimin yerinde durduğunu görürsünüz, içiniz içinizi yer.  

Yorum Yaz