Maske düştü Baas göründü

KÖŞE YAZISI

Suriye’yi yıllardır Esed ailesi demir yumruk ile yönetiyor.

Ülkede azınlık durumunda olan Nusayri (bizdeki Kızılbaşların benzeri) mezhebinden olmalarına rağmen ülke yönetimini ellerinde tutuyorlar.

Esed ailesinin geçmişi katliamlar, işkenceler ve insan hakları ihlalleri ile dolu.

Hafız Esed döneminde ilk akla gelen olay 1982 yılında Hama şehrinde yapılan katliam.

Müslüman Kardeşler örgütünün o dönem merkezi konumunda olan Hama şehrine tanklar ve topçu desteğiyle saldıran Hafız Esed yönetimi bir gecede 20 binin üzerinde (Suriye’nin açıklamalarına göre 5 bin kişi) insanı katletti.

Katliamlar Hama ile sınırlı değildi elbette.

Baas rejiminden en çok zararı görenler İslami hareketler ile Kürtler oldu.

Kürtler Baas idaresi altında en temel insani haklardan mahrum bırakıldılar.

Suriyeli Kürtler bugüne kadar Baas rejimi tarafından insan yerine koyulmadıkları için kendilerine vatandaşlık bile verilmiş değil.

Yine işkenceler, katliamlardan da payına düşeni aldı Kürtler.

Hafız Esed ölüp yerine oğlu Beşşar Esed seçilince (!) rejimin değişeceği, eski baskıcı ve zalim idarenin sona ereceği düşünülüyordu.

Nitekim Avrupa’da eğitim görmüş olan Beşşar Esed babasından farklı politikalar izleyeceği mesajını vererek belirli bir yumuşama ortamı sağladı (ya da sağlar gibi yaptı).

Ancak insan hakları ihlalleri, cinayetler yine devam etti.

Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinin Suriye’ye sıçramaması imkânsızdı.

Çok geçmeden Suriye halkı da ayaklanmaya başladı.

Ve ılımlı, modern bir lider imajı vermeye çalışan Beşşar’ın maskesi düştü, asıl yüzü ortaya çıktı.

Düşen maskenin altında Hafız Esed’in yüzü göründü.

Gösteri yapan halkın üzerine acımasızca ölüm yağdırıldı.

30 yıl sonra başta Hama olmak üzere Suriye şehirleri yeniden tanklar tarafından ezildi.

Geçtiğimiz hafta sadece Hama’da bir gün içinde yüzlerce insan katledildi.

Olaylar başladığından bu yana Suriye rejimi tarafından öldürülenlerin sayısı artık binlerle ifade ediliyor.

Olayların başından itibaren Suriye liderine, yaklaşık 10 yıldır geliştirilen yakın dostluk nedeniyle başlangıçta sınırlı tepki veren ve yapılacak uluslar arası müdahaleye karşı çıkan Türkiye, bununla birlikte Suriye liderine reform çağrılarında bulundu.

Her çağrı olumlu karşılık buldu ama bugüne kadar adım atılmadı.

Yıllardır insan yerine koymadığı Suriye’deki Kürtlerin de ayaklanmasından korkan Baas yönetimi hemen ani bir karar alarak Kürtlere vatandaşlık verileceğini ilan etti.

Böylece bu siyasi rüşvetle kendisini en çok zorlayacak olan Kürt muhalefetinin ağzına bir parmak bal çalarak onları susturmuş oldu.

Uluslar arası alanda Suriye’ye yine baş müttefiki İran sahip çıktı.

İslami bir rejimle yönetilen bu ülke, 1982’de Hama’da on binlerce Müslüman katledilirken nasıl sessiz kaldıysa, bugün de aynı katliamlara yine sessiz kalmakta, katil rejime desteğini de her fırsatta ifade etmektedir.

Suriye olayı, İran rejiminin gerçek yüzünü bazı saf Müslümanlara göstermesi açısından önemli bir vakadır.

Suriye’de artık yolun sonuna gelinmiştir.

Esed rejimi bu katliamlarla sadece ömrünü biraz daha uzatmaktadır.

Bir zamanlar Müslümanları yargılamak için hayvanların tutulduğu kafeslere benzer kafesler inşa eden Hüsnü Mubarek nasıl gün gelip o kafeslere düştüyse, er geç Baas rejimi de aynı sonla karşılaşacaktır.

Türkiye’nin gittikçe sertleşmekte olan tutumu Suriye rejiminin eski müttefiki olan PKK ile yeniden dirsek temasına geçmesi ile sonuçlanmıştır.

Türkiye, Suriye’ye karşı söylemlerini ve politikasını sertleştirdiğinden beri PKK saldırılarının artmış olması sadece ve sadece tesadüf ile açıklanabilir mi?

Suriye’nin PKK ve Kürt hareketi ile başlattığı yakınlaşmanın bunda hiç rolü yok mudur?

Her ne olursa olsun Türkiye safını netleştirmeli; baskıcı ve zalimden yana olmadığını, özgürlük isteyen Suriye halkı ile aynı safta olduğunu göstermelidir.

Eğer Türkiye, başta Kürt sorunu olmak üzere kendi içindeki sorunlarını çözebilirse bu tür olaylarda daha rahat hareket edebilecektir.

Yani Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye “acaba Suriye’ye, İran’a, Irak’a, Rusya’ya, İsrail’e vs. karşı sertleşirsem ayrılıkçı Kürt hareketini bana karşı kullanır mı” gibi bir endişeden de kurtulmuş olacaktır.

Meşhur olma isteğinin dayanılmaz hafifliği

Bazı insanlar vardır.

Sürekli göz önünde olmak, gündemde olmak, kendilerinden bahsettirmek için uğraşırlar.

Bunun için yapmayacakları abukluk, atmayacakları takla yoktur.

Özellikle gündemin fazla yoğun olmadığı dönemlerde daha fazla görünürler ortalıkta.

Bunların en medyatiği bu Ramazan’da ortaya çıktı ve “İslam’da teravih yoktur” diyerek asıl görevi olan “insanların zihnini bulandırma görevini” yerine getirmeye çalıştı.

Mardin’de de var bunlardan bir tane.

Adı her ne kadar çok farklı da olsa tüm faaliyetleri Michael Jackson üzerine odaklanmış bir dernek var.

Kurucusu sanırım tam bir Michael Jackson hayranı.

Bunda garip bir durum yok; ortaokul yıllarında ben de çok dinlerdim.

Ama garip olan bir şey var; tam adı “Mıhellemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği” olan bu kuruluş sadece başkanının Michael Jackson hayranlığını tatmin üzere faaliyet gösteriyor.

Önce ortaya kargaların bile güldüğü bir iddia atarak Jackson’ın aslında köken olarak Mıhellemi olduğunu söyledi.

Sonra İslami bir kurum olan namazı ve yine İslami bir gelenek olan mevlidi bir gayrı Müslim için kullanarak Jackson için hem cenaze namazı kıldırdı hem de mevlit okuttu – acaba “kabul olmuştur” diye düşündü mü, o da ayrı bir soru.   

İflah olmaz Jackson hayranı son icraatına da geçen hafta imza attı:

Michael için bir iftar yemeği.

Sanırım gündeme gelmek için her şeyi mubah görüyor bazı insanlar.

Ortalık şöhret delisi ve şöhret budalalarından geçilmezken o sınıfa girmek için can atan nice insanlar olduğunu ve bunların yaptıklarında bir sınır olmadığını gördükçe şaşırıyoruz.

Bu insanlar şaka gibi resmen.

Afrika ölüyor!

Açlık can almaya devam ediyor Afrika'da.

Yardım kampanyaları da devam ediyor ama hala yetersiz.

İşte linkler:

Diyanet: AFRIKA yazıp 5601'e,
İHH: AFRIKA yazıp 3072'ye,
Kimse Yok mu: ACLIK yazıp 5777' ye ve
Sabah gazetesi için de SABAH yazıp 2868’e göndereceğiniz her SMS, 5 TL olarak ücretlendirilecek ve bir ailenin bir günlük yemeğini karşılamış olacaksınız.