Mardin'de Siyaset ve Gazetecilik

KÖŞE YAZISI

Gazetecilik zor sanattır. Hele Yaşadığımız coğrafya göz önünde bulundurulduğunda bu mesleğin zorluğu kat ve kat artmaktadır. Yerel seçimler için gün saymaya başladığımız şu günlerde karşılaştığımız gerçekler mesleğimizin ne derece zor ama aynı zamanda kutsal bir meslek olduğunu da görmemizi sağlıyor aslında.

30 Mart yerel seçimleri için takvimler geriye doğru sayarken, Partilerin aday belirleme çalışmaları devam ediyor. Hatta buna bazı siyasi partilerimiz için “aday bulma çalışmaları sürüyor” da dersek öyle sanıyorum ki deyimimiz boşa gitmez. Bölgemizin gerçeği göz önünde bulundurulduğunda yoğunluk merkezi, son seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de iki partide odaklanmış durumda. Bu iki parti tahmin edeceğiniz üzere AK Parti ve BDP olarak dikkat çekiyor.  Hatta bu partilere, henüz yaşını doldurmamış olmasına rağmen hummalı bir çalışma içinde olan HÜDAPAR’ı da eklememiz gerekiyor. Diğer partilerle beraber adını saydığım bu partiler de aday tespit çalışmalarını geçte olsa tamamlayıp kamuoyuyla paylaştı. Bu partilere Mardin’de son günlerde adını ekleyen bir partimiz daha var ki; doğrusu iki günlük bir yazışma programıyla Mardin’de adeta siyasetin gündem noktası olmayı başardı. Başardı başarmasına ama içi beni dışı sizi yakar. 18 yıllık gazetecilik geçmişime iki günde yaşadığım deneyim, ovada sık kullanılan bir kürt atasözünü hatırlattı bana. Gerçi yazımı okuyan okurlarım söz konusu partiyle alakalı “Biz bu filmi daha önce de izlemiştik” diyeceklerdir ama ben yine de yazayım.

Benim de sık sık kullandığım atasözümüz; “Têdi êzım, tenedi dîzı”  Mealen: Eğer gördüysen, gördüğün benim, yok eğer görmediysen o zaman hırsızım.” anlamına gelen bu sözü iki günde bir kez daha siyasi arenada yaşamış olduk.  Bunu neye istinaden söylüyorum; haber merkezimize gönderilen bilgi notundan yola çıkarak söylüyorum. 02 Ocak Pazar Günü Saat 16:16:27 Saadet Partisi etiketli adresten bir email aldık ve bu maildeki bilgi notunu haber formatına sokarak okuyucularımızla paylaştık

İşte bize Saadet Partisi’den gelen o ilk mailin içeriğini aynen sizinle paylaşıyoruz.

"Değerli Basın Mensupları

Son günlerde Şakir Nuhoğlu'na Artuklu adaylığı için partimiz tarafından teklif götürüldüğü ile ilgili kamuoyunda açıklamalar yapılmaktadır.

Hemen ifade edelim ki ne il başkanlığımız ne de Genel Merkezimiz tarafından kendilerine iletilmiş bir teklif söz konusu değildir.

Saadet Partisi Artuklu Adayımız, 02 Ocak 2014 tarihinde yönetim kurulumuzun oy birliği ile Hasan Alökmen olarak belirlenmiş ve Genel Merkezimize gönderilmiştir.

Genel Merkezimiz de uygun görmüş ve Hasan Alökmen'in Saadet Partisi Artuklu adaylığı 10 Ocak tarihinde kesinleşmiştir.

Kabala Belediye başkanı Sn. Şakir Nuhoğlu Artuklu adayı olmak için AK Partiye başvurmuş ama aday olamamıştır. Bunun üzerine partimize yakınları vasıtası ile teklif getirilmiş ancak Artuklu adayımızı önceden belirlediğimiz için bu teklif geri çevrilmiştir. Hal böyleyken bazı gazetelerde bizim tarafımızdan teklif götürüldüğü ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

Şakir Nuhoğlu'na daha önce adayı kesinleşmiş Artuklu adaylığının teklifini götürmek parti politikamızla uyuşmaz. Tekrar ifade ediyoruz ki; 30 Mart Yerel Seçimlerinde Saadet Partisi Artuklu Adayı Hasan Alökmen'dir...

Kamuoyuna saygı ile duyulur..."

Haberimiz yayınlandı ve haberde ismi geçen adayların yakınları tarafından da söz konusu Partimizin yöneticileri tarafından da, “bu haber nerden çıktı” diye bizlere telefonlar yağmaya başladı. Doğrusu kimin hangi partiden kime karşı aday olacağı ya da olmak istediği bizleri ilgilendirmiyor. Bu anlamdaki ilgi sınırımız, normal bir vatandaşın bir seçmen olarak sandık başına gidip oy kullanmasından ibarettir. Telefonlar durdu bu defa haberden rahatsızlık duyanların ziyaretçilerini ağırlamaya başladık. Gerçi yeni yeni insanlar tanımak ve bu insanlara çay ikram etmek hoşumuza gitmedi değil ama gönül isterdi ki bu çayları gerçek manada içmeleri gereken adreslerde içseymişler.

 

Haberden rahatsızlık duyan misafirlerimize gelen emailin adresi ve saatine kadar olan bilgileri, kaynak açıklama zorumluluğumuz olmadığı halde iyi niyet ve samimiyetlerine binaen paylaşmış olduk ve uğurladık. Çok geçmenden akşam aynı adresten yani Saadet Partisi il Başkanlığından bir mail daha geldi. Bu defa gelen emailin başlığı “TEKZİP” idi ve geliş saati de 17:33: 28  olarak kayıtlara geçmişti.  Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet İmamoğlu imzasıyla gönderilen emailin içindeki bilgi notunu da siz okuyucularımla paylaşmak görev oldu artık. Kısa bilgi notu aynen şöyle:

Saadet Partisi

Mardin İl Başkanlığı

02.02.2014 tarihinde il başkanlığımıza istinaden yayınlamış olduğunuz "Nuhoğlu mu, aslökmen mi" başlıklı haberinizin ne içerik nede başlık olarak partimizin yetkili organları tarafından gönderilmediği gibi bu haberle hiçbir ilgi ve alakamızın olmadığını, kimler tarafından ve ne şekilde gönderildiği bilgimiz dahilinde değildir. bunun tekrarlanması halinde hukuki yollara başvuracağımızı bildirir. gereğini arz ederiz.”diyordu!...

Gelen son meylden sonra beni haberden sonra arayıp kaynağımı soran ilk bilgi notunu kimin gönderdiğini sorgulayan  Saadet Partili yetkiliyi bu defa ben aradım ve dedim ki; “İlk bilgi notunun gönderildiği resmi mail adresinden TEKZİP Başlıklı ikinci bir email daha geldi ve her iki mailin de adresi aynı kaynak. Şimdi ben sorayım, kaynak kim?” diye sorma sırası bendeydi.

Tekrarlamak gerekiyorsa kimin hangi partiden aday olacağı yada gösterileceği bir gazeteci olarak  bizleri çok da fazla ilgilendirmez, ilgilendirse ilgilendirse bir seçmen olarak ilgilendirir. Sonuç olarak,  siyasi partilerimizin ve siyasetçilerimizin aday enflasyonunu da aday borsasını da siyasi oyun ve manevralarını da biz gazeteciler üzerinden pazarlaması doğrusu hiçte hoş değil!...

Şimdi son söz,  “Dız” yani hırsız kim?

Onu da sizin yorumunuza bırakıyorum!

Saygılarımla