diorex

Mardin-Tire Hattındaki Dostluk

Mardin-Tire Hattındaki Dostluk

Tire, İzmir'in güneydoğusunda yaklaşık 80 km uzaklıkta yer alan bir ilçesidir.

Deniz seviyesinden yüksekliği 96 metre olan Tire'nin, Kuzeyinde Küçük Menderes Ovası ve Bayındır, doğusunda Ödemiş, batısında Selçuk ve Torbalı ilçeleri, güneyinde ise Aydın Dağları ve Aydın ili ile çevrelenir.

Sırtını Aydın Dağlarına dayayan Tire’nin kendinden emin bir duruşu vardır. Şüphesiz bu durum, Tire insanlarının kişiliğine de olumlu tesirde bulunmuştur. Bu tespiti yaptıktan sonra gelelim buluşmamıza.

Öyle anlar vardır ki insan bitimini istemez; öyle duygular vardır ki insanı coşturur ve onu ileriye taşır. 21 Mayıs 2016’da İzmir-Tire’de yaşananlar yukarıdaki ifadelerle kısaca anlatılabilir belki ama şüphesiz ki yeterli değildir.

Bundan tam 31 yıl önce İzmir’in Tire ilçesinde lise son sınıfını okudum ve mezun oldum. Tire Ş.A.İ.K (Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu) Lisesi’nde okumam tamamen tesadüfî ve biraz da ailevi şartlardan dolayı oldu. İşte bu tesadüf beni, “özgürlüğün, dinginliği ve insanı kucaklayan şehir” olan Tire ve güzel insanları ile tanıştıracaktı. 1984-85 eğitim-öğretim yılında Tire’de liseyi bitirdim. O sene özel bir yurt olan Güven Öğrenci Yurdu’nda kaldım. Okuduğum lisede yatılı öğrenciler de vardı ve onlar da benim gibi ailelerinden kopup gelmişti ülkenin çeşitli yerlerinden.

Artık bir yanım Tire öbür yanım Mardin idi ve bu özelliğim ömrüm boyunca devam edecekti. Çok güzel dostluklar, arkadaşlıklar oldu bir sene zarfında ancak sadece bir yıl okuduğum için onlara tam doyduğumu söylemem güç. Sene sonuna geldiğimizde ayrılmanın getirmiş olduğu kaygı, gerginlik, burukluk gibi duygular egemendi üzerimde. Ama arkadaşlarıma bu durumu anlatamadım ve onlar da bunu öğrenemeyeceklerdi. 

Benim onlara karşı sevgim hep güçlüydü ancak bunu ifade edemiyordum. Tire’den ayrıldığımda elimde sadece onları anlatan bir andaç vardı ve bu nesne beni teselli ediyordu bir nebze. Tire’den ayrılırken sıra arkadaşım olan Ali Tüfekçi ile bağlarım yıllarca koptu. Kendinden emin olmanın duruşu Nilüfer Çınarlı, kendini herkese sevdirebilen Fuat Dürük, Lider olma özelliklerine sahip sınıf başkanımız Alpaslan Küçük, güzellik ve masumiyet bileşkesi Sibel Ersümer, arkadaşlarına her zaman güven veren Deniz Bozdoğan, sohbet ustası Mahmut Avşar, ders ciddiyetini hiçbir zaman elden bırakmayan Gürbüz Gökçe, arkadaşlık sembolü Hasan Eray Değirmenci, espri ustaları Ahmet Çoban ve Eray Yılmaz, kendi halinde sempatik olan Aylin Saygın, her biri birer değer olan Gülizar Çamlıca, Kadir Çetin, Fazilet Ekmekçi, Aşkın Aras, İlten Kıvanç, Yasemin Altınörs, Nurhayat Şakı, Gül Güldağ, Ülkü Aksu, birlikte Fransızca dersini aldığım arkadaşlarım Semra Gülsever ve Halil Kalbak, okulumuzun çok yönlü öğrencisi Rüya Acaroğlu,tümzamanların güzeli Öznur Kurtaran, 6 Mat sınıfının sembol ismi Osman Altıparmak, basketbolla özdeşleşen Şerif Hepcan ve isimlerini sayamadığım bütün arkadaşlarımdan tam 31 bir yıl boyunca ayrı kaldım. Ama onları hep kalbimde taşıdım ve sevgimi besledim. Bu arkadaşlarımızın şahsında bütün 1985 mezunlarını anlatmak, her birinin hatırasının saklı olduğunu ifade etmek isterim.

Bunlar öyle arkadaşlar ki bir yıl boyunca bir tek sefer dahi beni kırmadılar, ağızlarından kırıcı bir duymadım; onun içindir ki onlara yönelik sevgim hep diri kaldı, içten oldu.

Yıllar sonra sosyal medya gelişince, arkadaşları facebook üzerinde aramaya başladım. İlk önce Fuat Dürük ağa yakalandı, tabiri caizse. Daha sonra Ali Tüfekçi, Nilüfer Çınarlı…

İşte bu dostlarla, arkadaşlarla yıllar sonra Tire’de tekrar buluştuk. Beni bu buluşmadan sosyal duyarlılığı yüksek olan değerli arkadaşım Nilüfer Çınarlı haberdar etti. Önce katılamayacağımı söyledim ancak biraz düşündükten sonra Nilüfer’e bir mesaj atarak buluşmaya geleceğimi söyledim. Nilüfer cevaben “Çok sevindim” şeklinde karşılık verince bu söze istinaden hala sevildiğimi anladım. Bu söz beni daha fazla Tire’ye, arkadaşlarıma doğru götürdü. Buluşmanın olacağı cumartesi saat 13.00’ı iple çekmeye başladım deyim yerindeyse.

Cumartesi sabah İzmir’den Tire’ye gitmek üzere minibüse bindim. 30 yıl önce yaşadıklarım film şeridi gibi aklımdan geçmeye başladı yolculuk boyunca. Çaybaşı, Subaşı, Atalan,Yeniçiftlik, Mahmutlar köyleri arka arkaya geliyor ama seksen kilometrelik yol bir türlü bitmiyor.  Öbür yandan arkadaşlarla buluşmanın getirmiş olduğu heyecan Tire’ye yaklaştıkça doruğa çıkıyordu. Tire’ye varıp indiğimde ilk olarak Ş.A.İ.K’ e gittim. Haftasonu olduğu için okulda kimse yoktu. Durdum ve okulunun ismini okudum, inanamıyordum desem abartı olmaz.  Tam karşımda 31 yıl önce bahçesinde dolaştığım Ş.A.İ.K lisesinin binası ve yan binanın arkasında Kartal İşlek ve diğer arkadaşlarla futbol oynadığım küçük futbol sahamız duruyordu. Hakikaten inanılması güç bir durum ve kalbimim atışları hızlıydı yaşadığım bu manzara karşısında. Birkaç kare resim çektim ardından kursa gelen Yeniçiftlik Köyünden olduğunu söyleyen bir kız öğrenciye makinemle resim çektirttim.

Okulumuzu yerli yerinde gördük ama bakımsız bir durumdaydı. Artık binlerle ifade edilebilecek seçkin insan yetiştirmiş olan bu okulun tarihsel bir değeri olduğu muhakkak. Bu anlamda Tire’deki STK’lar el ele verip bir duyarlılık oluşturmalı ve okulun ihtiyaçlarını karşılayacak, onu yaşatacak adımlar atılmalıdır. Aksi taktirde ülkemizin ve Ege bölgesinin eğitim tarihinde bir değer olan bu okul gerçekten “tarih” olup gidecektir.

Okulun bahçesinden ayrıldıktan sonra ders aralarında soluk aldığımız sandviççilerin peşine düştüm. Sandviççilerin olduğu tarafa geçtim ve ustaya 31 yıl önceki klasik sandviç istediğimi söyledim. Biraz sohbet ettikten sonra meseleyi anlayan usta, bana aynı tadı verecek şekilde bir sandviç hazırladı. Sandviçimi yedikten sonra artık Tire’de olduğum kesinlik kazandı.

Buradan ayrıldıktan sonra kaldığım Güven Yurduna doğru yürüdüm. Yurdun altında Seyfettin Yıldız hocamızın kırtasiye dükkanı vardı. Kırtasiye duruyor ama sahip el değiştirmişti. Yıllar öncesinden bahsetmeye başlayınca dükkan sahibi hafifçe gülümsedi ve bana çay içmeyi teklif etti. Teklifini kabul etim ve bana bir çay söyledi. Bu arada dükkan sahibi bana Seyfettin hocanın İzmir’de olduğunu söyledi. Seyfettin Hoca’nın değeri benim açımdan büyüktür çünkü Tire’de okumak isteğim bir engelle karşılaşmıştı ve bu engeli Seyfettin Hoca aştı. (Bu engeli burada anlatmak istemiyorum hoşgörünüze sığınarak)

Kırtasiyeden çıktıktan sonra yoğurtlu kebabın yapıldığı yere gittim. Artık sadece üç usta yapıyormuş yoğurtlu kebabı, sorduğum kişilerden aldığım bilgilere göre. Bu kebap, bildiğim kadarıyla Tire’ye özgü ve ben öğrenci iken ara ara yerdim.

Biraz da Tire’yi kendime göre gezdim. Belediye Başkanı ve matematik Öğretmenimiz Tayfur Çiçek şu an dört dönemdir görevini sürdürmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla Başkan Çiçek, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına önem veriyor. Zira, gezerken bedesten ve hamamların restorasyon çalışmalarının sürdüğünü gördük. Bu gibi çalışmalardan dolayı Belediye Başkanı Sayın Tayfur Çiçek’i kutluyoruz.

Söz hocalarımızdan açılmışken buluşmamızda onları göremedik. Başta Tayfur Hocamız olmak üzere Edebiyat Öğretmenimiz Halil Güney, sınıf öğretmenimiz Hasan Doğan, Gürol Soyuer ve diğer hocalarımızı aramızda görmek isterdik. Umarız ve dileriz bundan sonraki buluşmalarımızda onlar da hazır olacak.

Buluşmamız Tire Belediyesi Toptepe Gazinosunda gerçekleşti. 6 Mat, 6 Doğal Bilimler ve her iki 6 Edebiyat sınıflarından oluşan yaklaşık 50 arkadaşımız bir araya geldi.

Herkes heyecanlı, herkes tokalaşıyor, herkes kucaklaşıyor, herkes çocuksu, herkes kıpır kıpır…espriler havada uçuşuyor; tan bir espri sağanağı desek yeridir, sanırım.

Belki de her arkadaş kendini 31 yıl önceye göre düşündü, yaptıkları ve söyledikleriyle gençleştiler, gençliğini bir daha yaşadılar.

Her bir arkadaşımızın saygın bir meslekte olmaları ve bu anlamda memlekete hizmet vermeleri gurur verici. Zaten lisemiz o yıllarda başarılı bir liseydi. Öğretmen kadrosu kaliteli, öğrenciler ise iyi alıcıydılar.

Bir araya gelen arkadaşlar bundan sonraki süreç için iletişim ağı kurdular. Telefonlar yazıldı, ardından bir whatsapp grubu kurdular. Herkesin birbirini çok özlediği belli oldu hemen, çünkü Whatsapp’ta adeta mesaj yağmuru başladı. Buluşmaya katılamayan arkadaşlarımızın biraz da üzgün olduklarını hissettim yazılan mesajlardan.

Yazımın başlığını Tire-Mardin Hattındaki Dostluk dedim ama aslında buluşmamız memleketin dört bir yanından gelen arkadaşlarla kapsamlı bir anlama ve öze sahiptir. Bu nedenle yanlış anlaşılmamasını diliyorum. Bu gibi buluşmaların sürdürülmesi önemlidir. Özü itibarıyla geçmişin canlandırılması olduğu için yan etkilerle bozulmamasına özen göstermek gerekiyor. Bütün arkadaşlarımızın bu bilinçte olduklarını biliyoruz; bu nedenle bundan sonraki buluşmalarımızın daha kapsamlı ve daha organizeli olacağını tahmin ediyorum.

Bize bu anı yaşatan ve başarılı bir çalışmayla süreci sonuçlandıran emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Bu arada aramızda olamayan bazı arkadaşlarımızın olduğunu öğrendik. Bunlardan biri Aşkın Aras’tı. Aşkın’ın şahsında Hakkın rahmetine kavuşmuş arkadaşlarımızın mekanları cennet olsun, diyoruz. Hepinizi Mardin-Tire sentezinin ruhuyla selamlıyorum.

Saygıyla… 

Yorumlar

Image
Erkan dölek
14.06.2016 / 13:37

Sayın Çobanoğlu öncelikle sizinle aynı duyguları iki ay önce yaşadığımı belirtmek istiyorum Tire'ye olan sempatinizi hiç çünkü bende aynı sizin du

Yorum Yaz