Mardin Kitaplığı

KÖŞE YAZISI

Üniversitelerin en öncelikli görevi, elbette, bilgi üretmektir. Bunun yanında sosyolojik kültürleme görevi ve yöreye ekonomik katkıları geri kalmayan görevleridir. Yöreye ekonomik katkıdan daha hayati olanı ise yörenin her alanda envanterini ortaya koymaktır.

Artuklu kurulmadan önce Mardin’de turizmi canlandırmak ve tarihselliğini akademik olarak sergileyebilmek için sempozyum gibi çalışmalar yapıldığını hatırlıyorum. Özcoşar ilgileniyordu galiba, bu işlerle. Artuklu’nun kurulmasından sonra Uluslararası Midyat Sempozyumu düzenlenmiş ve ben de bir makale ile katılmıştım. Şuan bu alanlarda nasıl çalışmalar yapıldığını pek takip edemiyorum. Ancak medyadan da bu tür yansımalara şahit olamadık.

Üniversitenin yeni kurulduğu dönemlerde “İslam Medeniyetinde Kampüs ve Mardin” başlıklı yazımda konak, medrese, cami, çarşı vs. eğitim öğretimde kullanılmasını teklif etmiştim. Zinciriye Medresesi sınırlı da olsa kullanıldı. Tabii devamını bekliyoruz.

Mardin’in antropolojik araştırmalarının da sesini ciddi bir şekilde duymadık. Özellikle sözlü geleneğin bilimsel analizi ve yakın çevre ile ilişkilerinin irdelenmesi gerekiyor.

Bugün üzerinde özellikle durmak istediğim ise Mardin ve Midyat medreselerinde hatta Tillo medreselerinde yüz yıllardır okutulan kitapların analizleri konusudur.

Sayın Ağırakça ile Midyat Sempozyumunda tanışmıştık. Musa Öztürk bize kendisini tanıtmıştı. İstanbul Üniversitesi günleri ve Nur Serter’in aşkı(!), yurtdışı günleri… ve daha sonra kendisini Artuklu’da gördük.  Yıllarca Mardin’den uzak kalması ve akademik hayat, üzerindeki Mardin kokusunu hiç atmamıştı. Bizim çelebi şahsiyetini tam anlamıyla yansıtıyordu.

İşte kıymetli Hocamızın bu vasıflarına güvenerek bir “Mardin Kitaplığı” çalışmasını yönetip yürütmesini diliyoruz. Mardin medreselerinde okutulmuş ve Mardin menşeli kitapların derlenip, toparlanıp tercüme ve transkriplerinin yapılması gerekir.

Mesela, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) Mirac-ı şeriflerinin bildiğim kadarıyla derli toplu bir tercümesi yok. En yakın bildiğim, İmam Gazali’nin Kalplerin Keşfi kitabındaki Mirac babıdır. Bunun dışında hep hadis kitaplarında parça parça görebiliyoruz. Ancak İmam İbn-Abbas’ın “Miracünnnebi” çalışması ki Midyat-Hükümet yayınlarından bize ulaşmıştır, bunun tercümesi yapılabilir. Hatta daha geniş bir çalışma varsa onun tercümesi. Geçmişte insanımızın uzun kış gecelerindeki en ciddi gıdalarından biri de Mirac okumalarıydı. Ulucami’de öyle bir gelenek de diriltilebilir.

Bir diğer örneğimiz Ebi Hacar’ın “Mevludünnebi” eseridir. Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inden çok daha geniş bir anlatıma sahip bu eserin de tercümesi disiplinlerarası bir çalışmayla kazandırılabilir.

Bunlar gibi Mardin’de geniş yer bulmuş kitapların ve Mardinli meşayih ve ulemanın kitaplarının tercümeyle başta İlahiyat olmak üzere diğer alanlara ve bilim tarihi çalışanlarına sunulmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.

Ne dersiniz, Ahmet Hocam? Elinize Miracünnebi’yi alıp camiye toplanacak halka bir güzel anlattıktan sonra tercümesini ve diğer eserlerin tercümesini bize kazandırmanız fena olmaz değil mi?

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.