Mardin İçin Büyük Bir Onur Olarak Hatırlanacak

Miladi 639 Yılından beri 1400 yıldır bu topraklara ve bu
şehre Müslümanlar hâkim olmuşlar. Aslında Mardin’in kaleden alt yamaca bir
gerdan gibi doğu-batı ekseninde güneye/kıbleye doğru bir inci gibi dizilmesini
sağlayanlar da Artuklular olmuştur. Yani Mardin, Müslümanların kurduğu bir
İslam şehridir. Şehir mimarisinde de bu gözetilmiştir.
Mardin’i ‘Mardin’ yapan; sadece kalesi, manastır ve
kiliseleri, abbaraları, camileri, medreseleri ve taş işçiliği gibi somut
yapıları değildir.
Bunlar çok önemli
olmakla beraber, asıl değerini soyut kültürel varlıklarından alır; Farklı
dinlerin, dillerin, mezheplerin, inanç guruplarının ve kültürlerin en az 1400
yıldan bu yana iç içe ve beraber yaşama tecrübesi gibi soyut değerler bunların
başında gelir.
İletişim ve ulaşımın çok yoğun olduğu ve algıların çoğu defa
manipüle edilerek gerçeğin yerini aldığı bir dönemde yaşıyoruz. Mardin için
gurur duyulacak ve geçmişinden gelen tarihi soyut mirasına yakışır nice
güzellikleri vardır ki, çoğu defa hatırlanmaz ve unutulur gider.
Oysa hayırlı ve faydalı bu gerçekleri hatırlamak ve gelecek
nesle bir örnek olarak aktarmak gerekmektedir. Bu yazı da bu amaçla
yazılmıştır.
İnsan olmak bir ayrıcalıktır; ama aynı zamanda büyük bir
sorumluluktur. Olaylara, varlıklara,
ilişkilere ve insanlara yönelik derin ilgi ve duyarlılık içinde bir davranış
ortaya koymak hem insan olarak, hem de Müslüman olarak bizim sorumluluğumuzdur.
Bu sorumluluk bilincinin tarihe geçen somut bir örneğini
anlatmak istiyorum.
2011 yılında Tunus’ta, başlayarak Mısır, Libya ve Suriye’de
devam eden ve adına ‘Arap Baharı’ denilen bir ‘Özgürlük’ direnişinin fitili
tutuşturuldu… Daha çok siyasi kısıtlılık, bastırılan temel hak ve özgürlükler,
despotik ve monarşik yönetici ve rejimlere yönelik bir başkaldırı dalgası birçok
ülkede baş gösterdi.
Güneyde 830 km sınır hattımızın olduğu komşu Suriye halkı
da, tam yedi ay boyunca silahsız ve barışçıl gösterilerle “Yurid Şa’b
Elhurriyye” (yani toplum özgürlük talep ediyor) sloganlarıyla rejimin
esnemesini istedi. Ancak ilerleyen süreçte bu meşru gösteri ve talepler silahla
bastırılmaya çalışılınca iç savaş başlamış oldu…
Komşudaki savaş’ın faturasını beşeri ve sosyal olarak
yaklaşık 3 milyon sığınmacıya kucak açarak ödemeye başladık.
İlk yıl yaklaşık 160.000 Suriyeli sığınmacı ilimize geldi.
Gelenlerin bir kısmı rejimden, bir kısmı da PYD’nin tehdit ve baskılarından
kaçarak ve üstündeki elbisenin dışında hiçbir şey getiremeden gelmişlerdi.
Zor günlerdi. Sokaklar, parklar ve alanlar Suriye’den
gelenlerle doluyordu.
Devlet iyi niyetle, ancak uzun sürecek bir savaşı
öngöremeyerek yeterli hazırlıkları yapamamıştı. Olay ya güvenlik mülahazasıyla,
ya da kısa süreli fırtınanın yan etkileri gibi değerlendiriliyordu. Politik ve
psikolojik açıdan hükümet tam bir destek ve ilgi içinde olmakla beraber gerekli
hazırlıklar ve tedbirler hususunda oldukça hantal duruyordu.
Mardin’de hizmet veren vakıf,
dernek, cemiyet ve sendikalardan oluşan ‘Mardin Sivil Toplum Platformu’
biraraya gelerek istişarelerde bulundu. Neticede, savaştan kaçarak ilimize
sığınan Suriyeli muhacir kardeşlerimizin imdadına yetişmek ve insani yardımları
koordine etmek, tedarik etmek ve ulaştırmak
için yeni bir platform kurmaya karar verdik. ‘Mardin-Suriye Yardımlaşma Platformu’
Devletin resmi kurumlar üzerinden
yaptığı onlarca hizmeti vardır kuşkusuz; İkamet izni, geçici kimlik, emniyet ve
Sosyal güvenlik gibi.
Ancak, insani yardımların sivil
ve yerel dinamikler tarafından organizasyonu hem daha faydalı ve gerçekçi, hem
de daha pratik ve hızlı oluyordu. Bu nedenle başta Mardin halkı, Mardin esnaf
ve tüccarı başta olmak üzere herkes bu hayırlı hizmete katkıda bulundu.
Platform adeta 24 saat hizmet
esasına göre çalışıyordu. Bir günde Suriye’den onlarca aile ve yüzlerce kişi
akın akın şehrimize akıyordu. Başta konut olmak üzere, beyaz eşya, soba, yakıt,
elbise, yatak, battaniye, mefruşat ve kap-kacak ihtiyacı gittikçe artıyordu.
Mardin Suriye Yardımlaşma
Platformu büyük bir sabır ve fedakârlık içinde bunların ihtiyaçlarını
karşılamak için seferber olmuştu. Bir taraftan resmi kurumlarla eşgüdüm
sağlanmaya çalışılırken, bir taraftan kayıt altına alma ve kişi/adres tespitinde
bulunuluyor; öbür taraftan da Türkiye’nin seksen ilinden farklı iletişim
araçlarıyla yardım talebinde bulunuluyordu.
Mardin, Mardin olalı böyle
kapsamlı ve yoğun bir insani yardım organizasyonu görmemişti herhalde.
Mazlumlara, mağdurlara, yolda
kalmışlara, yetimlere ve muhacirlere yardım elini uzatmak, takatı oranında her
Müslümana farz-ı ayndır. Mardin-Suriye Yardımlaşma Platformu bir farz-ı kifaye
olarak bunu üstlendi ve şehrimizin bu insani ve islami sorumluluğunu deruhte
ederek herkesi rahatlattı.
Bu Platformun etkili çabalarıyla
sokakta kalan, aç-perişan ve sefil kimsenin kalmasına izin verilmedi. Yardım
etmek isteyen yardımsever halkımızın verdiği tüm ayni ve nakdi yardımlar için
bu platform aracılık etti ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı.
İlin mülki, askeri ve idari
zevatı da bu hizmetleri kolaylaştırıcı bir çaba içinde oldular. Kendilerine de
müteşekkiriz.
Kısa süreli ve sınırlı sayıdaki
yardımların organizasyonu kolaydır. Ancak, yedi yıldan fazla bir süre ve yüz
bini aşan bir kalabalık nüfusa kesintisiz yardım edebilmek büyük bir başarı ve
onurdur.
Bu başarı hikâyesi ve onuru bize
yaşatan Mardin Sivil Toplum Kuruluşlarının başkan ve üyelerine minnettarız…
Fedakârlık ruhu içinde sorumluluk alan Mardin Suriye Yardımlaşma Platformunun
başkanları Mehmet Timurağaoğlu, Lütfü Günlüoğlu ve Faris Erkar ile Platformun
yönetiminde yer alarak büyük bir katkı sağlayan yönetim kurulu üyelerine Allah
razı olsun diyor ve onları kutluyorum.
İnsani yardım ve İslami
sorumluluk örneği olarak, Mardin’in onuru ve gururu oldu bu platform.
Alnı açık ve yüzü ak, riyasız ve
nizasız bir şekilde tam yedi yıl devam eden bu hizmet Platformu 1 Ocak 2019
itibariyle neticelenmiş olacaktır.
İlimizde insani dramların ve
sosyal infiallerin oluşmaması için bu tür hizmetlerin anlam ve önemi çok
büyüktür.
Allaha şükürler olsun; ilimize
sığınanların bir kısmı vatandaşlık, bir kısmı iş sahibi olma, bir kısmı başka
illere gitme veya memleketlerine dönme nedeniyle zorunlu ve dramatik bir
olağandışı durumu aşmış bulunmaktayız. Ancak hala yaklaşık doksan bin Suriyeli
kardeşimiz aramızda ve şehrimizde meskûn bulunmaktadır. Bu nedenle ‘Ensar’ olma
sorumluluğumuzu unutmadan imkânlarımızı ve yüreğimizi onlara kapatmamalıyız.
Kardeşlik zaman ve mekânı aşan bir durumdur.
Yardımsever halkımıza ve değerli Sivil
Toplum Kuruluşlarımızın emektarlarına, yaptıkları bu tarihi ve anlamlı
hizmetlerine karşılık bir kadirşinaslık ve vefa göstergesi olarak anılması için
yazma ihtiyacı hissettim. Dilerim Mardin deyince, bu boyutu da yâd edilir.