MARDİN’İ KENDİ ÖZ BENLİĞİNDEN MAHRUM BIRAKMAYALIM
Muhteşem görünümü, kusursuz tarihi yapıları ve içinde barındırdığı kültür çeşitliliğiyle Mardin, adeta canlı bir mozaiğin günümüze yansımış halini andırmaktadır.
![MARDİN’İ KENDİ ÖZ BENLİĞİNDEN MAHRUM BIRAKMAYALIM](https://www.mardinlife.com/uploads/2025/02/10/mardin-i-kendi-oz-benliginden-mahrum-birakmayalim-m-besir-gunes.jpg)
Mardin birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bereket abidesi Mezopotamya’dan asırlara meydan okurcasına dimdik ayakta duran kalesine kadar geniş bir atmosferde görenleri hayrete düşüren görsel şöleniyle adeta gözleri kamaştırmaktadır.
Her bir sokağında masum çocukların ayak izlerinin günümüze nakşolunmuş sanatının yanında gizemli abbaralarının inşasındaki sırrın bile büyük inceliklere sahip olduğu bir şehirdir Mardin.
Tarih boyunca ırkçılığa ve etnik çatışmalara boyun eğmeyen Mardin, aksine medeniyetlerin barış içerisinde geliştiği yer olarak bilinir. Düşünsenize hem cami hem de manastırlar yan yana bulunmakta ve bununda ötesinde çeşitli dil ve dinlerin kardeşlik hukuku çerçevesinde bir arada hayat bulduğu hoşgörünün sembolü gibi karşımızda durmaktadır.
- Yüzyılda bölgemizin en önemli eğitim yuvası olan Kasımiye Medresesi, doğum-yaşam ve ölüm tasvirlerinin yer aldığı Zinciriye Medresesi, Peygamber Efendimizin ayak izinin bulunduğu Hatuniye Medresesi, 12.yüzyıl Artuklu dönemi mimarisinin en önemli temel özelliklerini taşıyan Ulu Cami, Süryanilerin önemli merkezlerinden olan Deyrüzzaferan Manastırı ve Kırklar Kilisesiyle, birbirinin manzarasını kesmeyen yarı açık avlular, pencerelerinin yüz yüze bakmadığı bir mahremiyetle inşa edilmiş muazzam evleriyle maneviyatın tarihle birleşmiş ender bir örneğinin canlı şahitleriyiz. Tarihi ve kültürel zenginliklerini saymakla bitiremediğimiz Mardin, görüldüğü gibi manevi atmosferiyle kendini dünyaya kanıtlamış bir şehirdir.
Tek seçeneğimiz olarak ele aldığımızda başka Mardin’in olmadığını, onu kendi öz benliğiyle korumamız ve tekrar aynı manevi kültürüyle kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Mardin’i başlı başına sadece tarihiyle anmanın yetersiz kalacağını, bağrında birçok dini barındıran ve bu maneviyatla asırlar boyu kardeşliği daha da pekiştirilmiş bir olguyla karşımızda durduğunu unutmayalım. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda tarih, kültür ve manevi atmosferin hazzının merkezinde olan Mardin’e çok daha fazla yerli ve yabancı insanların akın etmesi kaçınılmaz olacaktır.
İşte tam bu noktada kamusu, sektörüyle, esnafıyla bir bütün olarak bizlere düşen en önemli sorumluluk Mardin’i kendi öz benliğiyle tanıtmak ve gerçekleştireceğimiz faaliyetleri bu literatürler çerçevesinde oluşturmaktır.
Asırlar boyunca dimdik ayakta durarak adeta zamana meydan okuyan Mardin, özündeki çoklu kültür ve manevi atmosferle donanmış yaşam olgularıyla ne düşmanı nede haini barındırmayarak günümüze kadar gelmiştir. Ecdadımızın hassasiyeti ve dik duruşuyla Mardin din, dil ve kültürün harmanlanmış en mükemmel halini bizlere ve dünyaya sunmaktadır.
Tarihin kara kaplı kitaplarında Mardin, her anlamda örnek şehirlerin başında yazılıp çizilerek birçok hikâyeye konu olmuştur. Evet, Anadolu’nun Mezopotamya’ya dokunan sesi, aşkın ve sevginin taşa işlendiği o eşsiz tabiatıyla herkesi kendisine çeken şehir Mardin’i kendi manevi kültür turizmiyle de tanıtarak bu yöndeki çağrışımlara yer vermeliyiz. Aksi halde elde ettiğimiz ticari kazanımlardan çok daha fazlasını öz benliğimizde bıraktığımız yıkımlarla sürekli zarara uğrayacağımızı, artık alışılmış bir seyir izleyen Mardin’i farkında bile olmadan terk ettiğimize şahitlik etmiş olacağız.
Editör: Mehmet Nezir Güneş