Mardin; Dram İçinde Dram!
Mardin deyince akla ne gelir?
Kartal yuvasını andıran kalesi, tarihi camiler, manastırlar, medreseler, badem şekeri (mılebbıs), acı kahve (mırra) kebap, dar sokaklar, abbaralar, taş işlemeciliği (neccar), bakır ve gümüş (telkari) sanatları…
Tarihi restorasyon çalışmaları, kentsel dönüşüm ve turizm yatırımları ile mantar gibi artan butik oteller…
Bunlar somut /nesnel zenginliklerimiz ve bunlara yönelik çalışmalar da önemlidir kuşkusuz.
Ancak, aklı gözünde olanlar sadece bu cevapla yetinebilir.
Aktif ve etkin bir arada yaşama modeline örneklik için Mardin’den küçük bir enstantane yeterli. Cumhuriyet meydanında durduğunuzda; Yüz metre batısında Keldani Mor Mıhmız Kilisesi, Elli metre kuzeyde Katolik kilisesi, Elli metre batısında Ermeni kilisesi, onun elli metre güneydoğusunda Ortodoks Süryani kilisesi (Kırklar kilisesi) ve yüz metre güney doğusunda da Şeyh Çabuk Camii bulunmaktadır. Müslümanı-hristyanı, Türk’ü-Kürd’ü tüm din, mezhep ve etnisitesiyle yan yana, iç içe ve beraberce barış içinde yaşayabilmenin nadide tablosunu bir ebru misali oluştururlar (dı).
Atalarımız Ulu Camii merkeze alarak bir İslam şehir mimarisi ve yaşam merkezini dünden bugüne miras bıraktılar.
Restorasyonlarla somut mirası inşa ederken, şehri metruk kılarak ihya etmemiz mümkün mü? Yarına, torunlarımıza miras bırakacağımız nasıl bir Mardin olacak? Müzik, giyim, folklor, mutfak, esnaflık, dini ve sosyal hayat, adab-ı muaşerat, komşuluk ve insan ilişkileri bağlamında neleri ıskaladık?
* * *
Yukarıda anlatmaya çalıştığım endişelerimin daha iyi anlaşılmasına katkı amacıyla Mardin’de geçen hafta tanık olduğum yaşam hikâyelerinden üç tanesini paylaşmak istiyorum;
Necmettin Mahallesinin iç taraflarında, boya-badanası dökülmüş, dar sokakta dik merdivenlerle tırmandığımız küçük bir avlu içinde iki odalı bir hane. 70 yaşlarında dede-nine, yanlarında işsiz bir genç ve erişkin bir kız var. Eliyle kalınca sardıkları sigara(!)dan çekiyor yaşlılar. Avluda üç köpek etrafımızda fır dönüyor adeta paçalarımızı yalayarak. İki çocukları da hapiste yatıyor… içmek suçundan(mış). Çok kötü şartlarda ve sefil bir yaşama talim ederek.
İkinci durağımız Medrese Mahallesi. Küçücük bir oda ve mutfaktan ibaret olan daracık mesken temiz ve düzenli.. Evde KOAH hastası yaşlı bir kadın, gelin hanım ve küçük bir çocukla beraber boşanan kızları bir arada. Evin beyini soruyoruz; cezaevinde yatıyor …içmekten diyorlar.
Üçüncü hikayemiz ise hepimiz için alarm oluşturacak bir dram. İlimizin tanınan bir iş adamın cesur mücadelesi. Çocuğu henüz lise birinci sınıf öğrencisi ve maalesef uyuşturucu bağımlısı olmuş bile. Çocuğu uyuşturucuya alıştıran çevre, içilen yerler, satan kişiler ve hangi mağaralarda ve mahallerde pinekledikleri ile ilgili babanın edindiği bilgiler…
Emniyetin uyuşturucu ile ilgili son zamanlarda yaptığı çalışmaları ve baskınları takip ediyoruz. Ama önemli olan bulaşmamak ve çocuklarımızın bu bataklığa sürüklenmelerini önlemek değil midir?
İşadamı babanın bu şer şebekesiyle gözükara mücadelesi ve çocuğuna yönelik iyileştirici hizmetleri takdire şayandır. Ama dram içinde dramlar var kuşkusuz.
Bu illetle mücadele sadece babanın değil; başta aile olmak üzere Müftülük, Milli Eğitim, Yargı, Emniyet, Belediye, Sağlık, Sivil Toplum kuruluşları, esnaflar ve tüm toplum kesimlerinin ortak çabalarını gerektirmektedir.
* * *
Yukarı (tarihi) Mardin’de içimizi burkan bu tablolara sanki gittikçe daha çok tanık olacağız maalesef.
Ali Şeriati, ‘Yarının tarihi’ kavramını paylaşır. Yani geçmişte hangi sosyal, ekonomik ve ahlaki nedenlerin hangi sonuçları ürettiği üzerinden gelecek ile ilgili bir öngörü oluşturmaya çalışır.
Kuran’da birçok yerde geçen toplumsal yapı ve tepkilerin neden olduğu sonuçlar için ‘Sünnetullah’ kavramı yer almaktadır. Bu yasaların tüm toplumlara uyarlanabileceği ve pek bir değişiklik içermediği de vurgulanmaktadır.
Mardin’de hizmet veren Sivil Toplum Kuruluşları Platformu ta 2009 yılından itibaren Mardin’imizi bekleyen sosyal ve ahlaki problemler hususunda kaygı ve öngörülerini kamuoyu ile paylaşmıştı. Ancak ilgililer ve yetkililer maalesef yeterli duyarlılığı göstermek bir yana, bu uyarı ve endişelere olumsuz tepki vermişlerdi.
2009 ve 2010 yıllarında Mardin STK Platformu tarafından basın ve kamuoyuyla paylaşılan 13 maddelik “bildiri”de Mardin için önemli hususlarda dikkatimizi çekiyordu. Birkaç maddesini hala güncelliğini koruduğu için hatırlatmakta fayda var;
1- Mardin inanç ve kültür turizmi için ziyaret edilmektedir; eğlence turizmi için değil. Son bir yılda eğlence sektörünün önünün özellikle açılması, içkili cafe-bar ve restaurantlardaki artış, …hepimizi derinden üzmekte ve endişelendirmektedir. Mardin’in hiçbir tarihi camisinde yatsı namazı müziksiz kılınamaz hale gelmesi kabul edilemez. Mardin halkı özellikle gece vakti kendi şehrinde adeta bir sığıntı ve yabancı haline getirilemez.
2- Tarihi Mardin’de yaz aylarında avlu ya da dam’da ve genellikle ‘taht’ üzerinde ‘binbir yıdızlı manzara’ altında nefis bir gece uykusu gerçeği vardır. Zaten küçük bir alana yerleşik olan şehirde bir hoparlörün sesi tüm şehri kuşatırken, onlarca hoparlörden yüksek tonda müzik adına sergilenen ses kirliliği dam, avlu ve taht kültürünü yok etmekte ve burada yaşayanların gecelerini yaşayamaz kılmaktadır.
3- Mardin’in sadece bir turizm şehriymiş gibi gösterilmesi haksızlık olur. Mabetlerin, medreselerin, vakfiyelerin ve cadde-sokakların sadece turizm amaçlı görülmesi tam bir sapmadır. Mardin bir ‘açık müze’ olup asla ‘müzelik şehir’ olmamalıdır.
4- Mardin’i tarihten günümüze taşıyan sadece mimarisi ve yapıları değildir. Dünyanın her tarafında ırk, dil, din, kültür üzerinden çatışma ve ayrışmanın yaşandığı dönemlerde bile farklılıkları barındırarak bugüne kadar gelebilmiş ender şehirlerden biridir Mardin. Dolayısıyla Mardin’in sosyal dokusu, inanç ve kültür değerleri, avlu, sokak ve mahalle yaşamının tahrip edilmesine, başkalaştırılmasına, başkalarının beğenisi için makyajlanmasına izin verilmemelidir. Aksi halde kısa zamanda ve daha çok yumurtaya tamah edenlerin altın yumurtlayan tavuğu kesmelerine müsaade edilmiş olur.
5- …Buralarda işret meclislerine izin verilmesi ceddimizin miraslarının amacı dışında kullanılmasının yanında sosyal, hukuki ve dini açıdan da sakıncalar oluşturacaktır.
….
Kazandıklarımız(!) uğruna kaybettiklerimizi yeniden düşünelim.
Kaybettiğimiz değerleri geri kazanmak için kazandıklarımızı misliyle harcasak da geri getirebilir miyiz?
Mardin’in soyut kültürel zenginliği olan sosyal dokusunu ihmal ve imha edip sadece somut yapılarını restore etmenin Mardin’e neleri kaybettirdiğini anlama zamanı gelmedi mi?
Şehrin ruhunu taciz ederek bedenini korumak mümkün müdür?
Mardin Harput olmamalı ama, Mardin Bodrum da olmamalıdır.