diorex
ARTUKBEY

Makamlar gelip geçicidir kalıcı olan ahlaktır

Makamlar gelip geçicidir kalıcı olan ahlaktır

İnsanların pek çoğu makam ve mevki sahibi olmayı çok önemli bir başarı ve yüce bir değer zannederler. Bu nedenle de sahip olmak için adeta can atarlar ve her şeylerini feda ederler. Toplum da genelde makam ve mevki sahibi oldukları sürece insanlara büyük ilgi ve saygı gösterir, gıpta ile bakar. Bu nedenledir ki makam ve mevki sahibi olmanın albenisi, cazibesi daima vardır. Ve bu durum insanların makamlar, mevkiler için yarışmasına, didişmesine, itişip kakışmasına yol açar. Halbuki makamlar ve mevkiler ne kadar uzun süreli işgal edilirse edilsin geçicidirler ve sanıldığı kadar iz bırakmazlar.

 Hikâye şöyle: "Belediye başkanı‚ geniş-rahat makam koltuğunda huzursuzca kımıldandı. Sesine daha bir otorite katarak kapıdaki ihtiyara seslendi;

 Ne istiyorsan‚ söyle amca!

 Şey‚ efendim. Benim bacaklarından özürlü bir torunum var.

 -Anlaşıldı, anlaşıldı. Belediye aracılığıyla dağıtılacak tekerlekli sandalyeleri duydun‚ ondan istiyorsun. Kusura bakma‚ sayısı az. Başvurular alınacak‚ sonra kura çekilecek. Şansına artık.

 -Yok efendim‚ onun için gelmedim. Torunumun tekerlekli sandalyesi var.

 -Eee… derdin nedir öyleyse?

 -Tekerlekli sandalyesi var da‚ rahatça dolaştıramıyoruz. Başka şehirlerde belediyeler yardımcı oluyormuş. Onlara uygun otobüsleri veya dolmuşları oluyormuş. Ama bize şimdilik kaldırımları düzenleseniz yeter. Kaldırımların başlangıcıyla sonuna bu arabalarla kolayca geçilecek yerler yapsanız diye talepte bulunacaktım.

 -Oooo amca‚ her gelenin bir talebi var. Belediye boş mu duruyor sanıyorsun. Çoğu yerin kaldırımı bile yok‚ önce onlarla uğraşmalıyız. Hele bir eskisi şekliyle tüm kaldırımları bitirelim‚ birkaç sene sonra da ek bütçe olursa‚ kaldırım girişlerine baktırırız. Öyle he demeyle olmaz her iş.

 -Ama birkaç sene demek‚ torunumun ve onun gibi yaşamak zorunda olanların‚ en güzel çağlarını evde hapis geçirmesi demek.

 -Bak amca‚ ben koskoca belediye başkanıyım. Herkese bu kadar vakit ayırırsak işimiz var. 

O sırada başkanın yardımcısı telaşlı bir halde içeri girdi;

 -Efendim trafikten aradılar!

 -Ne oldu büyük bir kaza mı olmuş? Çok ölen mi olmuş‚ nedir bu telaşın?

 -Bir çocuğa araba çarpmış. 

Başkan sakinleşerek‚ koltuğuna doğru adım attı.

 -Ne yapayım yahu‚ her kazaya belediye başkanı mı koşacak. Amca sen de çık artık. Görüyorsun işlerimiz var.

 İhtiyar adam‚ boynu bükük dışarı yürüdü. Başkanın yardımcısı devam etti; 

-Efendim‚ …çocuk‚ …çocuk sizin torununuzmuş. 

Belediye başkanı‚ sendeleyerek koltuğuna oturdu. Gözünün önünde önce torununun gülen yüzü canlandı‚ sonra da tekerlekli bir sandalyede ağlayışı. 

Titrer gibi bir sesle ;

 -Az önce çıkan ihtiyarı çağırın çabuk.

 İhtiyar adam kapının önündeki koltukta başı önde oturuyordu. Çağrılınca içeri biraz heyecan‚ biraz çekingenlikle girdi;

 -Buyurun.

 -Amca‚ söz veriyorum kaldırımları yaptıracağım ama ne olur beddua ettiysen geri al.

 -Kırıldım ama beddua etmedim.

 -Ne olur o zaman‚ torunum için dua et.

 O esnada telefon çaldı‚ başkanın uzanmayacağını anlayan yardımcısı telefonu açtı‚ sonra başkana uzattı;

 -Kızınız arıyor efendim. 

Kötü haber bekleyen başkan‚ dudaklarını ısırarak konuştu;

 -Baba‚ az önce kızıma araba çarptı ama… 

-Eee..evet‚ durumu nasıl? ..ba..bacak..ları 

-Merak etme‚ sadece burnu kanamış. Biz hastanedeyiz‚ duyar da merak edersin diye aradım. 

Başkan ağlayışı duyulmasın diye hızla kapattı telefonu, yardımcısı diğer telefonu uzattı;

 -Efendim diğer telefonda emniyetten arıyorlar. Kazayı yapan şöförü tutuklamışlar. Şikâyet tutanağı için bekliyorlarmış‚ aileden birinin gelmesi gerekiyormuş. 

Başkan‚ hâlâ kapıda bekleyen ihtiyara dalgın dalgın baktıktan sonra;

 -Bıraksınlar‚ gitsin. Makamın hırsına kapılıp‚ burnumuz büyüyünce‚ mevlamın bizi ikaz için gönderdiği bir vesile o. Biz alacağımız dersi aldık‚ onun bir suçu yok‚ suç bizim. Şikâyetçi değiliz‚ bıraksınlar…

" Dememiz o ki; makam-mevki hevesi ile Hak Dava’ya hizmet sevdası hiç bir zaman bir olamaz. Ne bu dünyada ne de ahirette. Özellikle Hak Dava’ya hizmet ettiğine inanan insanların bir makam-mevki uğruna birbirlerini çiğnemeleri, tepelemeleri, itişip kakışmaları kadar çirkin bir şey olamaz. Akıl bir işin sonunun düşünmek için insana verilmiştir. Başkalarına bakıp kendi sonumuz için ders çıkarıp ibret almazsak, aynı şeylerin başımıza gelmesinden kurtulamayız.

 Müminler, ne olursa olsun makam-mevki uğruna veya dünyalık için asla bir gönül kırmayı göze almamalıdırlar. 

Selam ve Dua İle...

Yorumlar

Image
Doğan Bekin makale
01.01.2016 / 23:26

Aman Allahım! Mardin Artuklu Üniversitesi ajan kaynıyormuş. Doğan Bekin yazmış. http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Mardin_Artuklu_Universitesi_ajan_kayniyor/27685#.VobrBUY5nK0

Image
Memur
05.02.2016 / 15:26

Korkunun ecele faydası yok.Korktukça ezildik ve suça ortak olduk.Görüpte konuşmayan dilsiz şeytandır demişler.İçeriden olanlar o ajanları ve kimlerin koruduğunu çok iyi biliriz.Karşı duranların başına getirilenleride biliriz.Siyonizm propagandası,çift soyad kullanan yabancı ajan akademisyenler meselesi doğrudur.Bir zamanlar arkeoloji başkanı Güner hoca bu konunun çok üstüne gitti.EBYSden bölüm ve üniversite adresi üzerinden üniversite mensubu olmayanların postalarının kabülüne itiraz etmiş ve alınmamasını talep etmişti. Hatta ek olarak kayıt evrakta ona teslim edilen açık zarftaki Siyonizm propagandası içeren broşürleri anında Rektörlük, Genel Sekreterlik ve Dekanlık birimlerine dilekçeyle teslim etmişti.Onlar Dilekçesini işleme almamak için uğraştıkça hoca ısrarla dilekçeyi EBYSden geçirtti. Aynı dirençle iki soyad kullanan Minna Hocanın kağıtlarını imzalaması için baskı gördüğü zamanda karşılaşmıştı.Yine vazgeçmedi.Birkaç dilekçeyle EBYSden itiraz edip yasal olmadığını yazmıştı. Rektörün memurlara ve genel sekreterlere havale ettiği yazısında cevap yazmayın herkes kendi işini yapsın notunu gördüğümüzde şok olmuştuk. Rektör hem gereğini yapmıyor hem de Güner Hocayı bir sürü memurun nazarında itibarsızlaştırmaya çalışıyordu. Yaptığı düpedüz mobbingdi. Çok ayıp etti. Zaten sonra hocanın aleyhinde disiplin soruşturması açıp işine son verdiler.Hoca üniversitedeki yolsuzluğun, PKK, Paralel, ajan ve ahbap çavuş kadrolaşmasına izin vermediği ve onların yakın dostu müze müdürünün ve kampüsteki sit alanı tahribatının çok üzerine gitmişti.Hepsi hocayı beraber karalayıp fermanını yazmışlardı.İşten çıkarılması için Dekanlara ve Rektörlere verdikleri yazılar gizli arşivlerde saklandı.Yazık ettiler Güner Hocaya.Biz korkumuzdan sadece izlemekle yetindik.

Image
Mardin Üniversitesi ajan kaynıyor
01.01.2016 / 22:23

http://m.milligazete.com.tr/yazarlar.php?id=27685

Image
servet koca
30.12.2015 / 09:40

Şimdiki Belediyelerimizin yada Belediyecilik anlayışımızın düzelmesine vesile olur inşallah.

Image
Nedense
29.12.2015 / 18:13

Günümüzde insanlar kendi yaptığını gormeyip başkasına dikkat kesiliyor. ..

Image
Alaattin
28.12.2015 / 14:36

makam için neler feda ettiğinizi bir saniye unutsaydık samimiyetinize belki inanırdık :)

Image
SÜLEYMAN
28.12.2015 / 13:52

Diyorsunnnn...

Yorum Yaz