Lagaluga Etme Bana…
Hayat, “Tahammülsüzlükler
üzerine inşa edilen vakaları; pembe tablolara dönüştürtme sanatıdır.”
Der, yazar ve çizer takımından birileri...
Ve denilir ki, farklılıklarımız, bağrışmalarımızın
fırtınalarına bırakıldı. Damarlarımız, ar yollarında patinaja durmakta. Gelen ötüyor, giden ötüyor, arada
bizler de bu ötüşlerin parazitlerine melodi serpiştiriyoruz.
Evet, moda oldu bu ülkede yaşayan
insan(ı)ları ameliyat masasına oturtmak; üstelik aynı kitleleri, farklı
doktorların polo kliniklerine sevk edip, değişik ilaç ve tedavi sistemleriyle
uyutup ameliyata almak ta tek düze reçete misallerine benzedi. Aslında bu, bir tür yeni şaklabanlara; yeni lafazanlık fırsatını vermek
değil midir?
Gelenin
cebinde tedavi reçeteleri, gidenin cebinde yeni hesaplar ve menfaat dünyasına
sunacak vaziyet planları…
Bu
masaya bazen Dindarları, bazen Alevileri, bazen Solcuları, bazen de Mütemadiyen
Milliyetçileri ve bazen Muhafazakârları aldılar. Ameliyatta bazıları öldü,
bazıları tırpanlandı, bazıları dönüştürüldü, bazıları da uyuşturuldu. Bu
sürecin mimarları hep cambazlardı, laf kalabalıkların prensi de hep onlardı.
Bizlere ve
bize düşen elzem vazife ise laf çığırtkanların hitaplarına kanmaktı, demagojilerini
sevdik ve onların söz düellolarına kurban edildik, ardından onun, bunun ve
şunun projelerinde dolgu maddesi olarak kullanıldık.
Ne oldu peki?
Olan şu: Lagalugalarımızı toplumsal kangrenlerimize merhem yaptık ve kanayan yaraları laf
severlerin vicdanlarında hapsettik, kardeşliğimizi unuttuk. “Dün kardeşimdir”
dediklerimizin yeni yeni operasyonlarına maruz kaldık.
Bu böyle olmaz kardeşim! Bize biçilen kaftanlar; sıcak ve soğuğu geçiriyor artık, üstelik renklerini de beğenmez olduk. Yaralarımızın reçeteleri, annemizin duvarında asılı olan heybelerinde mevcuttur. İlaçlarımız, topraklarımızda gömülüdür dedik. İnançlara yeminler olsun ki kulak tıkayanlardan başkasını görmedik.
Biz konuğumuza da, komşumuza da; bizden olana da, olmayana da; kardeşimize de, kardeşlerimize de lagaluga etmeyiz. Konuşursak harbi söyleriz, lafı geveleyip uzatmayız. Alacakları varsa verir, alacaklarımızı da alırız. Dün kardeşlerimize en üst başlarda yer vermişsek; bugünde o günlerin hatırına kardeşliğimize zilâl getirmeyiz….
***
Galiba lafa
dalanların cılız ötüşlerine ve lagalugalı cıvıltılarına bende kapıldım. Çözüm
bulma yerine; yapılan hataları öne çıkarma modasına daldım. Ama söz: Ona, buna ve
lagaluga etmeyenin kulağına yeni
ninniler söyleyemeyeceğim ve banada cambazlık yapmayanlara sevda üzerine
yazılan şiirlerimi dinleteceğim.
Tek isteğim:
Ona, buna, şuna ve bana lagaluga etmemeniz…
Vesselam herkese…