'Kuzeyli' Kürtler

KÖŞE YAZISI


 

Türkiye’de hemen hemen herkes siyasetçilerden tutalım aydınlara kadar, sokakta Suriye’deki şiddet olaylarını yakından takip eden vatandaşlar dahil, Kürtlerin bu süreçte elde ettikleri veya vardıkları siyasi zemini tartışmaktadır. Kuşkusuz Kürtlerin, Suriye’de siyasi anlamda elde ettikleri kazanımlar dünyadaki bütün Kürtler açısından sevindirici bir gelişme.

 

Kürtler gelen haberlere göre, çoğunlukta oldukları Kobani, el-Haseke, Efrin, Qamışlı, Dêrik, Serê Kaniyê gibi kentlerde bir anlamda Otonom davrandıkları anlaşılıyor. Bu bölge Türkiye’nin güney sınırını teşkil ettiği için ve Suriye’nin de kuzeyini oluşturduğu için Türk basınında ‘Kuzey Suriye’ diye kavramsallaştırıldı. Yani bir anlamda Türkiye’de yıllardır denen Kuzey Irak bu kez ‘Kuzey Suriye’ denmeye başlandı. Öyle anlaşılıyor ki Kürtler arasında kuzey bölgelerde yer alanlar siyasi kazanımları elde etmekte bir hayli yetkinlermiş. Türkiye’deki Kürtler de yaşadıkları coğrafyanın kuzeyinde yer aldıkları için sıra galiba onlara gelmiş. Bakalım İran’da yaşayan Kürtler için nasıl bir ‘Kuzeyli’ kavramı icat edilecek?

 

Tarihe bakıldığında coğrafyamızda medeniyetin yükseltilerden doğduğu görülecek, bu da bölgenin kuzeyi anlamına gelmektedir. Yer yuvarlağının şekline de bakıldığında kuzey yarım kürenin yükseltileri ifade ettiğini ve dünya medeniyetinin burada yoğunlaştığını rahatlıkla söylenebilir. Bugün dünyayı her anlamda yöneten ABD, yer kürenin en kuzeyinde yer almaktadır.

 

Neyse işin esprisini bir kenara atalım da Kuzey Suriyeli?! Kürtlerin durumuna biraz daha yakından bakalım. Bir defa coğrafi anlamda olsun, konuşulan lehçe ve kültür açısından olsun Suriyeli Kürtler ile Türkiye’deki Kürtler birbirine daha yakındır. Aynı şekilde Irak ve İran Kürtleri de birbirine daha yakındır. Deyim yerindeyse Suriye’de yaklaşık 2 milyon olan Kürtler Türkiye’deki Kürtlerin küçük bir maketi gibidir. Peki ne oldu da Suriyeli Kürtler siyasi kazanımlarını kazanacak duruma geldi? Çok politize mi olmuşlardı, çok mu örgütlüydüler? Ulusal anlamda birliklerini tamamlamışlar mıydı da bu düzeye geldi?

 

Hatırlıyorum, yaşlılarımızdan dinliyorduk. Suriyeli Kürtlere pek olumlu bakmıyorlardı. Özellikle askerlik yapma korkusuyla Türkiye’den kaçanların oluşturduğu bir kalabalıkmış Suriyeli Kürtler. 1920’lerde Kürt coğrafyası dörde bölündü emperyal güçler tarafından. Suriye Fransa’nın bir mandası haline geldi. Bu manda döneminde Kürtler dilsel ve kültürel bazı haklar elde ettiler. Daha doğrusu bu anlamda kendilerini rahat ifade eder bir ortam buldular. Türkiye’den kaçan Kürt aydınları Bedirhan Kardeşler, Cegerxwîn, Osman Sebri, Qedrî Can ve niceleri manda döneminde bir nebze de olsa çalışabilme olanağı buldular. Diyebiliriz ki Kürt Aydınlanmasının çekirdeği burada, bu dönem atıldı.

 

Fransa’nın çekilmesiyle deyim yerindeyse Suriye yönetimi Kürtlere karşı şapkayı ters giymeye başladı. Merkezi yönetim ayrımcılık politikalarını hayata geçirmeye başladı. Kürtler Ecnebi:Yabancı dendi ve kimlik verilmedi. Her haktan yoksun bırakıldı. Öncelikle Kürtlerin sahip olduğu kültürel kazanımlar yasaklama süreci ile yüz yüze kaldı, ardından tutuklamalar ve cezalandırmalar birbirini takip etti. Kürtler bundan dolayı illegal siyasi çalışmalarına girmek zorunda kaldı. 1960’larda Mele Mıstefa Berzani’nin başkanı olduğu Kürdistan Demokrat Partisi Türkiye’de, İran’da ve Suriye’de örgütlenmeye başladı. Bu süreçte Suriye Kürdistan Demokrat Partisi kurularak siyasi çalışmalarını yoğunlaştırır. Daha sonra başka partiler de kuruldu ve örgütsel çalışmalarını sürdürdü. 1980’den sonra PKK Surye’de örgütsel çalışmalarını yoğunlaştırdı. Uzun yıllar PKK Lideri Abdullah Öcalan burada kaldı ve durum örgütün Suriye Kürtlerinin nezdinde kolayca prestij kazanmasını sağladı. Bu sürecin ürünü olan PYD de Suriye’deki siyasi Kürt partilerinden birisi ve en güçlü olanı olarak kabul edilmektedir. Bugün Suriye’de 13 kadar Kürt partisi vardır ve siyasi taleplerini hükümete bildirmektedir. Bu partilerden bazıları şunlardır:

-Partiya Yekîtî ya Demokrat a Kurdî li Suriye

-Partiya Demokrat a Kurdî li Suriye

-Partiya Demokrata Pêşverû a Kurdî lı Suriye

-Partiya Çep a Kurdî li Suriye

-Partiya Yekîtî ya Kurd li Suriye

Partîya Yekîtî ya Demokrat

 

Sınır ve Kürtler

 Kürdistan coğrafyası ilk defa Kasr-ı Şirin Antlaşması ile 1639’da Osmanlı İmparatorluğu-Safevi Devleti arasında bölündü. Sosyolog İsmail Beşikçi’nin deyişiyle coğrafyalarının bölünmesiyle demografyaları da bölünmüş olur. Bu tarihten itibaren artık ‘sınır’ kavramı Kürtlerin zihinlerinde, duygularında yer edinecektir. Bundan kurtulamayan Kürtlerin yaşadıkları coğrafya, 1.Dünya Savaşı’nda emperyalist güçler tarafından dörde bölünecektir. Bununla yetinilmedi Türkiye-Suriye sınırı Türkiye tarafından mayınlandı. Halen bu mayın tarlası varlığını sürdürmektedir. Sınırın her iki tarafında kalan akrabalarını ziyaret etmek için kimi zaman sınırı geçenler mayınlara basarak yaşamını yitirmiştir. Bugüne kadar kaç Kürdün bu şekilde yaşamını yitirdiğinin bir istatistiği yoktur. Kimi zaman bayramlarda bir görüşme olanağı buldular. Bu görüşmeler Derbesiyê de(Şenyurt), Nusaybin, Serê Kaniyê (Ceylanpınar) gerçekleşmiştir. Bu görüşmelerin bazıları da sınır boyu yapılmış belirli karakollarda karakol komutanına çeşitli hediyeler vermek suretiyle gerçekleşme imkanı bulmuştur. Hatırlıyorum 7-8 yaşlarında iken Derbesiyê’de yapılan bir bayram görüşmesine katılmıştım. Öz halam ve çocukları sınırın öbür tarafında kalmıştı. Hayatta tek halamız vardı. Babam görüşmek için adeta can atıyordu. Sabahın erken saatlerinde yola çıktık. Bu görüşmeye ailevi gitmiştik. Halam ise tek gelmişti. Derbesiyê’ye vardığımızda demiryolunun orada indik. Hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Bu kalabalık giderek büyüyordu. Suriye tarafında da kalabalık giderek büyüyordu. Demiryolu üzerinde Türk askerleri vardı, copları ellerinde tabii. Herkes el sallıyor birbirine. Mesafe yaklaşık 30-40 metre idi. Askerler önce sessizdi. İnsanlar el sallaya sallaya giderek birbirine yaklaşıyordu. Bu arada birbirlerine hediyeler atardı. Yetişemeyince hediyelerin çoğu askerlerin bulunduğu alanda kalırdı. Aradaki mesafe 5-10 metreye düşünce askerler coplarla kalabalığın içine dalmaya başlar; kafa, sırt, ayak,el demeden vuruyordu. Herkes sağa-sola kaçışıyordu. Yaşlı kadınlar arada eziliyordu. Çığlıkları yürek yakıyordu. Çocuklar yine öyle…Bu manzara akşama kadar devam ediyordu. Dayak yiyen Türkiye tarafındaki Kürtler idi. Suriye askerleri 2-3 kişiydi. Kimseye karışmazdı. Herkes Suriye’nin daha adaletli olduğunu söyleyip duruyordu. Daha sonra yüzbaşı rütbesinde komutan geldi. Kalabalığın durumuna bakıp insafa geldi. On beş dakika süreyle görüşmelere izin verdi. Biz de halamla görüştük. Tabii herkes sarılıp birbirine doyasıya ağlıyor. Gerçekten manzaranın anlatılmasına sözcükler yetmiyor. Halam sigara içerdi. Babamdan istediği ilk şey, kutusundaki tütünün kendininkine boşaltmak oldu. Uzun zamandır tütünden sigara içmemişti halam. Birbirlerine ufak-tefek hediyeler verilir, hal hatır sorulur sorulmaz bu süre sona erdi. Hemen askerlerin bağırış çağrışmaları başladı. Ağır davrananlara coplar yağardı. Bu manzara yıllarca böyle devam etti. Aslında bu kısacık öykü, bu çileyi yaşamış bütün Kürtlerin tarihçesidir bir anlamda.

 

Şimdi sınırdan bu kadar çekmiş Kürtler, Suriye’de belli haklar edinmiş durumda. Bu, yıllarca süren hak talepli mücadeleleriyle olmuştur, kuşkusuz. Kürtlerin Suriye’de kazandıkları siyasal zemine, eğer kalıcı ise bu haklar, önümüzdeki yakın gelecekte PKK’nın lider kadroları da yerleşebilir, hatta burası eğer PKK çizgisine yakın bir siyasi oluşum tarafından yönetilirse Kandil bile boşalabilir. Her şey PKK’nın burayı demokratik standartlara göre yönetip yönetemeyeceğine bağlı olacaktır. Başka bir deyişle PKK’nın demokratik manevra yeteneği belki burada sınamadan geçecektir. İyi niyetle söylemek gerekirse, Kürtler, nasıl Federal Kürdistan’da Barzani önderliğinde demokratik rüştleri ispatlandıysa, kazandıkları bu siyasi kazanımları dünyaya örnek olacak tarzda değerlendirmelidir.

Sınırlardan bu kadar çekmiş bütün Kürtlerin birbiriyle birlik ve dayanışma içerisinde olmaları gerek.

Bütün halkların barış, demokrasi ve kardeşlik duygularıyla bir arada yaşamaları dileğiyle…