diorex
dedas

Kürtlerin Tersine Göçleri Sağlanmalıdır

Kürtlerin Tersine Göçleri Sağlanmalıdır

Demografya, kısaca bir toplumun nüfus yapısını tanımlar.  Bu yazımızda son süreçte yaşatılanlar ışığında Kürt demografyasının yaşadığı sorunları ele almaya çalışacağız.

Elbette son süreçte yaşatılanlar derken Kürdistan’da kazılan hendekler ve bunun üzerine devletin yaptığı operasyonlar arasında kalan Kürt nüfus yapısının yer değiştirmesinden söz ediyoruz.

Aslında Kürdistan tarihine bakıldığında asırlardır emperyal güçlerin adeta burayı “boks ringi” gibi kullandıklarını görmekteyiz. Bütün savaşlarını bu coğrafyada gerçekleştiren emperyal güçler Kürdistanlıları hep göçlere mecbur etmiştir. Emperyal güçler derken İngiltere, Fransa, Rusya, ABD gibi devletlerden söz ediyoruz. Bütün kavgalarını petrol başta olmak üzere Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakların elde edilmesi için vermişlerdir. Savaşı kendi coğrafyalarında yapmayan güçlerin yaptıklarının neticesinde Kürtler hep göç etmek zorunda kalmışlardır.

Elbette sadece Kürtler göç etmemişlerdir; Ermeni, Süryani, Yahudi, Yezidiler gibi Kürdistanlılar da bu yer değiştirmelerden büyük oranda nasiplerini almışlardır. Bu anlamda kültürel zenginliğe sahip olan Kürdistan, büyük bir demografik sorunla karşı karşıya kalmıştır. Zaten emperyal güçlerin amacı, Kürdistan coğrafyasını insansızlaştırmak ve de Kürtsüzleştirmektir. Tabi bunu yaparken Kürdistan coğrafyasını aralarında bölüştürdüğü Türkiye, İran, Irak ve Suriye egemen güçlerinden yararlanmış ya da bunların militarist güçlerini büyük oranda kullanmıştır.

Buraya kadar her şey ‘normal’.  Normal derken emperyal güçlerin sömürgeleştirme amacının doğasının bu olduğunu vurgulamak istiyoruz.

Fakat sömürge uluslar veya ezilen halklar emperyal güçlerin bu gibi oyunlarına gelmemeli. Başka bir anlatımla onların adına politika yapma iddiasıyla sahne alan aktörler, halklarının en az zarar görmeleri için strateji üretmeleri ve bunu hayata geçirmeleri gerekli kılar.

1990’larda hak talepli mücadele veren Kürtler, dönemin yanlış devlet politikaları sonucu yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kaldılar. Yönünü Türkiye’nin batısına veren Kürtler, İstanbul, İzmir, Antalya gibi metropol şehirlerine göç ederek buralarda yerleşmişlerdir.  Kürtler göçettikleri yerlerde barınma, eğitim, sağlık sorunları yaşamışlardır. Naylon çadırlarda yaşayan Kürtler, adeta kendi ülkelerinde mülteci durumuna düştüler. Bu yıllarda artan olaylar nedeniyle can güvenlikleri kalmayan Midyat ve Mardin’de yaşayan Süryaniler, Mardin-Derik’te yaşayan Ermeniler, Urfa-Viranşehir’de yaşayan Yezidiler batı illerine veya bazı Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldılar.

Bu örneklerden anlaşılıyor ki 1990’lar Kürdistanlıların büyük bir demografik sorunlar yaşadıkları gerçeğidir.   

Bir coğrafyanın en büyük zenginliği hiç şüphesiz üzerinde yaşayan insanlardır. Çünkü insanlar o coğrafyada kültür yaratır, doğayı güzelleştirir, ekonomi üretir ve bu anlamda yaşamda var olmada söz sahibi olur. Bu kapsamda bakıldığında demografik yer değiştirmeler sonucu insanların en büyük zenginlikleri olan kültür, doğa gibi değerler de yer değiştirir veya tahrip olur.

Hendek Anlayışı Demografik Sorun Yaratır

Yaklaşık 8 aydır Kürdistan şehirleri ve buralarda yaşayan halk hendek kazıyanlar ile buna müdahale eden devletin silahlı güçleri arasında sıkışıp kalmış durumda. Fırsat bulan binlerce Kürt, hendeklerin olduğu yerlerden kaçmaktadır. Bu insanların bir demografik sorun yaşadıkları bir gerçektir. Ve buna neden olan anlayışın ise bu insanların özgürlüğü için savaştıkları iddia edenlere ait olması tuhaftır! Bundan ısrar etmek ise başka garip bir durumdur. Buna sessiz kalan Kürt aydınları ve sivil siyasetten yana olan diğer Kürt siyasetçilerinin duruşları ise anlaşılmazdır. Sanırım hendek anlayışına yanlış demek devletin yaptıklarını onaylamakla eş anlama gelir onlara göre. Halbuki yanlış politikaları eleştirmemek Kürt halkının çektiklerini onaylamak demek olur. Öncelikle kendi payımıza yanlıştan dönmemiz gerekmiyor mu? Hatırlayalım bu işin önderi Abdullah Öcalan, İmralı’da ilk sarf ettiği sözlerden biri şuydu:

“Kendi payımdan dolayı asker analarından özür diliyorum.” O zamanlar bu gibi sözler fazla anlaşılmamakla beraber, barışa ve huzura özlem duyduğumuz bu süreçte sözün önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Kürdistan’ın Demografyasını Eski Haline Getirelim

Yanlış stratejide ısrar coğrafyamızı harabe haline getirmektedir ki bu payı da görmek gerekir.

Birlikte inşa edeceğimiz barış sürecinde ilk iş büyük bir zenginlik olan Kürtler, Süryaniler, Ermeniler, Yezidiler, Araplar  gibi demografik değerlerimizi yaşadıkları yerlere çekmek. Daha açık bir ifadeyle adı geçen etnik değerleri tersine bir göçle tarihi toprakları olan alanlara göç etmelerini sağlamak. Yezidilerin Viranşehir’e, Ermenilerin Derik’e, Süryanilerin Midyat’a vs… sahip oldukları topraklara dönmelerini sağlamak. Bunun için ekonomik, sosyal ve kültürel projelerin geliştirilip hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu sağlanırsa Kürdistan coğrafyası büyük bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmiş olacak. Yani gerçek manada farklı inançlar, farklı kültürler ve farklı dillerin bahçesi olacak bu coğrafya. Gerçek barış bu değil midir?

Saygıyla…

Yorum Yaz