Kürt Ulusal Bilinci Kobanê Örneği

KÖŞE YAZISI

Bir süredir IŞİD’in Rojava’daki Kobanê Kantonu’na saldırma amacıyla ilerlemesi, sadece tüm Kürtlerin dikkatini buraya yoğunlaştırmamış; aynı zamanda Ortadoğu ve dünya siyasetinin bütün dikkati burada toplanmış durumda.

Ben bu yazımda biraz Kobanê Kantonu’na Kürtlerin dikkatlerinin ne olduğunu, nasıl yansıdığını kendimce irdelemeye çalışacağım.

Ulusallaşmada bilinç çok önemli bir kavramdır. Kısaca tanımlarsak, sorunun ve çözümünün farkında olunmasıdır. Burada iki aşama bulunmaktadır:

1-Sorunun farkında olunması

2-Sorunun çözümü için arayışlarda bulunulması

Benim de kısa bir süreliğine de tanıştığım 12 Eylül 1980 Askeri Darbe öncesinde Kürdistan’da bir ‘Talebe’ hareketi vardı. Daha doğrusu bütün fraksiyonların devrimci mücadeleleri bu kavramla niteleniyordu. Daha çok liseli gençliğin belkemiğini oluşturduğu Talebe hareketinin bir çok özelliği vardı; bunlardan biri de kitap okumaydı. Talebeler teorik yanlarını geliştirmek üzere sol klasiklerin tamamını neredeyse okurlardı. Dünyadaki bütün ulusal kurtuluş hareketlerini ve devrimlerini incelerlerdi. Bu klasiklerin başında Lenin ve Stalin’in uluslar ve sömürgelerle ilgili olanlar gelirdi.

O dönemin gençliği ulus tanımını özelikleri ile birlikte öğrenirlerdi. Neydi bu özelikler:

1-Dil birliği, 2-Kiltir birliği, 3-Toprak birliği, 4-İktisadi Yaşantı birliği

Bu özeliklerden anlaşıldığı kadarıyla uluslaşma süreci sonunda bir toplumsal birlik oluşur. Marksist literatür. Ulus kavramına bu gibi özeliklerle yaklaşıyordu. Fakat Tarihsel bilinç eksikti. Gerçi işleniyordu satır aralarında ama bir özelik olarak değil.

Daha sonraları burjuva kuramcıları ulus özelikleri arasında ‘Tarihsel Şuur’u koyarak özeliklerden biri saydı.

Gerçekten ‘Tarihsel Bilinç’ çok önemli bir özelliktir ve uluslaşma sürecinde adeta bir çimento görevini görmektedir.

Kürtler Uluslaşmanın neresinde…?

Uluslaşma bir süreçtir ve 20.ci yüzyılda ortaya çıkmıştır. Halkların ulus olma yolunda birliğini sağlamak amacıyla savaşarak kurtuluşlarını gerçekleştirmek baş koydukları bir süreçtir.

Uluslaşma sürecine Kürtler de karınca kararınca girdiler!

Bir çok ulus  gibi Kürtler de kurtuluşunu gerçekleştirmek üzere bu yola koyuldu. Kürtler diğer uluslara nazaran bu sürece çok daha sonra girdi. Zira handikapları çoktu…

Öncelikle yaşadıkları coğrafyaları dört parçaya bölünmüştü. Bunun sonucunda demografyaları param parça ve nihayetinde kültür ve dil birliği ağır darbeler almış durumda. Zaten başta Kürtçe’nin dört lehçe olması uluslaşmayı zorlaştırıyor.

Dil ve kültür birliğinin darbe alması, uluslaşma yolunda bir handikap haline gelmektedir. Uluslaşma sürecinin önemli parametrelerinden bir tanesi hiç kuşkusuz Tarihsel bilinçtir. Tarihsel bilincin arkasında ise ulusal duygu kavramı da yatmaktadır.

Kürtler 21.ci yüzyılda mücadelelerini yoğunlaştırmış durumda. Devletler arası bir sömürge olan Kürtlerin coğrafyalarına bulunabilecek bir çözüm de uluslararası boyutta olmalı! Şu anda Rojava’daki Kobanê Kantonu’nun özelinde olduğu gibi Kürt Sorununun çözümü uluslararası boyut kazanmış durumda. Ve Kürtler güneylisiyle, doğulusuyla, batılısıyla ve diasporalısıyla ortak bir duygu beslemektedir. Zira tarihsel bir bilinç de oluşmuş durumda. Binlerce Kürt Rojava’ya geçmek ve Kobanê için savunma savaşına katılmak ister. Bu, ulusal bir duygu ve bilinç değil midir? Şengal’den IŞİD zulmü sonucu kopup gelen Êzidi Kürtlere kuzeyli Kürtler kapılarını ardına kadar açmadı mı? Bu, ulusal duygu ve bilinç değil midir? Sınır boyu oluşturulan Barış Zincirleri ulusal bilinç ve ulusal duygu ortaklığı değil midir? Cepheye gidip savunma savaşına katılamayan Kürtler, Kobanê’nın bulunduğu durumu kaygıyla izliyor. Şartlar kötüleşince üzülüyor. İyi bir haber gelince seviniyor. Bu, ulusal bilinç ve ulusal duygu ortaklığı değil midir? Kobanê’de yaşamını yitirdikten sonra “şehitlerini” toprağa vermek için her türlü zorluğu göze almıyor mu? Bu, ulusal bilinç ve ulusal duygu değil midir? Kürdistan’ı bölen yapay sınırları Kürtler kendi elleriyle kaldırıyor, topraklarını sadece değil duygu ve düşüncelerini de birleştiriyorlar. Uluslaşmanın zirvesi değil mi, bu?

Kürtler, tarihleri boyunca ilk defa bu kadar ulusal bilinci ve ulusal duyguyu yoğunluklu yaşıyor. Bu, bağımsızlıkçı düşünebilme gücüdür. Kürt siyasetçileri bunu siyaset üstü, ideoloji üstü ve örgütsel çıkarların ötesinde değerlendirebilirse bu süreçten Kürt Ulusal Birliği çıkar.

Açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, şiar ve stratejik politika ‘Bijî Kurd û Kurdistan’ olursa hem Kürt halkına bölgesel düşmanlık yapanların hem de emperyal güçlerin oyunları bozulacaktır. Unutulmamalıdır ki, böylesi süreçlerde böylesi güçlerin bazı oyuncuları sizden, içinizden birileri olabilir.

Ulusal Meclis Şart

Kürdün kalbi aynı anda Musul, Mardin, Hewlêr, Mahabat, Kobanê, Afrin…için atıyor! Bu ulusal duyguyu ve bilinci Kürdistan ulusal Meclisi şeklinde kurumsallaştırmak gerekiyor.

Ey Kürt Siyasetçileri!

Genel anlamda Kürt siyaseti bir tıkanma yaşıyor. Particilik siyaseti yapacağını yaptı. 21.ci yüzyılda Kürtler yeterince öldü, sakat kaldı, ceza evlerinde hüküm giydi vs…Başta Abdullah Öcalan ve Mesut Barzani olmak üzere Kemal Burkay, Ahmet Türk, Celal Talabani,,.Kürdistan’ın her parçadaki parlamenterler kısaca Kürt halkı adına siyaset yapan herkes, Kürt ve Kürdistanî değerlerinin ön planda olduğu bir siyaset tarzı geliştirmelisiniz. Bugün Kürt halkının ulusal birlik özüyle bir meclisi olsaydı dünyada daha da meşru olunurdu. Böyle bir meclis siz siyasetçiler başta olmak üzere dünya karşısında Kürt halkının demokrasiye ne kadar bağlı olduğunun ispatı da olacaktır.

Şunu iyi bilmeniz gerekiyor. Kürdistan’ın her parçasında kurulmuş olan yapılar hepsi görevlerini tamamlamış durumda. Bu gibi yapıların çapı artık küçük geliyor. Kürt halkı ne kadar mücadele etse de netice elde edilmiyor, konjonktürel bir kazanımdan başka. Ulusal birliğin önünde bir engel de siyasi çekişmeleriniz olmasın.

Kürt Ulusal Birliği!nin oluşmamasında iç ve dış iki olmak üzere iki engel var. İç etmen sizin tarzı siyasetiniz. Tarih sayfaları böyle yazacak.

Gelinen noktada Kürt ulusal bilinci ve ulusal duygu Öcalan’ın ulus-devlet istememe ve buna karşılık Barzani’nin ulus-devlet isteme ikilemi arasında sıkışıp kalmış durumda. Umarım bu sıkışmışlıktan bütün Kürtleri temsil edecek bir ulusal meclis çıkacak!