Kürt Siyasi Hareketi Kritik Süreç Yaşıyor

Ortadoğu, dünyada sıcak siyasetin yaşandığı en önemli bölgedir ve bu bölgenin merkezinde nüfusu 40 milyonu aşan devletsiz olan Kürt halkı yaşamaktadır. Genel olarak Kürtlerin tarihine bakıldığında devlet gibi bir statü elde etmenin mücadelesini verdiği görülür. Bu noktadan bakıldığında mevcut durumda KDP önderliğinde Kürtler federal bir statü elde etmişken, Kürt mücadelesinin son otuz yılına bakıldığında PKK nin belirgin bir etkisi görülür. Bağımsız Devlet stratejisiyle yola çıkan PKK, mevcut durumda ulus-devlet modelini bir kenara atmış durumda. İşte tam bu noktada PKK’ye gönül vermiş Kürtlerin kafası da oldukça karışık durumda.
Bu kapsamda bakıldığında PKK’ye inanan Kürtler siyaseten kritik bir süreç yaşamaktadır, diyebiliriz. Kürtler yol ayrımı eşiğine gelmiş durumda. HDP projesiyle çok rahat Türkiye siyasi zemininde mücadele etme olanağı elde edildi ve meclise 80 vekil gönderdi. HDP siyaseten ve yasal zeminlerde özyönetim, federasyon savunabilir ve bu haktır. Ama aynı HDP, şiddet kullanılmak suretiyle savunulan özyönetime arka çıkması, ‘selamlaması’ görülüyorki zor durumda kalmaktadır. Zira ‘Türkiyelileşme’ projesiyle Türk halkının önemli bir kesiminden de oy almıştı / Haziran seçimlerinde. Türk halkının 1 Kasım seçimlerinde bu desteğini çektiği görüldü.
Gelinen noktaya bakıldığında Kürt halkı bölgede aylardır yaşanan çatışma ortamında payına düşen bedeli ödemeye devam ediyor. Gerçekten halk bunu hakketmiyor. Bunda devlet ve iktidar elbette büyük sorumluluk sahibidir; ama Kürtler adına siyaset yapanların yanlış stratejileri bir o kadar sorumludur.
Son olarak Çınar olayını yaşadı bölge. HDP EŞbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş, tam siyasetçi sorumlulukla yapanın kim olursa olsun özür dilemeleri gerektiğini belirtti. Çok yerinde bu davranışı selamlıyorum ve benim sayın Demirtaş’tan beklediğim budur. Zira bu olayda bebekler ve siviller de yaşamlarını yitirmişti tıpkı önceki çatışmalarda yaşamlarını yitiren Kürt çocukları gibi…
Kamuoyunun beklediği özür gelmeyince Sayın Demirtaş bir hamle daha yaptı ve böyle eylemlerin halk kitlelerince tepkiyle karşılanacağını ortaya koydu.
Bu gibi davranış ve tutum alışların HDP ve Sayın Demirtaş tarafından çoğaltılması gerekmektedir. Sivil siyaset böyle gelişir ve barışa giden yol bu kulvarda billurlaşır. Aslında HDP’de ve Sayın Demirtaş’ta böyle bir potansiyel fazlasıyla mevcuttur. Yapacakları tek şey risk alıp tavır geliştirmektir. Farklı halk kesimlerinin de beklentisi bu olsa gerek.
HDP bir siyasal ve sivil parti olarak halkların değerlerinin savunulması çizgisinde konumlanması gerekir; yoksa ideolojik bir hatta kalırsa beklenen rolü gerçekleştiremez. HDP’den hem çok şey beklenir ve hem de HDP barışa giden yolda emin olun, tek başına sürücü olabilecek kapasiteye sahiptir. Yeter ki kendini ideolojik odaklı siyaset yapmaktan uzak tutsun.
HDP’nin misyonu toplumun yararına olan değerlere varmak için demokratik yöntemleri kullanmak suretiyle devleti dahası iktidarı zorlamaktır. HDP’nin şiddet kullanılarak uygulanan tarza ihtiyacı olmamalı ya da buna meyil göstermemeli. Bu anlamda yapılan yanlışları kitleler önünde teşhir edebilmeli. Kürt siyasi hareketinin yaptığı yanlışlarının eleştirileri kapalı salonlardan çıkarmalı ve bu gibi yanlışların sorumluları ile halkla beraber yüzleşilmelidir. Bugüne kadar salon toplantılarında saklanan yanlışlar hep geçiştirildi bir anlamda ve anlayış üzerinde geliştirilen siyaset ne yazıkki şiddetin vasiyeti altına girdi. Bunun da bedelini Türkiye’de yaşayan her birey ödemektedir ne yazık ki.
Örneğin bugüne kadar partiler öncülüğünde uygulanan siyasetin-HEP’ten HDP’ye kadar- yanlışlarını, günah ve sevaplarını Kürt halkı ile hiç paylaşılmadı. Sadece kimi zaman kongrelerin sonuç bildirgelerinde soyut cümlelerle bu hassas konuya kısmen değinilmiştir. Belediyeler yönetimi aynı şekilde. Peki her şey mükemmel mi yönetiliyor? HDP, bu konularda da şeffaf bir politik tarz ortaya koyabilir. Aslında eleştirilen her şey değerli hale gelir. Eleştirilen bir siyasi anlayış da halkın gözünde daha değerli hale gelir. Sayın Demirtaş ve ekibi bu konularda cesur davranarak inisiyatif alabilir. Bu olunduğu taktirde sivil siyaset yeni bir lider kazanır ve hatta iktidar olur bu ülkede.
Açık ve net olarak diyebiliriz ki Kürt siyasi hayatının aktörleri tutum geliştirerek şiddete hayır deme noktasına gelmeleri gerekir. Türkiye’de barışın tesisi tam da bu noktada başlar. Bu mekanizma şiddetten yana olanların maskesini de düşürecektir. Kürtler artık şiddet kullanmadan siyaset yapma gücüne erişmiştir. HDP’nin de bu gücün farkında olması lazım. Barışın yakın bir gelecekte tesis olması dileğiyle…
Saygıyla…