Kürt Siyasi Hareketi Bir Çıkış Bulmalı
Genel
anlamda bakacak olursak, yekpare olması beklenemez ama Kürt siyasi hareketi
çeşitli handikaplarla karşı karşıya. Bu dezavantajları iç ve dış olmak üzere
iki başlık altında toplayabiliriz.
1-Kürt
siyasi hareketinin bölük-pörçük bir yapı arz etmektedir ki, bunu genel olarak
içsel sorunlara bağlayabiliriz.
2-Kürt
siyasi hareketinin dağınık bir yapı göstermesinin dışsal bir nedeni vardır ki,
bu durum küresel güçlerin ve Kürt coğrafyasının her bir parçasını egemenliği
altında tutan devletlerin politik yaklaşımlarına ve uygulamalarına
bağlayabiliriz.
Yapısal
olarak bakıldığında Kürt siyaseti iki ana eksen göstermektedir ki, biri
muhafazakar-demokrat-din eğilimli denebilecek bir çizgi; diğeri ise
sol-demokrat-laik olarak nitelendirebilecek bir çizgi.
Kürt
coğrafyasında siyaset yapan gruplar ve bu kapsamda kurulan siyasal partiler,
şiddeti bir araç olarak kullansın veya kullanmasın, adı geçen siyasal
çizgilerin oluşturduğu bir doğrusal boyut üzerinde politika yapma eğilimini
göstermektedir.
Genel
anlamda Kürt siyasi hareketinin dağınık olmasını bu çerçevede değerlendirsek
bile siyasetin doğası gereği duruma bakıldığı zaman ortaya çıkan tablonun doğal
olduğunu söylemek gerekir. Ancak asıl sorun bu değil elbette; sorun, birbirine
o kadar benzeyen ve benzer programlara sahip olan Kürt siyasi çevrelerin ortak
bir çalışma için bir araya gelmemeleri…
Son yıllarda
umut verici olan bir gelişme yaşanmaktadır ki, özellikle Türkiye’de şiddeti
reddeden Kürt siyasi partilerinin art arda kurulmaya başlaması ve bu anlamda
Kürt toplumunu sivil siyasetle buluşturmak istemeleri hem Türkiye’de
demokrasinin gelişmesi adına hem de Kürt siyasi hareketinde çok seslilik adına
kıymetli bir durum olarak adlandırmak gerekir. Önümüzdeki Temmuz ayında bir
Kürt siyasi partisi daha PDK-KDP ismiyle kuruluş dilekçesini İçişleri
Bakanlığına verecek ve legal zeminlerde siyasi çalışmalarına başlayacak. Kürt
siyasi hareketinde çok-politik seslilik adına hayırlı olsun demek gerekiyor.
Ancak Kürt
siyasi hareketi son iki yıldır, Türkiye’de devlet ile PKK arasında yaşanan
çatışma sürecinde nefes alamaz duruma gelmiştir. 2013-2014 yıllarını kapsayan çözüm süreciyle
elde edilen siyasal imkanlar ve hükümetin attığı adımları (kısmi olabilir)
yeterli bulmayan PKK’nin buna “Devrimci Halk Savaşı” ve somut olarak uyguladığı
hendek süreciyle cevap vermesi neticede Kürt şehirlerini yaşanamaz hale
getirdi. Dolayısıyla halkın bunda zarar görmesi kaçınılmaz olacaktı; ancak en
büyük zararı yeni kurulan Kürt siyasi partileri ya da deyimleriyle “Kurdistanî
Partiler” gördü. Serpilip gelişmesi
beklenen bu partiler, deyim yerindeyse, içine kapandı ve büzüldü.
Halbuki
“Kurdistanî partiler” şiddeti mahkum ediyor, PKK’ye bu anlamda defalarca
çağrıda bulunuyorlardı. Eğer bu çağrılara cevap verilmiş olsaydı hem Türkiye
demokrasisine fayda olacaktı hem de Kürt siyasi hareketi daha fazla demokratik
olgunluk kazanacaktı. Güç sarhoşu yaşayan PKK, devletin gücünü göremedi ve
netice büyük kayıp oldu.
Gelinen
aşamada Kürt siyasi partileri-şiddeti reddedenler- ortak programlar ve birlikte
çalışmak suretiyle bir araya gelerek yeni bir çıkışın öncüleri olabilirler. Bu
nedenle sol-laik demokrat Kürt partileri bir araya gelebilir; aynı şekilde
muhafazakar-demokrat-dini partiler de…
Bu partiler
bölgede STK’ların desteği almak için işe başlayabilirler. STK temsilcileri ve
Kürt aydınları da ideolojik kaygılarını bir kenara bırakarak sürece destek
olmaları gerekmektedir. “İdeolojik olsun, benim olsun” anlayışı artık mahkum
edilmelidir. Güce dayalı siyaset değil dayanışmaya dayalı siyaset hem Kürtlere
hem de Türkiye’de demokrasinin gelişmesine önemli oranda pay sahibi olacaktır.
Türkiye’de şiddeti tercih eden anlayışın muhatap alınamayacağı sürekli
dillendirildiği bir sürecin olduğu hatırlandığında şiddeti araç görmeyen Kürt
siyasi gücü muhatap olma noktasına gelecektir ve böylece devletin muhatap
sorunu da ortadan kalkacaktır. Hatta Kürt sorununun demokratik çözümünde adım
atmak istemeyen devletin diğer “yüzü” Kürtlerin bu hamlesiyle zorlanacaktır.
Özetle
kuzeyde yapılacak olan bir çıkış güneye ve rojavaya da demokratik bir nefes
verecek, buraların siyasal iklimini etkileyecektir. Şu aşamada rojavada devam
eden süreç küresel güçler odaklı bir tarza sahiptir. Güneyde Barzani’nin
bağımsız devlet çıkışları devlet istemediğinin açıkça beyan eden PKK güçleri
tarafından engellenmektedir. Bu anlamda adeta Barzani’nin her iki ayağı bir
pabuca sokulmaktadır. Kuzeyin PKK tahakkümü altında olması diğer Kürt
partilerinin gelişmesini engellemektedir. Bu partilerin de kendi aralarında
dayanışmayı bir ulusal düzeye taşıyamamaları ortaya bir Kürt siyasi trajedisini
çıkarmaktadır. Saygıyla…