Kürt Meselesine İnsani Çözüm: HÜDA PAR Çalıştayından İzlenimler

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’da düzenlenen HÜDA PAR’ın “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”na davetli olarak katıldım. İki gün boyunca, farklı kesimlerden gelen katılımcılarla birlikte bu tarihi çalıştayın bir parçası oldum. Açıkçası, bu kadar kapsamlı ve samimi bir atmosfer beklemiyordum. Kürt meselesi gibi yıllardır çözümsüz bırakılan bir konunun, böylesine insani ve yapıcı bir şekilde ele alınması beni hem şaşırttı hem de umutlandırdı.
Çalıştayın ilk günü, Kürt meselesinin tarihsel ve sosyolojik boyutları masaya yatırıldı. Konuşmacılar, bu meselenin sadece bir güvenlik sorunu olmadığını, aksine çok boyutlu bir mesele olduğunu vurguladılar. Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı acılar, asimilasyon politikaları ve hak talepleri açık yüreklilikle dile getirildi. Özellikle, “Kürt meselesi sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin meselesidir” cümlesi salonda yankılandığında, herkesin başıyla onayladığını görmek, bu meselenin artık daha geniş bir perspektifle ele alındığını hissettirdi.
İkinci gün ise çözüm önerileri konuşuldu. HÜDA PAR’ın sunduğu 15 maddelik çözüm önerisi, salonda büyük bir ilgiyle karşılandı. Anadilde eğitim hakkı, Kürtçenin anayasal güvence altına alınması, yeni bir anayasa hazırlanması gibi talepler, yıllardır dile getirilen ama bir türlü hayata geçirilemeyen konulardı. Ancak bu kez, bu taleplerin sadece bir siyasi söylemden ibaret olmadığını, gerçekten uygulanabilir bir yol haritası olarak sunulduğunu hissettim. Özellikle, “Kürt-Türk birlikteliğinin yeniden yazılması” önerisi, tarih kitaplarının gerçekleri yansıtacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği fikri, salondaki birçok kişiyi duygulandırdı.
Tabii ki, bu çalıştayın her kesimden destek gördüğünü söylemek zor. Bazı çevreler, bu girişimi eleştirdi ve hatta “ihanet” olarak nitelendirdi. Ancak salonda bulunan herkes, bu tür eleştirilerin çözüm sürecine zarar verdiğini ve artık bu tür söylemlerin bir kenara bırakılması gerektiğini dile getirdi. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, bu mesele çözülmeden Türkiye’nin huzura kavuşması mümkün değil.
Çalıştay boyunca en çok dikkatimi çeken şey, konuşmalarda kullanılan dil oldu. Ne bir öfke, ne bir suçlama, ne de bir ayrıştırıcı söylem vardı. Herkes, çözümün ancak barış ve adaletle mümkün olabileceğini vurguladı. Bu, bana göre çalıştayın en büyük başarısıydı. Çünkü yıllardır bu mesele, ya şiddetle ya da siyasi hesaplarla ele alındı. Oysa burada, meseleye insani bir bakış açısıyla yaklaşan bir anlayış vardı.
Sonuç olarak, HÜDA PAR’ın bu çalıştayı, Kürt meselesine dair yeni bir umut ışığı yaktı. Elbette, bu önerilerin hayata geçirilmesi kolay olmayacak. Ancak bu tür girişimlerin, toplumda bir farkındalık yaratması ve çözüm için bir zemin hazırlaması çok önemli. Çalıştaydan ayrılırken, aklımda şu cümle yankılanıyordu: “Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır.” Bu cümle, aslında her şeyi özetliyor. Eğer gerçekten barış ve adalet istiyorsak, bu meseleye hep birlikte sahip çıkmalıyız.
Diyarbakır’dan umutla döndüm. Umarım bu umut, sadece bir çalıştay salonunda kalmaz ve tüm Türkiye’ye yayılır. Çünkü artık kaybedecek bir yüzyılımız daha yok.
Editör: Mehmet Nezir Güneş
Ziyaretçi
21.02.2025 / 05:53👍👍👍👏👏👏