diorex

Kürt Basını

Kürt Basını

İki gün önce, yani 22 Nisan Kürt Basını Günüydü. Bu tarih bize ilk Kürtçe gazete olan Kürdistan gazetesinin 1898 yılında yayına başladığı tarihi bizlere hatırlatıyor. Kürdistan gazetesi Mithat Bedirxan önderliğinde o yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları dahilinde olan Mısır’da Kürt okurlarına ‘MERHABA’ dedi.

 

 O halde Kürt basınının tarihini Kürdistan gazetesinden Welat gazetesine olan dönemini ikiye ayrılabilir.

 

Osmanlı Dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere Kürt basını eziyet dolu bir serencama sahiptir, diyebiliriz.

 

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, basın milli kimliklerin oluşumunda, milli bilincin gelişmesinde ve bu bilincin insanlara taşınmasında önemli bir araç olmuştur. Bu kapsamda bakıldığında Kürt basınının da böyle bir işleve sahip olduğunu görebiliyoruz. Bu nedenle Kürtlere hegemon olan ülkeler, gelişen milli bilinci boğmak için basınlarına inanılmaz bir baskı uygulamışlardır. Biz de Kürdistan gazetesinden Welat gazetesine yaklaşık yüz yıllık bir geleneğe sahip olan Kürt basınının üzerindeki baskılara, bu yazımızda dikkat çekmek istedik.

 

Göçebe Gazete: Kürdistan

 

Şimdi Kısaca Kürdistan gazetesi özelinde Osmanlı dönemi Kürt basınının gelişimine bir göz atalım:

 

Osmanlı döneminde sırayla Kürdistan (1898), Kürt Teavün ve Terakki gazetesi (1908), Şark Ve Kürdistan gazetesi (1908), Kürdistan (1908), Peyman (1909), Amidi Sevda (1909), Jîn, Gazî, Bangi Kürdistan (1922) adlı gazeteler çıkmıştır.

Rojî Kurd (1913), Yekbûn (1913), Hetawî Kurd (1913), Bangî Kurd (1914), Kurdistan (1914), Jîn (1918) adlı Kürtçe dergiler de yayın hayatında yerini almıştır.

 

Bu basın zemininde yetişen belli başlı yazarlar ise şunlardır: Piremerd (Süleymaniyeli M. Tevfik),  Abdullah Cevdet, Malatyalı Bedri, Ahmet Cemil (Asena), Babanzade İsmail Hakkı, Mikdat Mithat Bedirxan, Abdurrahim Zapsu, Hüseyin Şükrü, Hüseyin Hüsni Mukriyani…

 

Şimdi İlk Kürtçe gazete olan Kürdistan’ı biraz tanıyalım. 

 

Kürdistan gazetesinin yayına başladığı koşullar ile 1990’larda yayın yapan Welat Gazetesi ve Kürtlerin diğer gazete ve dergilerin tamamı devletin sistemli baskısından nasibini fazlasıyla almıştır. Okurlarından tutalım dağıtımcı ve yazar-muhabir kadrosuna kadar herkes baskıdan dolayı görev yapamaz durumda. Fethullah Kaya, Osmanlı döneminde Kürt Basını adlı yüksek lisans tezinde Kürdistan gazetesinin bulunduğu bölümde Abdulhamit yönetiminden gördüğü baskıyı şöyle aktarır:

 

“ Gazetenin dağıtılması ve okunması başta Diyarbakır olmak üzere birçok ilde

yasaklanmıştır. Yasaklara rağmen gazete gizli yollardan Kürtlerin yasadığı şehirlere girerek gizli gizli okuyucu bulmuştur. Bu gazete Kürtlerin yaşadığı geniş coğrafyadaki okuyucularının yanı sıra, Sam-Adana yörelerinde ve Avrupa`da da dağıtılmıştır. Osmanlı yönetimi, gazetenin dağıtılmasına karşı sert tedbirler almıştır. Bu gazeteyi satın alanlara dahi, sert cezalar uygulamaya başlanmış, Osmanlı padişahı Abdülhamit, yapılan bu faaliyetlere bir son vermek için Mithat Bey`in Mısır`dan çıkarılmasını istemiştir. Fakat buna rağmen gazete yayınlanmaya devam etmiştir. Kürdistan Gazetesi’nde ayrıca Kürt

tarihi de ele alınmış olup Kürt halkına seslenilerek eğitime önem verilmesi istenmiştir. Aydınlanma ve bilginin önemi konusu ısrarla belirtilmiştir.”

 

 

Amir Hassanpour, Kürdistan’da Milliyetçilik ve Dil adlı nefis çalışmasında Kürdistan Gazetesinin 13. Sayısının 2. Sayfasında bir okur mektubunun aktarır:

 

“Hükümet yetkilileri gazetenin okunmasına serbestçe izin vermiyorlar; birinin üstünde arayıp bulduklarında onu cezaevine koyarak, eziyet ediyorlar; buna rağmen, Kürtler bu gazeteyi çok sevdi ve hiçbir sayısını kaçırmak istemiyorlar.” (2005:348 İstanbul)

 

Kürdistan Gazetesinin Torunu: Welat

 

1990’larda da Kürt basınının okurları üzerlerinde herhangi bir gazete veya dergi bulunduğu zaman polis tarafından gözaltına alındıktan sonra işkenceden geçiriliyor; polis,  onları PKK üyesi olma yönünde ifade vermeye zorluyordu. Zira o yıllarda Özgür Gündem ve Welat gazeteleri bu anlamda yüzlerce okurun yaşadıklarını haber yapmıştı.

 

Öte yandan gazete bayileri, gazete satın alan Kürt okurların takibi için polisçe zorlanıyordu. Buna boyun eğen bayiler aracılığıyla polis bu şekilde, gazete veya dergi alan okurlar kolaylıkla takip edilebiliyordu. Daha sonraki aşamalarda evlerine baskınlar düzenleniyordu. Bu yöntem, hem Kürdistan’da hem de Türkiye’nin batı şehirlerinde yaşayan Kürt okurlara uygulanıyordu.

 

1932 yılında yayın hayatına başlayan Hawar dergisi Kürt basın tarihinde bir milat olarak kabul edilmektedir.

 

Kürtler her zaman ulusal kimliği oluşturmada, bir mücadele aracı ve yöntemi olarak basını kullanmıştır. Bu yazımızda Osmanlı ve Türkiye dönemlerinde kısa bir serencamdan bahsettiğimiz için Kürdistan’ın diğer parçalarında gelişen basına yer vermeyi düşünmedik ve bu kapsamda yazıyı sınırlandırdık.

 

1970-1980 ve 1990’larda gelişen Kürt basınına kısaca bakmak istiyoruz.

 

12 Eylül 1980’e gelene kadar Türkiye’de ‘göreli’ bir demokratik ortamdan söz edilmektedir. Bu ortamda Kürt basını da kendi çapında faydalanmayı başarmıştır. Bu dönemde,  DDKO Haber Bülteni, Özgürlük Yolu, Rızgari, Roja Welat, Dengê Kawa, Serxwebun gibi dergiler Kürt halkına ulaştırılmıştır.

 

12 Eylül Askeri Darbe’den sonra bir süre “karanlık” dönem yaşanmıştır. Darbenin etkisi yavaş yavaş kırılınca basın alanında filizlenme dönemi meyve vermeye başlıyor. Bu dönemde Toplumsal Diriliş, Özgür Halk,  Medya Güneşi, Rewşen, Rojname, Deng gibi dergilerin yanı sıra haftalık gazeteler de çıkmaya başladı. Yeni Ülke, Azadi, Dengê Azadi, Ronahi, Welat, Welatê Me, Azadıya Welat… Ve en önemlisi Kürt basını günlük bir gazeteyle varlığını ortaya koyuyor: Özgür Gündem..

 

1990’lı yıllarda biz de sorumluluk duyarak Özgür halk, yeni Ülke, Welat, Özgür Gündem, Özgür Ülke, Welatê Me, Azadiya Welat gibi Kürt basının onuru sayılabilecek yayın organlarında emeğimizi ortaya koymayı görev bildik. Öldürülmedik belki ama o noktaya çok yakın gidip geldik defalarca hayatta tesadüfen kalan diğer arkadaşlarımız gibi…

 

1990’larda denilebilir ki, Kürt Basını rönesansını yaşıyor; ancak buna karşılık sistemli devlet baskısı başlıyor. Okurlardan tutalım dağıtımcısına, muhabirine kadar işkence furyası, gözaltılar, kaçırılıp öldürülmeler duracak gibi değil. Sansür ve gazete toplatmaların haddi hesabı yoktur. Öyle ki gazete sayfaları“kara” çıkarılmaya başlandı. Tabiri caizse devlet sistemli baskı uygulamakta sınır tanımıyor, ama Kürtler de pes etmiyor. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel Kürt Basını çalışanları için şu tespiti koyacaktı: “Bunlar Militan gazeteciler.” Süleyman Bey baskı yapanlara vize vermişti. Zaten önce Erdal İnönü ile Diyarbakır’a yaptığı gezi esnasında “ Kürt realitesini tanıyoruz” diyen Demirel’in o zaman bu sözü bilge halkının hoşuna gitmişti; meğer meramı “realiteyi” hedef göstermekmiş! Abdulhamit Dönemi ile Süleyman Bey Dönemi birbirini aratmadı!

 

Bütün bu olan bitenleri göz önüne getirdiğimizde, Kürdistan gazetesinden Welat gazetesine olumluya yönelik koşullardan bahsedemeyiz. Baskı uygulamada değişen bir şey yok; sadece baskı uygulayanların adı değişmiştir. 1898’lı yıllarda nasıl ki sistemin baskısıyla Kürdistan gazetesi sık sık yer değiştirdiyse, 1990’larda da Kürt gazete ve dergileri de kapatıldıkları için sıkça isim değiştirmek durumunda kalmıştır.

 

2000’li yıllarda Kürt basını göreli olarak biraz daha rahat çalışma ortamı buldu, denilebilir. Hem içte gelişen kısmi demokratikleşmeye bağlı olarak Kürt basını üzerindeki baskılar azaldı, hem de internet ağının dünyayı sarıp sarmalamasıyla meydana gelen olanaklardan Kürt basını olumlu yararlanmayı bildi. Bunun sonucunda Kürt basınının gösterdiği gelişmeler baskıyla kontrol edilemez düzeye geldi. Kürt basınıyla ilgilenenler sınır ötesi internet haber siteleri kurarak Kürtlere ulaşmayı bildi ve yine bu dönemde Kürtçe yayın yapan televizyon kanallarının sayısında artış ve çoğulculuk oldu.

 

Not: Bu yazı için Müslüm Yücel arkadaşımın Kürt Basın tarihi-Tekzip ve Fethullah Kaya’nın Osmanlı Döneminde Kürt Basını adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır.

Yorum Yaz