Kurban ve Bayram!
Hayatın hızlı akışı içinde çoğu zaman bilinçsiz ve sorumsuz şekilde tükettiğimiz zaman sermayesini, barış, sevgi, huzur, paylaşım ve kardeşlik gibi değerlerle kazanca dönüştürme imkânı sunan kutlu zaman dilimlerinden birine, bir Kurban Bayramına daha erişmenin mutluluğu içindeyiz.
Bayramlar, sevinme ve sevindirme günleridir. Bayram, basit çıkarların, kısır çekişmelerin, bencil hırsların, anlamsız kırgınlıkların insan benliğini kuşatan duvarlarını yıkarak kişinin kendini aşması, etrafındakilerin farkına vararak paylaşmanın, kucaklaşmanın ve sevmenin engin ufuklarında kâmil insan olmanın tadını doyasıya yaşayabilmesi demektir. Bayram namazlarının topluca, yan yana ve omuz omuza büyük bir coşku ile kılınması, bayramın aynı zamanda birleşme ve bütünleşme demek olduğunu, ayrılık ve farklılıklarda boğulmanın bizi zayıflatacağını, birbirimizin yanı başında olmanın bizi toplum ve millet olarak güçlendireceğini anlatır hepimize.
Bu bayrama adını veren Kurban ibadeti, kişinin manen Allah’a yakınlaşmasına vesile olurken, malî yönüyle de sosyal dayanışmayı güçlendir. Kurban ibadeti, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in Allah’a gösterdikleri tam sadakat ve teslimiyeti temsil etmesi yönüyle kişiyi bu yolda ileri bir mertebeye taşırken, aynı zamanda ona paylaşmayı, kardeşine yardım elini uzatmayı, bütün insanları sevgiyle kucaklamayı da öğretir.
Milletimiz, kurban ibadetine ayrı bir önem vermekte ve malî imkânı bulunanlar bu ibadeti yerine getirmeye çalışmaktadır. Ancak bu ibadetin yerine getirilmesi kadar onu ifa ederken gözetilmesi gereken ilkeler ve amaçlar da önemlidir. Bu nedenle, bütün Müslümanların, özellikle, kurbanın ehil kimseler tarafından ve usulüne uygun şekilde kesilmesine özen göstermeleri, kurbanlık hayvana şefkatle davranmaları ve çevre temizliğine riayet etmeleri konusunda çok daha duyarlı olmaları gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Unutmayalım ki, bu hususlara dikkat etmemiz hem dini hem de insani sorumluluğumuzdur.
İslam ümmeti bugün bir taraftan sevincin ve huzurun bayramını yaşarken diğer taraftan acının ızdırabını çekmektedir. İslam beldelerinin sokaklarında akan kanlar, İbrahim`in Allah için akıttığı kanlar değil, İsmail`in canına karşı verilen kurbanların kanları da değil, evlatlarımızın, kardeşlerimizin, canlarımızın kanıdır.
Bugün İslam coğrafyasında hikmetini yitirmiş medeniyet havzasının mirasçıları olan bizler, silahın gücüyle değil, selamın rahmetiyle birbirimize karşı güveni tesis ederek barışı ve esenliği pekiştirelim. Evlatlarımızın, kardeşlerimizin, canlarımızın akan kanlarına dur diyelim. Ümitsizlik vadilerinde yuvarlanan insanlık adına ümit olalım. Cennetini yitirmiş Âdem`in çocuklarına teselliler sunalım. Bu bayram, çatlak dudaklarımıza pınar, çorak gönüllerimize inşirah olsun. Seslerimizi dua dua avuçlarımızda biriktirelim, utançlarımızı, ayıplarımızı pişmanlıklarımızı ahlarımızı rahmetinin kucağına dökelim. Gafletin çamuruna batmış insanlık adına, kin ve nefretin, ırkçılığın ve ayrımcılığın hükmettiği âleme kalplerimizi kardeş kılarak, renge, ırka, dile, kültüre, coğrafyaya, makama, mevkiye bakmaksızın kardeşçe var olalım, örnek olalım, ümit olalım. Kardeşin kardeşi kuyuya attığı, kardeşin kardeşe el kaldırdığı bir çağda, Habil gibi engin, Yusuf kadar derin, İbrahim gibi halim, İsmail gibi sabır timsali olalım.
Bayram sevincini evlerinden, yurtlarından, topraklarından ayrılmak zorunda bırakılarak ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimizden de esirgemeyelim. Bir tebessümle dahi olsa yanlarında bulunalım. Kimsesizlerin kimsesi olalım.”
Bu duygu ve düşüncelerle, bizleri bir kez daha Kurban Bayramına eriştiren Yüce Mevla’ya hamdediyor, başta milletimiz olmak üzere, bayramın tüm insanlık için barış, huzur, güven ve hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.