Kur’an Hayattır (I)
Kur’an, dokunulmaz, anlaşılmaz, ellerin ulaşmayacağı en muhkem yerlerde muhafaza edilir tasavvurunun aksine, hayat veren Kitap olma özelliğine sahiptir. O, insanlara hayat veren ilahi bir mesajdır. Kur’an-ı Kerim tüm hayatımızı kuşatmıştır; öyle ki, göz ve kulaklarımız ondan ayetler görerek ve işiterek dünyaya açılır, onunla tahsile başlar, onunla yaşar, öldüğümüzde miras hukuku için ona başvurulur, onun ayetleriyle kabre defnediliriz.
Toprağımız, Kur’an’ın hayat veren
nefisleriyle buram buram kokmaktadır. Ümmetin asırlarca hizmet ettiği, uğrunda
can verdiği, seferde hazarda yanında bulundurduğu, ordu gemilerinin direklerine
sancak ve flama yaptığı, çocuk beşiklerine kadar hayatına işlediği tek
değerimiz Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an sıkıntı, musibet karşısında en yakın
dostumuz ve teselli kaynağımız olmuş, akide, ahlak ve yaşantımızı
biçimlendirmiştir.
Kur’an, bizi cepheden
cepheye koşturmuş, moral, sebat ve güç olmuş, sadece ibadetlerimizi değil, tüm
hayatımızı kuşatmıştır. Geçmişte, mektuplarımız besmeleyle başlar, ayetlerle
devam eder ve hamd ile biterdi, ihtilaf halinde hakemdi, önemli konularda
ihtilaf edenler ona müracaat ederler, onu şahit tutarlar, doğru ve samimi
olacaklarına dair ona el basarlardı. Onlar bununla “Muhakkak ki sana biat
edenler ancak Allah’a biat etmektedirler.” ayeti gereği Allah ile biat
etmiş oluyorlardı. Kur’an’ın en kıymetli ve şerefli değer olduğu mesajını
verirlerdi, zira daha önemli bir varlık olsaydı ona müracaat eder ona el
basarlardı. Geleneğimizde gelin çeyizinin en sağlam ve kıymetli yerine Kur’an
konur, onunla yeni evine gider, gençlerimiz de ondan ayetlerle askere
uğurlanırlar. Onun kadar hayatımızı kuşatan başka bir değer yoktur. Barışlarda,
yeminlerde, nikâhlarda hep ona başvurulur. İnsanımız Arapça gördüğü kitaplara
Kur’an-ı Kerim’den dolayı hürmet eder, başına kor, gördüğünde ayağa kalkar,
anlamını bilemese de okur, yanında taşır, alkollüsü bile ondan haz alır,
ölmüşlerine okur ve okutur, cebinde, arabasında, tezgahında iş yerinde
bulundurur, okuyamayanlar bile teberrük gayesiyle evlerinde bulundururlar.
Kur’an dirilişimizdir, hayatımızdır; ruhun kalbin diriliş ve hayatıdır. Cehalet, hurafe, nifak ve dünyevileşmeyle ölen kalpler Kur’an’ın hayat veren nefesleriyle dirilir, istibdat, baskı ve despotizm ile yozlaşan toplumlar Kur’an dirilişiyle silkelenir, kendine gelir.
Kur’an vahiyden nasibi olmayanı ölüye benzetir. “Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp hiç çıkmayacak kimse gibi olur mu?” ayeti, ölü halde bulunan insanın Kur’an sayesinde dirildiğini vurgulamaktadır. Ashap kuşağı başta olmak üzere, ondan sonra gelen kuşaklar Kur’an mektebinde yetiştiler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Halid b. Velid, Ebu Hanife, Selahaddin-i Eyyubi, Gazali, İbn Rüşd, Abdulkadir Geylani, İmam Rabbani, Şah Veliyullah Dehlevi, Muhammed Akif ve daha niceleri bu mektepten mezun oldular. Keza, İslam toprakları Kur’an ile dirildiler, Kur’an-ı Kerim’den almış oldukları ruhla diğer ölü toplum ve insanları da diriltmeye yöneldiler. Ömürlerini şirk içinde geçiren yığınlarca insan, Kur’an sayesinde muvahhitler oldular, zayıflar onunla güçlendi, zorbalar zayıf düştü. İnsanlar onunla iletişim sağladıktan sonra geçmişlerinden utanır hale geldiler, günahkârlar onu işittikten veya okuduktan sonra kalpleri titredi, günahlarından vazgeçip tövbe ettiler, hürriyet, erdem ve izzet talipleri onun direktifleriyle hareket ettiler, inançlarını takviye etmek isteyenler, onunla imanlarını tahkik seviyesine yükseltiler.
Güneşin girmediği yerde hayat olmaz derler. Kur’an’ın girmediği yerde hayat yoktur, karanlıktır, dehşettir, başıboşluktur, orada kimse kimseyi tanımaz. Güneş sayesinde insanlar aydınlanır, ne var ki, sadece gündüzleri aydınlanırlar. Güneş bazen bulutlar arasında kalır, onun ışığıyla insanların bedeni ısınır, ama kalpleri soğuktur, bu nedenle, insanları birbirine kaynaştıramaz. Kur’an’ın bahşettiği hayat ise kalıcıdır, gecesi ve batması yoktur. Kur’anî hayat insanın içini, ruhunu diriltir, aydınlatır, ısıtır, onları birbirine bağlar, birleştirir. Güneş bazen çarpar, Kur’an ise göğüsler, Güneş, gece karanlığını dağıtır. Kur’anî hayat, cehaleti, taassubu, bağnazlığı, küfrü, şirki ve düşmanlığı dağıtır.
Kur’an ile gelen hayat, Müslümanların kalplerini, ruhlarını, gözlerini, evlerini, iş yerlerini, adliyelerini, meclislerini diriltir. Bir yerde önüne perdeler çekilse, başka yerlerde ışınları hayat vermeye devam eder. Kur’an hayattır, onun hayatı kalıcıdır, çünkü sonsuz hayat sahibi Zat tarafından indirilmiştir.