Kudüs’ten Selam
Selam Diriliştir,
Selam yenilenme ve yinelenmedir.
Kudüs direniştir,
Kudüs mukaddestir,
Kudüs dünyanın kalbidir...
Selam olsun yeryüzünün işgal edilmiş en kıymetli topraklardan…
İlk kıblemiz Mescid’i-Aksa’dan, Selam olsun,
Mukaddes beldemiz Kudüs'ten, Selam olsun,
Mübarek Filistin davası için canlarını feda eden, mücadele eden ve
zindanları dolduran yiğitlerin diyarından selam olsun.
Mukaddes el-Aksa'dan, selam ve muhabbetler dilerim...
Bu selamları
sizlere kutsal topraklardan, her peygamber'in mutlaka yolunun geçtiği bu
şehirden yazıyor olma şerefine nail ettiği için yüce Rahman’a ne kadar şükür, Hamd-u
Sena etsem az olur. Sonsuz Hamd-u Senalar olsun yüce Allah’a, Salât ve Selam
onun en son peygamberinden, ilk peygamberine kadar ki, tüm peygamberlere olsun
ki Allah onların aracılığıyla kutsal mekânları mukaddes eylemiştir.
Kudüs; ilk
kıblemiz, peygamberler şehri, göğe açılan kapı, mahşer günü toplanma
merkezimiz. İnsanlığın Hz. Âdem’den beri aktığı, her metrekaresine peygamber
secde etmiş ve her metrekaresi şehit kanı ve sahabe gözyaşı ile sulanmış,
peygamberlere ev sahipliği yapmış...
Muhterem babam
ve birkaç değerli dostla birlikte ziyaret ve araştırma amacıyla dört gün
Filistin’de, Kudüs’te, Beytu’l-Lahm’da, el-Halil, er-Eriha ve Yafa şehirlerinde
bulundum. Mecburi olarak da işgalci siyonizmin başkenti telaviv şehrinde de
bulundum.
İşgalci siyonistlerin
devletine giriş yapar yapmaz İslam’a ve Müslümanlara olan kin ve nefretleri
başladı. Hiç sebepsiz yere bir kardeşimizin pasaportuna el koyarak başta o kardeşimize
onun nezdinde 50 kişilik guruba zorbalıklarını göstermekti… Göstermekti ki, bu Müslümanları
bıktırayım onlara buraları sevdirmeyeyim diye... Zaten biz onları sevmeyiz, biz
onlara değil, dünyanın kalbine Filistin’e, Kudüs’e misafir geldik. Bilmezler ki
onlar böyle yaptıkça bizler Filistin’e Kudüs’e daha çok sahip çıkıp gelmek mecburiyetinde
hissedeceğiz. Yıkımları, zorbalıkları ve işgallerine karşılık bizlerin Kudüs’ün,
Filistinlilerin yanında olduğumuzu göstermek için geldik. Biz Harem-i Şerif’i sahipsiz
bırakmamak için, Kıble Mescidinde safları doldurup sıklaştırmak, Harem’de Ribat
tutmaya gelmiştik.
telaviv havalimanından
bir saatlik yolculuktan sonra, Kudüs’e giriş yapar yapmaz başladı heyecanımız. Eski
Kudüs’e selam verip Kubbet’s-Sahra’nın kubbesini uzaktan tam çıplak gözlerle
görüyorduk ki işgalci askerlerin üç kişiyi şehit ettiğinin üzüntüsünü yaşadık. Tam
eski Kudüs’ün en işlek büyük kapılarından olan Amud kapısına (Şam Kapıda denilir, bu kapı tam Dımeşk şehrine
bakar) varmamıza 50-100 metre kalmıştı ki birçok silah sesi duyuldu, silah
sesleri ile birlikte bir heyecan, bir korku, bir de tırsma başlamıştı gölgelerinden
bile korkan işgalci asker ve polislerde… Meselenin özü şuydu; Batı Şeria’dan
bir şekilde Kudüs’e gelen üç genç silahlı ve bıçaklı bir şekilde şehre girmeyi
başarmışlar. Amud kapısında, Kudüslü olmadıklarını anlayan işgal güçleri,
gençleri durdurup kimliklerini istedikleri sırada, gençlerden biri belindeki
silahı çıkarıp işgalci askerlerden birini öldürüyor, diğer iki kişi de birer
askeri bıçakla yaralıyor. İşgal askerleri de bunlara yakın mesafeden onlarca el
ateş edip şehid ediyor bu üç genci. Zaten bu üç genç geldikleri yerden Kudüs’e
şehit olmaya gelmişler. Ve bundan sonra şehirde 7’den 70’e her yaştan siyonist,
Müslümanlara hakaret ve şiddet etmeye başlıyor. Ama Filistinliler, işgalci
güçlerden zerre kadar korkmadan dimdik gururla bulundukları yerde duruyorlar. İşgal
güçleri her türlü teçhizatla özellikle gençlerin üzerine gidiyorlardı. Büyük bir
ata binmiş işgal askeri genç bir Kudüslünün üstünden geçerek ezmeye çalıştı. Her
Filistinli genç gibi o gençte onurundan ve gururundan ödün vermeden dimdik
ayaktaydı. Bu olaydan sonra sıkıntılı bir şekilde de olsa akşam namazı vaktinde
Harem’e Hutte kapısından geçerek Mescid-i Aksa’ya giriş yapıp Kubbet’u-Sahra’nın
ihtişamını Allah’ın büyüklüğünü bir daha tasdik ederek selama durduk Harem-i
Şerife. Üç saflık bir safla akşam namazını hüzünlü bir şekilde Kubbe Camiinde
eda ettik.
Kudüs yaklaşık
olarak 750.000 nüfuslu bir nüfusa sahip, 500.000’i işgalci siyonist, 230.000
Müslüman, 20.000’de Hıristiyan ikame etmektedir. 230.000 Müslüman da her yerde
olduğu gibi burada da ayrı iki fırkaya ayrılmış, el-Fetih ve Hamas örgütleri… Filistin’i
Kudüs’ü anlatmak yazmak satırlara sığmayacak kadar uzundur. Filistin’i, Kudüs’ü,
Mescis-i Aksa’yı ancak kalp büyüklüğü anlar ve taşır.
İmam, akademisyen,
avukat, öğretmen, doktor, iş adamı, STK temsilcileri, öğrencilerden vb. oluşan Türkiye’den
ve yurt dışından değerli el-Aksa sevdalısı 300 kişilik bir gurupla, Ribat
tuttuk el-Aksa’da...
Mescid-i
Aksa'nın hüznü boğuyor kalbimizi. Ya Rabbi esir Mescidimizi sen hür eyle… Benim
için Kudüs bir şehrin değil bir yönelişin bir özleyişin bir ümidin adıdır
artık... Kudüs diriliş toprağıdır; bizi
diriltir! Kudüs anadır; bizi bir araya getirir! Kudüs bizi birler! Kudüs bize
izzetimizi iade eder! Kudüs'e tutunursak Şam, Bağdat, Mekke, Yemen, İstanbul,
Diyarbekir, Mardin yeniden bir araya gelir! Kudüs direniştir.
Selahü’d-Din Eyyübi
zamanında İslam’ın medeniyetiyle huzur ve barış içinde yaşayan Kudüs, bugün
inim inliyor. Bugün âlem-i İslam’a ve Kudüs’e en çok gerekli olan sadece
Selahaddin-i Eyyübi gibi ufku ve stratejisi olan bir komutan gerekiyor. Bakın
nasıl bir ufka sahipti o komutan; “Mescidin minberi hazırlanmadan Kudüs fetih
edilmez.” derdi… Selam olsun Selahü’d-Din Eyyübi’ye…
Özet olarak
derim ki; Kudüs anlatılmaz yaşanır, mutlaka Kudüs’e yolunuzu düşürün. Nasıl ki Hac’ca
gitmeden Haccı anlayamıyorsak, hacı olunmuyorsa, Kudüs’e gitmeden de Kudüs'te
yaşananlar tam alamı ile idrak edilmez.