Kudüs Ancak Ümmetin Birliği İle Kurtulur

israilin
Mescid-i Aksa’yı yok edecek kadar hırslı olması ve işgalinin elli yıldan bu
yana devam etmesi Filistinlilere ve Müslümanlara karşı düşmanlığı ne derecede
olduğunu göstermektedir… işgalici İsrail, elli yıldan bu yana gerçekleştirmiş
olduğu saldırılarda birçok işgal ve baskı yöntemi uygulamıştır. Bu saldırı
yöntemlerinden biri de son zamanlarda hızlandırmakta olduğu Mescid-i Aksa’ya
yaptığı saldırılardır. Bu işgal süreci içerisinde Beytu’l-Makdis’in bazı bölümlerini
işgal etmiş bulunmaktadır. el-Aksa’yı, dalalette olan Yahudi siyonist israilin
kontrolüne almak istemektedir. Hedefi, el-Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman
mabedini inşa etmektir. israil saldırılarını aşama aşama gerçekleştirerek dünya
Müslümanlarının da tepkisini ölçmeye çalışmaktadır. Müslümanların ilk kıblesi
olan Mescid-i Aksa için tehlike çanları çoktan çalmaya başladı. Müslümanların
bu duruma tepkisiz kalması elbette ki meseleyi farklılaştıracaktır. Bu nedenle;
devlet adamları, siyasetçiler, hukukçular, medya ve diğer etkili kimlikler ile
özellikle ilim ehlinin son derece bu konu üzerinde ihtimam göstermesi
gerekmektedir.
Filistin davası
Filistin topraklarında yaşayan halkın meselesi olmadığını ve siyasi sorun
olmaktan çıkarak insani boyut kazandığı en son Kudüs ziyaretimde bir kez daha
anladım. Filistin, Kudüs, “israil” gibi meseleleri daha iyi anlamak için
yolumuzun mutlaka Kudüs’ten, Filistin’den geçmesi gerekiyor. Filistin, Kudüs ve
Mescid-i Aksa soruna nereden başlayacağımı kestiremiyorum. israillilerin,
Filistin işgalini sadece kendileri ile Filistinliler arasındaki bir meseleymiş
gibi lanse etmek istediklerini anlıyorum. Oysaki şunu idrak etmeliyiz ki,
Filistin meselesinin sadece Filistinlilerin değil, tüm İslam âleminin
'öncelikli' meselesi olması gerekiyor. İdrak etmemiz gereken en önemli nokta; israil
işgal devleti sadece on milyonluk Filistin’i işgal etmemiş, işgale uğrattığı
veya uğratmak istediği aslında bir buçuk milyar Müslümanların tümüdür. Bilmeliyiz
ki işgalci siyonist israilin hedefi; Filistin nezdinde tüm Müslümanları işgal
etme girişimidir. Allah korusun bugünkü durumdan daha vahim bir duruma geldiğimiz
zaman, iş işten geçmiş olabilir, geri dönüşümü zor ve galibiyeti muhal bir
savaşa girmiş olabilir tüm âlem-i İslam. Bu nedenle bilelim ki, Filistin sorunu
büyük ve ağır bir meseledir. Bu ağır yükü Filistinlilerin yalnız kaldırmaları
mümkün değildir, eğer bugün Filistinlileri yalnız bırakırsak, yarın aynı
işgalci mantıkçılarla bizler de yalnız kalabiliriz. Parçala böl yaptı bu işgalciler,
bölmekten sonraki hedefleri ise yok etmektir. Bir olmasak, bir bir yok ederler
bizi.
El- Aksa’nın
şuan bulunduğu halini ayn’l-yakin gördükten sonra anladım ki; Mescid-i Aksa
tutsak olduğu sürece tüm dünya tutsak olacaktır benim için. Âlem-i İslam’ın
özgür ve bağımsızlığı el-Aksa’nın özgürlüğünden geçer. Kudüs düşerse, Kahire
düşer, Kahire düşerse, Bağdat, Dımaşq … düşer (ki bugün Dımeşq’in ne halde
olduğunu görüyoruz). İstanbul, Diyarbekir, Bağdat, Karaçi ve tüm İslam
başkentlerinin bağımsızlığı Mescid-i Aksa’nın bağımsızlığından geçer.
İşgal güçleri
sadece şehirlerimizi değil ruhlarımızı da işgal etmek istiyorlar, ruhu işgal
edilen bir medeniyetin maddi yönü ne kadar güçlü olursa olsun büyük çöküşten
asla kurtulamayacaktır. Eğer bugün işgal edilen başta Kudüs olmak üzere, tüm
İslam toprakları için birlik beraberliğimizi göstermesek, dünyanın başkenti
Kudüs düşecek, Kudüs düşerse Mescid-i Aksa yok olma tehlikesi ile yüz yüze
kalacaktır. Unutmayalım Müslüman salt bir destekleyici değil, bağımsızlık
yolunda ve mücadelesinde zafere giden çizgide aktif rol alandır.
Biz Filistin’e Kudüs’e
nasıl yardım edebiliriz diye sorduğumuzda, tabii olarak akla hemen insani boyut
gelmektedir. Evet, insani yardım da elbet çok önemli bir konudur, ama
unutulmaması gereken bir mevzu da Filistin ve işgal edilmiş topraklara sahip
çıkıp-çıkamadığımızı sorgulamamız da gerekiyor. Başka meşguliyetler ile
sahiplik duygunsunu bizlere bilerek veya bilmeyerek unutturtmaya çalışıyorlar, bu
da çok tehlikeli bir durumdur. Müslümanlar, Filistin meselesi konusunda
bilinçlerini yitirmemelidirler.
Filistin ve
Kudüs ancak tüm ümmetin birliği ile özgürlüğüne kavuşabilir. Filistinliler bu
konuda ne yaparlarsa yapsınlar asla Kudüs’ün kurtuluşuna tek başlarına güç
yetiremezler. Tarih bize bunu bizi birçok kez göstermiştir. Hz. Ömer ki,
Kudüs’ü ilk fetih eden kişidir ve Arap asıllıdır tüm ümmetin desteğini arkasına
alarak Mescd-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturmuştur. Selahu’d-Din Eyyubi,
harikulade bir strateji ve ufka sahip bir Kürt komutan, tüm ümmetin desteğini
alarak Kudüs’ü fethetmiştir. Selahaddin-i Eyyübi, sadece sözüyle değil, eylemi
ile de Mescid-i Aksa’ya verdiği önemi göstermiştir. Selahhadin Kudüs’ü fethe
koyulduğunda tüm Müslüman ırkları ve kabileleri bir çatı altında toplamış ve
hepsine bir sorumluluk vermiştir. Kudüs’ü sadece tek bir şemsiye altında
tutmamış bilakis her bir ırka bir sorumluluk vererek bu toprakların özgürlüğüne
kavuşmasını sağlamıştır. Bir Osmanlı sultanı olan Türk asıllı Yavuz Sultan
Selim de Türk’ün, Arab’ın, Kürt’ün … tüm ümmetin desteğini alarak ancak
buraları fethedebilmiştir. Ayrıca son olarak Sultan II. Abdülhamid’in ortaya
koyduğu tavır da ortadır. O da Kudüs’ün tüm ümmetin malı ve mülkü olduğunun
altını altın harflerle çizmiştir. Eğer bugün Kudüs’ün özgürlüğünü istiyor isek,
önümüzdeki bu örnekleri iyi incelemeliyiz. Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşmasını
istiyor isek, tüm ümmet olarak hareket etmeliyiz... Unutulmamalı ki, Mekke,
Medine ve Kudüs Müslümanların ebedi manevi ve kutsal başkentleridir…
Ğursi
16.02.2016 / 13:25İnsanlarımız ikiye bölündü: 1-Muhammed ümmeti, 2-Tayyiban ümmeti. Siz hangisini kastetmiştiniz?