Kırılma Noktası…

Son bilmem kaç seçimdir, çok tekrar eden yargılar
oldu: “Bu seçim Türkiye için bir kırılma noktası”, “… bir dönüm noktası.”, “Bu
seçim hayati.” Önümüzdeki seçim için de aynı şey söylendi. Ancak bunun böyle
olduğuna bir türlü inanamıyorum.
Neden?
Çünkü durup dururken seçime gittik. Çünkü yürütmenin
önünde hiçbir engel yoktu. Çünkü biz dört yıllık yetki vermiştik. Çünkü
hazırlıksız yakalandı insanlar. Çünkü hukukun üstünlüğüne inanan biri olarak,
uyum yasaları oluşmamışken seçim yapmanın dürüst olmadığını düşünüyorum. Çünkü
peşinize takmaktan çok, peşine takıldığınız zat sıkıntılı.
Son yazımda, yani Bahçeli erken seçim istemeden bir
gün önce, ‘Bahçeli’nin artık hükümet icraatlarına grup toplantılarından yön
verdiğini’ söylemiştim. Daha önce de ‘Bahçeli’nin hesaplarıyla hareket etmenin
pek faydalı olamayacağını’ yazmıştım.
İttifak ortağı, gece uykusundan zorla uyandırılmış
bir adamın ses tonuyla ve yüz ifadesiyle ülkenin politikalarına yön veriyor,
maalesef. Salı sabahı gazeteciler ittifak hakkında soru soruyor, “Bunu
bilmiyorum, arkadaşlar üzerine çalışıyor.” diyor. Sonrasında “Peki, genel
başkanların imzasıyla mı teklif sunulacak?” sorusuna da “İmza atmam gerekirse
atarım.” diyor. Bugün de “fetönün seçmen ayağı” gibi dahiyane(!) bir teori atıyor
ortaya ve İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanını yüz bin imzaya katılacakları
teker teker incelemeyi teklif ediyor. Bu zekâya, bu ileri demokrasi anlayışına
bakar mısınız? Hatta kol kola girdiğiniz adama bakar mısınız?
Nasıl bir yola girilmiş ve nasıl bir sonuçla
karşılaşırız? Muhalefetin en büyük başarısı ikinci tura götürebilmek olur. Anketlere
bakıldığında Erdoğan’ın 1. turda çok rahat seçimi alacağını görüyoruz. Şahsi
oyu AK Parti ve MHP’nin toplamından fazla gözükürken, “Peki Erdoğan’a karşı kim
olursa desteklersiniz?” sorusuna ise “Erdoğan’ın karşısındakinin önemi yok.”
diyorlar. Erdoğan’ın bunu bile bile neden MHP’ye tevessül ettiğine bir yorum
getirmek biraz zor. Aslında AK Parti’nin en büyük handikabı budur. Erdoğan,
aradan çekilince AK Parti’nin ne olacağını kimse kestiremiyor. İki üç parça
olacağı en basit öngörü olur. Dolaysıyla bu dönemde artık “kişi” değil, parti
üzerinden söylem geliştirmeyi başarmalıdırlar.
Şimdi ikinci tura kalma gibi bir başarısızlıkla
karşılaşılmasa bile seçim sonrası ittifakın nedameti büyük olabilir. Seçmen
memleketi MHP’nin yönetmesini isteseydi gider ona oy verirdi. Koalisyon
ortakları biraz kadrolaşmayı umuyor. Kadrolaşmanın akıbeti pek hayırlı olmaz.
Hem de herkes açısından…
AK Parti çevresinde ikbal için dolananları, kafası
olmamasına rağmen fikri olanları, iki zıt düşünceyi art arda alkışlamayı
başaranları, dine imana küfredip inşallah-maşallah diyerek işlerini
yürütenleri, sırtını birilerine dayayarak her türlü haksız kazancı
sağlayanları……….. kapı dışarı etmedikçe “Yeni Türkiye” iddiasını bir masal
olmaktan kurtaramayacaktır.
Başta da dediğim gibi seçmen artık “bu seçim…” gibi
aynı şeyleri tekrar etmekten yorulmuş. Birileri her zaman yoruluyor, birileri
de işkembesini dolduruyor. Birileri “dava” diyerek kendini yıpratıyor, birileri de “para” diyerek iktidarı
yıpratıyor. En azından 28 Şubatçıların beraati üzerine bir açıklama
bekliyorduk. Fakat heyhat…
Genelde bakışım çok özet haliye böyle. Yerelde
ortakçılardan dolayı oy kaybı yaşanabilir. Aday adaylarına baktığımda “yine bir
ben eksiğim” izlenimi oluştu. Önceki dönem yaşanan liste krizinin tekrar
etmemesi gerekir. Genel kanaat Bölünmez’in liste başı yapılması yönünde.
Yanında, referandumda başaranlara görev
verilmesi isabetli olabilir.