Kimin bülteni?

KÖŞE YAZISI

 "…Yağmur yağıyor,

Kar yağıyor,

Arap kızı camdan bakıyor…”

          Bu bir çok okuyucunun çocukluğunun şarkısı. Her yağmur veya kar yağdığında bunu söyler sonra da dışarı çıkarlardı. Devasa kardan adamlar yaparlardı. O yetmez koca koca kar toplarını yapar sokaktan aşağı iter ve yolları kapatırlardı. Bu benim hatırladığımdı. 20 yıldan sonra Mardin’de kar yağınca çocuklar artık ne işe yaradığını hatırlamadıkları eldivenlerini aradılar. Torbalarla nasıl kayılacağını merak ediyorlardı. Ama nafile. Kapıdaki anneleri onları çıkartmadı. Çünkü anneleri karın yalnızca ve yalnızca mardin belediyesinin kusurunu örtmekten başka bir işe yaramadığını biliyordu. Anneleri o masumiyet timsali beyaz karın altında kirli çukurların ve çamurun saklandığını biliyordu. Bu yüzden çocuklar bir daha ne zaman yağacağı belli olmayan bir tarihe kadar kar sevincinden çok kara hasretle bekleyecekler.

          Bu benim dünden beri fark ettiğim bir olay. Bu tatil gününde sokaklarda çocukların olmaması büyük bir kayıp. Ben kendim dün ve bugün sokakları arşınlarken tüm ayıpları ve kiri örten beyaz kara basarken ayağımın çamura battığını görünce annelerinin yerden göğe kadar haklı olduğuna kanaat getirdim.

          Ardından bir meslekdaşımla Mardin’de kar manzaraları fotografları çekmeye gittim. Karın yağdığı ilk gün belediyenin çalışma yapmadığı yerler güzeldi. Kara basınca altından çamur fışkırmıyordu. Daha sonra ısınmak için bir dostun dükkanına sığınınca ilimizin belediye bültenini gördüm. Yapılıp bitirilen işleri görünce bir de ben gidip göreyim dedim. Bu gün de şükür Allahım’a gidip gördüm. Diyeceğim tek şey görmez olaydım. O ferş denilen taşlarla döşenen sokağa baktığımda yazık oldu giden onca paralara dedim kendime. Taşın bir tarafına basınca diğer tarafı kalkıyor. Diğer taşlara baktım onlarda yerinde sağlam durmuyor. Ferşler zemine oturmamış. Yağmur ve kar suyu ferşin altındaki kumu alıp götürmüş. Ben resimleri çekerken gelen bir adam ferşlerin altında çimento olmadığı için taşın zemine yapışmadığını söyledi. Göster dediğimde ferşin birini kaldırdı altındaki malzemenin çimentosuz olduğunu gösterdi. Malzeme olduğu gibi dökülüyordu. Bu yüzden su alıp götrüyordu.

          Sonra bültendeki o resme baktım ve sokağa baktım. Eğer bütün Mardin böyle olacaksa vay halimize dedim. Bültenin künyesine bakıp tarihi görmek isteyince bu yetmezmiş gibi bültenin Diyarbakır’da basıldığını gördüm. Mardin’deki tandığım matbaaları arayıp niye basmadınız diye sorduğumda bana açık ihale olduğunu söylediler. Kaç yüz bin lira diye sordum? 2 bin liracık dediler.

          Şimdi doğru da oturalım doğru da yazalım. Mardin’deki gazetelerin hiç biri belediyenin aleyhine neşriyat yapmıyor. Aybı olsa da örtüyor. Üstüne de seçimde fevkelhak destekte bulundular...