Kılıçlı Topluma İndirilen Kılıçsız Kur'an

KÖŞE YAZISI

Kılıçlı toplumu ıslah etmek ve eşit, adil, huzurlu ve barış içinde onurlu bir hayat yaşatmak için indirilen kılıçsız Kur'an’ın mensubu olan bizler, bugün ne haldeyiz ve neden? Müslümanlar’ın en kuvvetli ve muktedir olduğu anlarda bile intikam almaktan ve şiddet uygulamaktan kaçınması ve her kim olursa olsun bunlara tevessül edenlere izin verilmemesi gerektiğini Mekke’nin fethinde bizzat peygamberimizin (s.a.s.) şu tavrı çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Peygamberimiz (s.a.s); “Bugün Kâbe’de savaşın helal olacağı gündür” şeklinde sözler söyleyen komutan Sa’d b. Ubâde’yi azlederek elinden sancağı aldı ve oğlu Kays b. Sa’d’a verdi. Sa'd'ın "Bugün savaş günüdür" sözüne karşılık, "Bugün merhamet günüdür" dedi. O kadar ki, Mekke fethine giderken Arç vadisinde, yolun kenarında yeni doğmuş yavrularını emziren bir köpek görünce, köpeği rahatsız etmemesi için ordu geçinceye kadar Cuhayl b. Suraka'ya nöbet tutmasını emrettiler. Peygamberimiz (s.a.s.), Mekkelilerden kimlerin kendisine ve sahabelerine işkence ettiğini, onları ana yurtlarından çıkmaya mecbur bıraktığını, kimlerin kendisini öldürmek için suikast tertiplediğini ve kimlerin kendisini ve İslâm’ı ortadan kaldırmak için Bedir, Uhud ve Hendek gibi savaşlara iştirak ettiğini çok iyi biliyordu. Peygamberimiz (s.a.s), Mekke’den çıkarılırken yaşlı gözlerle Mekke’ye dönmüş; “Ey şehir, senden çıkarılmasaydım vallahi seni terk etmezdim!” demişti, buna rağmen Mekke’yi kan dökmeden fethetmenin verdiği huzur içinde ilerlerken, şehrin alt tarafında kılıçların parladığını görünce çok üzülmüş ve Halid b. Velid’e haber göndererek çarpışmaya son vermesini emretmişti. Öğle vakti gelince Hz. Peygamber, Bilâl-i Habeşî'ye Kâbe'nin damında ezan okutmuş, namazı kıldırdıktan sonra halka şöyle bir hitapta bulunmuştu: "Ne dersiniz? Şimdi size ne yapacağımızı sanıyorsunuz?" Mekkelilerden, "İyilik umuyoruz, sen asîl bir kardeş ve asîl bir kardeş oğlusun" cevabını almıştı. Bunun üzerine "Ben size kardeşim Yusuf'un dediğini diyorum: Bugün sizi kınamak yok. Allah sizi affetsin. O merhametlilerin en merhametlisidir." diyerek tabiri caizse adeta genel af ilan etmişti! Kur’an’a baktığımızda barış içinde eşitlikçi ve paylaşımcı bir yaşamı görmekteyiz. Fakat günümüz “Müslümanlarına” baktığımızda bunu göremiyoruz… Günümüz İslam âleminin bunu kendi aralarında bile gerçekleştirmeyi başaramadıklarını görüyoruz. Kur’an’dan anladığım: Mesele Firavunu, Nemrudu veya Ebu Cehilî öldürmek değil, Firavunluğu, Nemrudluğu ve Ebu Cehilliği öldürmektir. Başarı; suçluyu değil, suçu yok edebilmektir. Cihad, Kur'an da 41 defa; Rahmet, Barış ve Şefkat ise, 355 defa geçmektedir. Bununla birlikte köküne baktığımızda "Cihad"; sadece savaş, kavga veya öldürmek anlamına gelmemektedir. Kur'an'a baktığımızda bir defa dahi olsun kılıç kelimesinin geçmediğini görüyoruz... Kur'an sadece "öpülüp, alına konup, duvara asılmak" için indirilmemiştir. Kur'an; anlaşılmak, yaşanmak ve bu yaşanma doğrultusunda yaşatmak için indirilmiştir! İşte bu anlayışımızı destekler nitelikte olan bazı ayetler: “İnsanlara güzellikle söyleyin” (Bakara 2/83) “Affedin, hoş görün…” (Bakara 2/109) “Dinde zorlama yoktur!” (Bakara 2/256) “Eğer yüz çevirirlerse bil ki senin görevin tebliğdir (duyurmaktır)” (Al-i İmrân 3/20) “Elçiye düşen sadece verilen mesajı yerine ulaştırmaktır” (Maide 5/99) “En güzel olanı ile sav!” (Müminûn 23/96) “Eğer yalanlarsa de ki sizin ameliniz size benim amelim bana!” (Yunus 10/41) “Kendini bilmezler onlara bir şey derlerse onlar “selam= esenlik” diyerek savuşurlar.” (Furkan 25/63) “İnkârcılara mühlet ver!” (Târık 86/17) “Sen sadece bir hatırlatıcısın, onların üzerinde zorlayıcı değilsin!” (Gâşiye 88/21-22) “Bağışlamayı esas al, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!” (Araf 7/199) “Sizin dininiz size, benim dinim bana!” (Kâfirûn 109/6) Ama her ne hikmetse içinde seyf/kılıç kelimesini bir defa dahi barındırmayan Kur’an, sonraları "seyfî ayet(ler)" gibi birçok tanımlamalara maruz kaldı… Aslında silahlı mücadele/savaş, İslam ve Kur’an ile yeni bir anlam kazanmış ve Kur’an, savaşı; kangrenleşen bir azaya yapılan tıbbi/cerrahi müdahale konumuna getirmiştir denilse yeridir. Kur'an, sorunlarını güç ve şiddetle çözebileceklerini sanan ve bunu bir kültür haline getiren bir toplumda inmesine rağmen; sivil bir inisiyatif ile mücadele etmeyi önermiştir. Kur'an, her evde en az bir kılıcın bulunduğu bir toplumda inmesine rağmen, eşitliği, onurlu bir birlikteliği, adaleti ve barışı kılıç içermeden başarmıştır. Kur'an kılıçlı bir topluma kılıçsız da hakkını almanın mümkün olduğunu öğretmiştir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde aslında Kur'an, sorunlarını kılıçsız çözebilecek bir toplumu inşa girişimidir de denilebilir. { MB. Hedbi }